Elektrikli aracı istemeyen markalar mı yoksa tüketici mi?

Elektrikli aracı istemeyen markalar mı yoksa tüketici mi?

DoluBatarya kurucusu Bilal Akgündüz, "Türkiye'de elektrikli araç istenmiyor" söyleminin, pazarın dinamiklerinden fayda sağlayanlar tarafından bilinçli olarak yayıldığını iddia ederek elektrikli geleceğe dair değerlendirilmesi gereken bir bakış açısı sundu. Peki bu iddiaların arkasında ne var? Gerçek bir tüketici talebi mi, yoksa pazarın devlerinin yaklaşan fırtınaya karşı kendi kalelerini koruma çabası mı?

Otomotiv Editörü

DoluBatarya canlı yayınında konuşan Bilal Akgündüz, Türk otomotiv sanayisi ve basınına yönelik eleştirileri ile dikkat çekti. Bazı yetkililerin ve kurumların, "elektrikli araçların Türkiye'de istenmediği" yönünde açıklamalar yaptığını belirten Akgündüz, bunun tamamen ticari çıkarlarla ilgili olduğunu savundu. Akgündüz, "En yüksek tirajlı gazeteye açıklama yapsa ne olur? Onların işine gelmiyor" diyerek, mevcut içten yanmalı motorlu araçların satışı, servisi ve yedek parça pazarından büyük gelir elde eden yapıların, bu düzenin bozulmasını istemediğini ima etti.

bilal-akgunduz-tofas-egea-uretim-fabrika.png

'ZAMAN KAZANIYORLAR'

Akgündüz'ün bu sözleri, yakın zamanda otomotiv gündemini belirleyen bir ekonomi programında, sektörün üst düzey temsilcilerinden birinin yaptığı açıklamaları akıllara getirdi. Bu yönetici, Çinli markaların sürüklediği elektrikli dönüşüm rüzgarına dikkat çekerek, "Avrupa Çin'e karşı zaman kazanıyor, ayak uyduran kalacak, uyduramayan gidecek" yorumunda bulunmuştu. Bu ifadeden, sektörün devlerinin dönüşümün farkında olduğunu ancak bu sürece adapte olurken mevcut pazarlarını koruma stratejisi izlemiş olabilecekleri yorumu çıkarılabilir. Akgündüz'ün eleştirisiyse aslında tam bu noktada başlıyor: Yerleşik düzenin, dönüşüme direnç göstererek ve "halk istemiyor" algısı yaratarak kendilerine zaman kazandırmaya çalıştıklarını iddia ediyor.

Aynı ekonomi programında daha öncesinde Avrupa'daki elektrikli araç pazarının da beklendiği gibi seyir etmediği söylenmişti ki bu Avrupalı markalar ve siyasilerin yaptığı açıklamalarla da uyuşuyor. Avrupalı markalar, Çinliler ile mücadelede oldukça zorlanıyor. Dünyanın diğer ucunda, ABD'li geleneksel markalar da aynı konudan muzdarip ve çok zarar ettiler. Şimdi en çok kar edecekleri otomobillere yöneliyorlar. Bu da yeni bir risk oluşturuyor: Geri kalınmış teknoloji ve yatırımdan daha da geri kalmak mümkün mü?

avrupa-icten-yanmali-ne-oluyor.jpg

AVRUPA'DA DURUM NE? İÇTEN YANMALI GERİ Mİ DÖNÜYOR?

Bilal Akgündüz'ün bu çıkışı, Türkiye özelinde önemli bir tartışma başlatırken, Avrupa'daki gelişmeler hikayeye farklı bir bakış açısı daha katıyor. Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Avrupa Birliği'nin 2035 yılı için planladığı içten yanmalı motorlu yeni otomobil satış yasağını "ağır bir hata" olarak nitelendirmişti. Hatta, "Eğer bunu yapmak benim elimdeyse, 2035'te içten yanmalı için böyle kesin bir bitiş olmayacak" diyerek net tavrını ortaya koymuştu.

Bu açıklamanın ardından Volkswagen, Mercedes, BMW gibi devlerin ve Bosch gibi tedarikçilerin katıldığı zirvede, yasağın tamamen iptali yerine Plug-in Hybrid ve sentetik yakıt gibi alternatiflere kapının açık bırakılması yönünde güçlü bir irade ortaya kondu. Daha öncesinde Mercedes-Benz CEO'su Ola Källenius'un "Hala birkaç yan yola ihtiyacımız var" sözleri ve Volkswagen CEO'su Oliver Blume'nin 2035 hedefini "gerçekçi değil" olarak tanımlaması, bu endişelerin ne kadar derin olduğunu gösteriyor.

