Ukrayna'da savaşın en tartışmalı olaylarından biri olan Nova Kahovka barajının yıkılması, bölgenin ekosistemini kökten değiştirdi.
Dinyeper Nehri üzerinde yer alan ve Haziran 2023'te patlatılan barajın olduğu alan, bir yıldan fazla bir süre sonra devasa bir bitki örtüsüyle kaplandı.
Barajın yıkılmasıyla oluşan sel felaketi, en az 60 kişinin hayatına mal olmuş ve binlerce insanı evsiz bırakmıştı.
Ancak felaketin ardından, yok olan köylerin yerinde yeni ve sulak bir ekosistem yeşermeye başladı.
ORMANLAR VE NADİR HAYVAN TÜRLERİ GERİ DÖNÜYOR
Independent Türkçe'de yer alan habere göre, çevreciler, aktivistler ve bilim insanlarından oluşan Ukrayna Savaşının Çevresel Sonuçları Çalışma Grubu'nun (UWEC) raporuna göre, patlayan barajın rezervuar alanı, artık söğüt ve kavak ağaçlarından oluşan geniş ormanlara ev sahipliği yapıyor.
Raporda, bölgede yaklaşık 40 milyar ağaç tohumunun filizlendiği belirtiliyor.
Bu hızlı dönüşüm sadece bitki örtüsüyle sınırlı kalmadı. Nesli tükenmekte olan mersin balıkları, yaban domuzları ve diğer memeli türleri de bu yeni ekosistemde yeniden görülmeye başlandı.
Uzmanlar, doğanın bu inanılmaz yenilenme gücünü hayranlıkla izlerken, bölgenin bilimsel açıdan nadir bir doğal deneye dönüştüğünü vurguluyor.

YENİ EKOSİSTEM BİR ZEHİRLİ SAATLİ BOMBA MI?
Doğanın bu beklenmedik canlanışı, potansiyel çevresel riskleri de beraberinde getiriyor.
Tatlı su sistemleri konusunda uzman çevrebilimci Oleksandra Şumilova, sanayi bölgelerinden gelen ağır metallerin ince tortu tabakalarında biriktiğini ve bu durumun ciddi bir tehlike oluşturduğunu belirtiyor.
Yaklaşık 1,5 kilometreküp kirli tortunun biriktiği tahmin ediliyor. Bu tortulardaki kanserojen ağır metallerin, ekosistemdeki besin zinciriyle hayvanlara ve nihayetinde insanlara ulaşma riski bulunuyor.
Şumilova ve ekibinin Science dergisinde yayımladığı makalede, bu durum 'zehirli bir saatli bomba' olarak tanımlanıyor.
KAHOVKA BARAJI YIKILDIKTAN SONRA NASIL BİR GELECEK BEKLİYOR?
UWEC raporuna göre, barajın yıkılmasıyla kaybedilen ekosistem işlevlerinin yüzde 80'inin 5 yıl içinde, biyolojik çeşitliliğin ise iki yıl içinde önemli ölçüde iyileşmesi bekleniyor.
Bu bulgular, çevreciler ve bilim insanları için umut verici olsa da, ağır metal kirliliği riski de göz ardı edilemez.
Bölgenin sürekli bir değişim içinde olduğunu vurgulayan Şumilova, yaşananların bir felaket olmasına rağmen, ekosistemlerin nasıl yeniden kurulduğunu görmek açısından eşsiz bir fırsat sunduğunu belirtiyor.
Bu benzersiz doğal deney, gelecek için hem umut hem de yeni tehditler barındırıyor.
