Yeni dönemin ipuçları

İbrahim Kahveci

Dört günlük bir aradan sonra kaldığımız yerden devam etmeye çalışalım. Kaldığımız yer “İlk Mesaj” yazımda detaylı belirttiğim gibi faiz piyasasının doygunluğa gelmiş olmasıydı. Artık klasik mevduat-kredi ve faiz bankacılığı değişmek zorunda.

2003 yılında mevduatların yüzde 42,6’sı kredi iken Şubat 2016’da 100 liralık mevduata karşılık 120 lira kredi verilir oldu. Ve yine 2003 yılında GSYH’nın sadece yüzde 14,6’sı kadar olan faiz piyasası, artık GSYH’nın yüzde 76,0’sına ulaşmış oldu.

Dedim ya 2003 yılından 2016 yılına her tarafımız kredi ve faiz oldu. Bir ekonominin bu kadar faiz piyasasına bağlanmasını doğru bulmadığımı defalarca işaret etmişimdir. Bir kez daha tekrarlamakta ziyan da yoktur.

Bakınız, son 13 yılda ülkemizde kredi verimliliğini hiç tartışamadık. Çok ama çok basit bir soru soracağım: Verilen krediler (veya alınan kredilerde diyebiliriz) 66 milyar liradan 1 trilyon 485 milyar liraya yükseliyor. O zaman bu kadar kredi kullananlar ne yaptı? Üretim ve yatırım aynı oranda arttı mı?

İşte bu soruları sorduğunuzda da karşınıza 2001 yılında yazılan ve halen daha ısrarla uygulanan IMF-Derviş programı çıkıyor. Hatırlayın o programın adı “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”dır. Oysa IMF-Derviş programı ile bir çok Türk şirketi yabancıların eline geçti. TL yoğunluklu borçlar hızla dış borç olarak dolar cinsine dönüverdi. Yani IMF-Derviş Programı aslında bir “güçlü ekonomiye geçiş” değil, “yabancının eline geçiş” programı da olmuştur.

06 Nisan günü yazdığım gibi “IMF-Derviş programını kim sonlandıracak?” çok merak ediyorum.

***

Şimdi gelelim yeni döneme. Artık klasik faiz bankacılığı ile ekonominin gelişme ve kalkınma alanında ciddi bir adım atılamadığını gördük. Kısa vadeli faiz piyasası ile uzun vadeli büyük yatırım hamlesi zaten beklenemezdi. Bunu bekleyenler yıllarca yalancı baharlar ile bizleri adeta cambaza baktırdılar.

Verilen kredinin veya yatırıma gitmeyen kaynağın bir değeri olması gerekir. Üretim ve katma değer yaratmayan, işletme kredileri ile yıllarca açık kapatan bir reel sektör gördük. Şifre: tüket ve borçlan olmuştu. Yatırım ve kalkınma sadece cümlelerde ulvi bir hayal olarak kaldı. Ve bitti.

Şimdi yeni kaynaklar oluşuyor. Mesela klasik mevduat için bankalar yüzde 10-12 faiz veriyor; ama bizzat devlet diyor ki “sen uzun vadeli tasarruf edersen ek olarak yüzde 25’i peşin olarak veriyorum”.

Düşünebiliyor musunuz! Hem piyasa getirisi, hem de ek yüzde 25 kamu getirisi eklendiğinde para mevduata ne kadar gider ki?

Artık ülkemizde klasik bankacılıktan daha ziyade fon yönetimi üzerinden sermaye piyasaları aktifleşmek zorunda. Klasik ipotek kredileri yerine, girişim sermayeleri giderek artmak durumunda. Kısaca klasik bankacılığa bağlı kalan bankalar çok yavaşta olsa pazar paylarını ve güçlerini kaybetmekle karşı karşıya.

Ya değişecekler ya da düşük karlılığa razı olacaklar. Bu şartlar bir hükümet arzusuymuş gibi sunulsa da aslında Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Şimşek’in ısrarla işaretini verdiği pazar şartlarından geliyor. Pazar değişiyor ama bankacılar galiba değişen pazar şartlarını kabullenmekte zorlanıyor. “Yüzde 10 yetmiyor” cümlesini her duyduğumda benim aklıma değişen pazara uyamayan bankacıların eski pazar ısrarları geliyor.

***

Yeni pazar sermaye piyasaları üzerinden şekillenecek ama tek ayaklı değil tabi. Uzun vadeli yatırım ve kalkınma kredileri ile ortaklık piyasası yeniden şekillenecek. Aksi halde yine Sayın Şimşek’in ısrarla vurguladığı eski düzen süremez. Hatırlayın, şimdi zorunlu sigorta (BES) dönemi başlıyor. Herkes zorla özel sigortalı olacak. Ve devlet yüzde 25 vermeye devam edecek. Aslında olay bu kadar dar kapsamda da değil. Mesela sektörel fonlar ve üst fonlar çoktan oluşturulmaya başlandı bile.

Galiba bankalar yeniden yatırım bankacılığını öğrenmek zorunda kalacak. Veya Türkiye yerinde saymaya devam edecek. Mesele yüzde 10 değil; siz hala anlamadınız mı?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.