Yani elektrikliye geçiş sancısı sadece Türkiye'ye özgü de değil aslında. Endüstrinin kalbi olan Almanya'da bile benzer bir direnç ve "alternatif arayışı" söz konusu çünkü bu geçiş, ülkeler için önemli yatırımların bağlanmış olduğu teknolojileri ve dolayısıyla çıkarları da riske atıyor. Almanya Başbakanı Merz, bu geçişin bir yasak ile bu kadar çabuk markalara dayatılması durumunda ağır sanayi gibi alanlarda kullanılan içten yanmalı motorların gelişiminin tehlikeye gireceğini de söyledi ve bunu istemediğini açıkça dile getirdi.

2025/10/03/vw-id-3-gtx-fireice-uretim-hatti.png

VOLKSWAGEN'İN ELEKTRİKLİSİ ID.3 NEDEN TÜRKİYE'DE YOK?

Yayında sorulan "ID.3 neden Türkiye'de yok?" sorusu da aslında küresel otomotiv stratejisinin Türkiye'ye nasıl yansıdığını gözler önüne seren örneklerden biri. Akgündüz, bu durumu markanın Türkiye distribütörünün "içten yanmalı motorlu araç satma" önceliğine bağlarken bu yorumun temeli ise Avrupa Birliği'nin katı emisyon regülasyonlarına dayanıyor.

Avrupa Birliği, üreticilere sattıkları tüm araçlar için filo bazında bir karbondioksit emisyon ortalaması hedefi koyuyor. Bu hedefi aşan her bir gram için, satılan her bir araba başına 95 euro ceza kesiliyor. Bu rakam küçük gibi görünebilir ama değil. Çünkü bu rakam filo hedefi 5-10g/km aştığında ve yüz binlerce araç sattığınızda damlaya damlaya göl oluyor. Bunu 5g/km aşar ve 1 milyon araç satarsanız, 475 milyon euro ceza ödemek durumunda kalırsınız.

2025/10/03/vw-polo-ve-id-polo.png

TÜRKİYE'DE CEZA YOK

Dolayısıyla, Volkswagen gibi dev bir üretici için Avrupa'da satılan her bir ID.3 gibi sıfır emisyonlu araç, yüksek emisyonlu bir SUV modelini aslında dengeleyerek markayı milyarlarca euro'luk cezalardan kurtaran bir "karbon kredisi" avantajına dönüşüyor. Bilal Akgündüz'ün de canlı yayınlarda altını çizdiği gibi, Türkiye'de böyle bir ceza veya teşvik mekanizması bulunmuyor.

Bu durum da Türkiye'yi üreticiler için Avrupa'da satmaları durumunda ağır cezalar ödeyecekleri yüksek emisyonlu içten yanmalı motorlu araçların satılması konusunda rahatlatıyor. Kısacası, her ID.3 Avrupa'da bir "kalkan" görevi görürken, Türkiye pazarı bu denklemin dışında kalıyor.

en-cok-satan-5-marka-ilk-9-ay-elektrikli-oran.png

'ANA AKIMIN BÖYLE BİR DERDİ YOK'

DoluBatarya'nın geçmiş yayınlarında da belirtildiği üzere, ülkemizde en çok satış yapan markaların da elektrikli otomobil satma gibi bir derdi henüz yok aslında bakarsanız. ODMD verilerine göre 2025 yılının ilk 9 ayında en çok satış yapan beş otomobil markası toplamda 291.243 otomobil sattı. Bu beş markadan 4 tanesi ise Türkiye'de üretim yapıyor. Renault, en yakın rakibi ve Türkiye'de üretim yapmayan Volkswagen'e fark atarak 84.752 otomobil sattı ve bunlardan sadece 836 tanesi elektrikliydi. Yani açık ara en çok otomobil satan markanın satışlarının %1'i bile elektrikli değil. En çok satan modelinde kullanılan motor ise 999cc hacminde 90 beygirlik bir motor ve bu otomobil bir hatchback.

En çok üretim yapan üçüncü marka olan Fiat 52.921 adet otomobil sattı ve bunlardan sadece %0,76'sı elektrikliydi. En çok satan modelinde kullanılan motor ise 95 beygir gücünde atmosferik 1.4 litre hacminde bir motor. Benzerliği yakaladınız mı?

Bu beş marka toplamda sadece 10.166 elektrikli otomobil sattı ilk 9 ayda, bu yaklaşık %3,5 ediyor toplam satışlara göre. Türkiye pazarında neredeyse 300 bin otomobil satan beş markada elektrikli satışları sadece %3,5. Bu otomobillerin %61,63'ünü ise tek başına Hyundai sattı. Hyundai en çok satan beşinci marka. En çok satan markaların elektrikli satışlarına bakalım sırasıyla: Renault 836, Volkswagen 2.663, Toyota 0, Fiat 401 ve Hyundai 6.266 adet satış yaptı.

Hyundai yakında Türkiye'de elektrikli bir model de üretecek. Ancak tüm bunlara rağmen, markanın bağlantılı araç özellikleri 2025 yılında hala ülkemizde kullanılamıyor. Pazara yeni giren ve hızla yükselen BYD ve Tesla gibi markalar ise bu özelliği çoktan sundu bile.

İlgili Haberler
YORUMLAR (5)
5 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN