1 Mayıs’ın Hikayesi

Her yıl olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs kutlamaları Türkiye’de gerilime ve tartışmalara neden oldu. Taksim Meydanı’nın açılmaması, sendikaların bu yöndeki talepleri, tüm bunlar konuşuldu. Uzun yıllardır devam eden, bundan sonra da devam edecek gibi görünen bu tartışmaları şimdilik bir kenara bırakalım.

1 Mayıs günü neden işçi bayramı olarak kutlanıyor ve önemi nereden geliyor, önce bunu bir inceleyelim. İşçi bayramına uzanan sürecin başlaması 1856’larda Avusturalya’da taş ve inşaat işçilerinin çalışma sürelerine dair başlattıkları protestolarla hayata geçiyor. Bu eylemler o kadar ses getirmiyor ama ilk ve kitlesel olmaları açısından önemliler.

Bugünkü 1 Mayıs’ın atası olan asıl olay ise ABD’nin Chicago şehrinde 1886’da başlayan grevler. Yine çalışma süresi ve çalışma süresi için başlayan grevler ABD’de kısa sürede yayılır. Polisle işçiler arasında yaşanan çatışmalarda bir işçi ölür, birçoğu yaralanır. Gösteriler sonunda dört işçi idama, dördü de ağır hapis cezalarına çarptırılırlar.

Bu ağır kayıplar meyvelerini 1889’da verir. Milletlerarası İşçi Kardeşliği Teşkilatı’nın 1889 Paris Kongresi'nde (II. Enternasyonalin 1. toplantısı) işçilerin dayanışmaları amacıyla yılda bir günün ortak bayram ilan edilmesi benimsenir. Amerikalı sendikacıların önerisi üzerine o gün ''1 Mayıs'' olarak saptanır.

Hemen belirtelim 1 Mayıs işçi bayramı ile mayıs ayında bir günün bahar bayramı olarak kutlanması arasında organik bir bağ yok. Bahar başlangıcı olarak bir günün kutlanması bizim kültürümüzde Nevruz 21 Mart, Hıdırellez 5-6 Mayıs, diğer kültürlerde de 27 Nisan, 1 Mayıs vb tarihlerde oluyor.

Türkiye’de 1 Mayıs

Ülkemizde 1 Mayıs’ın tarihi hem karışık hem sıkıntılı hem de maalesef kanlı. Kaynaklara göre ülkemizde 1 Mayıs ilk defa 1911’de, Osmanlı döneminde, Selanik’te kutlandı. Kutlama Selanik’teki pamuk, liman ve tütün işçileri tarafından yapıldı. Zaten Selanik Osmanlı’nın her zaman en yoğun emek ve üretim nüfusunun bulunduğu vilayeti idi. İstanbul’daki ilk kutlama ise 1912 olarak kayıtlarda mevcut.

Yeni cumhuriyetin filizlenmeye başladığı Ankara'da ise ilk kutlamalar Sovyetler Birliği ile dostluk ilişkileri çerçevesinde 1922’de yapıldı. İlk resmi kutlama 1923’te yapılmış olsa da dönemin siyasi şartları yüzünden 1924’te yılında “kitlesel” 1 Mayıs kutlamaları yasaklandı. Ardından 1925 yılında çıkarılan “Takrir-i Sükûn” kanunu ile kutlamalar yasadışı ilan edildi, deyim yerinde ise bir yıl önceki yasak kurumlaştı.

Bu yasaklı durum 27 Mayıs 1935 tarihli "Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanun" ile 1 Mayıs’ın "Bahar Bayramı" olarak kabul edilmesi ile son buldu. İsme dikkat edelim, işçi ya da emek bayramı değil, bahar bayramı olarak kutlanmasına izin verildi. Burada da siyasi etkilerin olduğunu görebiliriz.

Bu tarihten sonra Türkiye’de çok kitlesel kutlamalar olmadı, ta ki 1976’da DİSK’in (Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu) Taksim Meydanı’nda yaptığı büyük kutlamaya kadar. Ardından ertesi sene 1977’de meşum 1 Mayıs katliamı yaşandı ve 34 insanımız hayatını kaybetti.

12 Eylül darbesi ile 1 Mayıs bayram olmaktan çıkarıldı ve 2009’a kadar da resmi olarak kutlanmadı. Bu süreçte sendikalar ve sivil toplum örgütleri tarafından kendi inisiyatifleri ile kutlandı. 1996’da Kadıköy’de üç kişinin öldüğü kutlamalar dışında önemli bir olay da olmadı. 2009’dan beri ise Emek ve Dayanışma günü olarak resmî tatil ve tüm yurtta olaysız bir şekilde kutlanıyor.

Son yıllarda, yazının başında da belirttiğimiz gibi, 1 Mayıs’a dair tek konu kutlamalara Taksim Meydanı’nın açılıp açılmaması ya da İstanbul’da kutlamaların nerede olacağı ile ilgili. 1977 katliamında ölümlerin yaşandığı Kazancı yokuşunda çelenk bırakılıyor ama meydan kutlamaya açılmıyor. Kutlamanın hangi meydanda, hangi ilçede yapılacağı bize göre magazinsel bir konu.

Magazinsel dedik zira hem sendikaların hem meslek örgütlerinin hem de siyasilerin asıl ilgilenmesi gereken, çalışanların hakları, çalışma koşulları, iş güvenceleri ve giderek azalan alım güçlerinin iyileştirilmesi olmalıdır. Bu alanda ülkemizin çalışanları son yıllarda bir gerileme içerisindedirler. İçinde bulunduğumuz siyasi ve ekonomik koşullar ise maalesef kısa vadede bir iyileşme umudu vermemektedir. Gündem bu olmalıdır.

Emeği ile, hakkı ile çalışan, dostça, insanca yaşamaya gayret eden tüm emekçilerin bayramı kutlu olsun.

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum