Daha ne olsun?

İnsanın aklına bir anda çok şey gelmiyor. Ama aklın da hükmünü kısmen yitirdiği bir dönem yaşıyoruz.

Acaba bilmediğimiz neler olabilir? Acaba toplumsal refleksleri kavramakta yetersiz mi kalıyorum?

Sorun nedir?

Mesela Sn Devlet Bahçeli’nin şu açıklamasına bir bakın: “IMF heyeti ile otel lobilerinde kulis yapanlar Türkiye ekonomisine atıp tutuyorlar. Çok başarılı bulduğumuz Sayın Berat Albayrak’a verip veriştiriyorlar! İnsan da biraz edep olur, biraz erdem olur. Kemal Derviş’in yardakçıları devşirilmiş ucubeler Türk Milletini Kandıramaz”.

2001 krizi sonrası Derviş’i Türkiye’ye davet edip, Derviş programlarını sıkı uygulayan ve bu uğurda yol arkadaşı Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün istifasını istediğini bir düşünün.

Yok yok düşünmeyin.

Diyorum ya örnek sayısız.

Mesela 3 gün önce Londra’dan saldırıyorlar ve kurları yükseltiyorlar deyip, 3 gün sonra Londra ile swap anlaşması yapıyoruz demek ne anlama gelir? İki yıl önce de Dubai’den saldırmışlardı ya.

Kim ne yerse... Ya da kim neye nasıl inanırsa? Her söylenenin satılabildiği bir pazar var nasıl olsa.

Bu arada Londra bizim mega projelerimizi yapan Hazine Garantili Müteahhitlerimizi koruma merkezimizdir. Hazine Garantili projelerimizin tahkimini bağladığımız yerdir.

Yani insan biraz düşününce delirmemesi elden bile değil.

O nedenle düşünmemek gerekiyor.

Ama düşünmemek çare mi?

3 Maymunu oynamak, yetmedi yanına yeni maymunlar eklemek bile çare olmuyor.

Şimdi size şu grafiği yeniden aktarayım: Bakınız 15+ yaş üstü nüfusun işsizlik oranı üzerinden veriyorum. Yıllar ve oranlar aşağıda....

İlgimi çeken bir kaç yıl var: Mesela 1989 yılı yerel seçimler. 15+ yaş üstü nüfusun işsizlik oranı yüzde 5,0’lere geldiğinde Millet iktidarı sarsıyormuş.

1989 yılında bu oran 5,09’a geliyor. Ve Millet çok güçlü görülen ANAP’a çok sert ders veriyor. 2001 krizi ardından 2002 yılında 15+ yaş üstü işsizlik 5,14’e geliyor. Seçimlerde ise DSP, ANAP ve MHP barajın altında kalıyor.

Şimdi size 2015 seçimlerinden söz edeceğim: 15+ yaş işsizlik oranı %5,28. Yani normalde iktidarın baraj altında kalması gerekiyor. Baraj altında kalmıyor ama tek parti liderliğini kaybediyor.

Ardından devreye giren olaylar ve seçimlere bakınız. En ilginci ise 2019 yerel seçimleri. 15+ yaş işsizlik oranı %7,27 gibi muazzam bir ekonomik çöküşü ifade ediyor. Ama seçimlerde iktidar ve ittifak ortağının oyları hala yüzde 50,0’lerde.

Bir toplum ekonomik gerekçelerden bu kadar nasıl kopabilir?

Bakınız bir diğer grafiğimiz de hafta içinde TÜİK’in yayınladığı “Doğum sayıları” verisidir. Burada bir noktaya dikkat çekmemiz gerekiyor: Genel olarak doğum sayıları her kriz ardından sert düştükten sonra toparlaması daha yavaş oluyor.

Tabloda göreceğiniz gibi bir süreç var: Kriz çıkıyor ama işsizlik bir yıl sonra yükseliyor. Doğum sayıları ise işsizlik sonrası azalıyor. Yani ekonomik krizlerin doğum sayılarına yansıması iki yıl gibi bir gecikme ile yansıdığı görülüyor.

Mesela 2001 krizi sonrası işsizlik 2002 yılında zirveye çıkıyor. Doğum sayıları ise 2003-2004 yıllarında kendini gösteriyor.

Şimdi her iki grafiği birleştirerek olaya bakalım.

2001 krizi öncesinde (2000 yılında) 15+ işsizlik oranı %3,38. Ve buna bağlı olarak 2001 yılında doğum hızı (Kadın başına doğum) 2,38 oluyor.

Ardından 2001 krizi ile işsizlik 4,27’ye çıkıyor ve de doğum. hızı 2,17’ye düşüyor. 2002 yılında 5,14 oranı ile rekor kıran işsizlik ve 2003 yılında da 5,10 ile oldukça yüksek seyreden işsizlik doğum oranını sırası ile 2,09 ve 2,11’e düşürüyor.

2006 yılında nihayet yüzde 4,02’ye düşen 15+ yaş işsizlik oranı ile doğum hızı da 2007 yılında 2,16’ya yeniden yükseliyor.

Küresel kriz sonrasında bir kez daha 2,05’e kadar gerileyen doğum hızı ardından gelen sıcak para büyümesi ile 2014 yılında yeniden 2,19’a çıkarak pozitif nüfus artışını korumuş oluyor. ,

Ve son 3 yıl

15+ yaş üstü işsizlik oranı yeniden hızla yükselmeye başlıyor. Bu yükselişle beraber doğum hızında da ciddi bir gerileme başlıyor.

Doğum hızı 2,19 seviyesinden 2019 yılında 1,88’e düşerken, 15+ işsizlik oranı da yüzde 5,01’den 7,27’ye yükseliş gösteriyor.

Fakat burada unutulmaması gereken nokta şudur: Doğum hızı bir önceki yılın işsizlik oranı ile ilgilidir. Yani 2019 yılı 1,88’e düşen doğum hızı, 2018 yılı yüzde 5,83 olan 15+ nüfusun işsizlik oranını gösteriyor.

Buna göre 2020 yılında 2019 yılı 7,27 işsizlik oranının 2020 yılında doğum hızına nasıl yansıyacağını şimdiden düşünmemiz gerekiyor.

Burada ortaya çıkan tablo aslında çok ciddidir. Yani bir ülkenin refah artışına dayalı nüfus gerilemesi yaşaması olayına karşılık, ülkemiz maalesef ekonomik sıkıntıya bağlı nüfusunu yenileyememe sorunu ile karşı karşıya kalmıştır.

Ekonomik sıkıntı çok ciddidir ve bu sıkıntı Ülkemizin nüfusunu yenileyememe gibi kronik bir soruna dönmüş olmaktadır.

2020 yılı işsizlik oranının ise bırakın düşmeyi, artmaya bile devam ettiğini aklımıza getirdiğimizde durum hepten vahim bir hal alıyor.

Hatta işin belki de çok daha vahimi kronik işsizliğin devam edeceği dönemdir. Bu dönemde Türkiye’nin nüfus artış hızının yenileme oranının altına kalacağı artık kesin olarak görülmektedir.

Böylece önümüzdeki dönemde ülkemiz nüfusu ekonomik sıkıntıya bağlı olarak gerilemeye devam ederken, aradaki farkın göçmenler vasıtası ile kapatılacağı aşikardır.

Durumu şu şekilde bitirelim:

Bir ülkede siyaset nasıl değişir? Daha ne olacak ki siyaset değişsin? Millet fakirlikten çocuk dahi yapamaz hale gelip ülke nüfusu yenileme oranının altına düşmüş ise daha ne olması gerekiyor?

Bundan daha büyük kriz mi olur?

YORUMLAR (55)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
55 Yorum