Perşembe’yi sel aldı

Mevlana İdris

Daha geçen haftaki yağmurların şehirde yaşattığı şok atlatılmadan, şehir, Perşembe günü bir küçük ‘kıyamet’ daha yaşadı.

Bu şiddetli yağmur da önceden meteoroji/ihbarlanmış olduğu halde olanlar oldu. İstanbul yine gitti.

Önce dakikalar içinde hava karardı. Sonra gümbürtüler koptu, yıldırımlar çaktı, fırtına çıktı, erik/ceviz/portakal büyüklüğünde dolular yağmaya başladı…

Haydarpaşa’da vinçler devriliyor, Çengelköy’de, Üsküdar’da çınarlar yıkılıyor, bazı noktalarda minareler devriliyordu.

Bazı caddeler yine Venedik’e dönerken, sayısız arabanın camları kırılıyor, kaportalar mermilenmiş gibi dolulardan nasibini alıyordu.

Nasip almayan sadece şehri yönetme aklıydı galiba.

Yine bütün deniz kenarları arabaları yutacak kadar suyla dolu, yine binlerce ev ve işyerini su basıyor, yine şu, yine bu…

Hakan Albayrak’ın “Hiç akletmez misiniz”/ Hayır etmeyiz dizelerindeki mantığın içinde yüzüyorduk hep birlikte.

Yağmurun şiddeti filan tamam da her yeri betonlaştırıp, hâlâ daha gözünü her nasılsa kalmış üç beş parka, yeşilliğe, koruya çeviren rantik kafanın hiç mi suçu yok?

Yeteri kadar toprak, yahut tahliye sistemi bulsa kaybolacak olan yağmur suyu ne yapsın, betonu mu delsin? Gökten ellerinde matkapla mı insin damlalar?

Bu tabii afetten sonra herkes şunu söyledi: “böyle bir şeyi İstanbul’da ilk defa görüyorum.” Fakat açık ki bundan sonra galiba epeyce göreceğiz.

Çare? Gökdelenlere, betona, çeliğe, ranta devam! Gerçekten başka bir eğilim görsem onu yazardım. Göremiyorum şu an.

Unuttuk bile.

Yeni bir tabii afet sonrası eski cümlelerimizi kullanmayı sürdüreceğiz.

“Bir hışımla geldi geçti peh peh peh…” türküsünde olduğu gibi, ‘felaketler’ gelip geçecek ve biz saadeti kendi ilkel çıkarlarımızla ölçmeyi bırakmayacağız.

Yağmurdan sonra ağaç seven çok olur.

Ama yıkılan iki simgesel ağaç için sosyal medyadaki dayanışmacı tutumu sebebiyle Kızılay Başkanı Dr. Kerem Kınık ve İBB’nin ilgili birimlerine teşekkür ediyorum.

Şehrin coğrafî, tarihsel, iklimsel ve kültürel açılımlarını da hesaba katarak söylemem gerekirse mesele gerçekten ağaç meselesi. Bir düşünün isterseniz, ya da yeni bir ‘felaketten’ sonra kullanacağınız cümleleri yazıp, sık sık açıp okumak üzere muska gibi taşıyın.

Bilemiyorum.

Dev Şemsiye

Evet, tekerlek kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur ama aslında yeni tekerleğin de bazı fikirlere ihtiyacı olduğu kesindir.

Son ‘kasırga/dolu’ âfetinden sonra aklıma bir yığın fikir geldi, sizin de mutlaka bazı fikirlerinizin olduğunu varsayarak bunlardan iki tanesini müsaadenizle buraya dercetmek istiyorum:

1-Şehrin üzerine dev bir açılır-kapanır çelik şemsiye yapılmalı. Yağmurda şak diye kapatırız ve Silivri’den Gebze’ye kadar bir koruma kalkanı oluştururuz. Bu şemsiye belki aşırı güneşli havalarda da işe yarar.

2- Şehirdeki bazı beton çöllerini ve yapılarını infaz ederek en az 50 tane dev park alanı ihdas etmeli ve sonra bunları rantçılar ele geçirmeden gerçekten ağaçlarla donatıp park yapmalı.

Evet gülebiliriz, ağlanacak halde olduğumuz için olabilir mi acaba?

Ajans saati

Önce özetler:

“Kibirliye kibir sadakadır.”

Şimdi haberler:

“Haddini aşan zıddına inkılab eder.”

ANONS

Perşembe günü dolu sebebiyle otomobillerde oluşan cam kırılması ve diğer bütün maddî hasarları sigorta şirketleri gık çıkarmadan ödemelidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.