Yüksek faiz ve enflasyonla mücadele etmekte zorlanan reel sektörde 2025, konkordato ve iflaslar yılı olarak kayda geçti. Bankaların kredi musluklarını kesmesiyle borçlarını çevirmede zorlanan tekstil ve sanayi başta olmak üzere birçok alanda bozulan nakit akışına iç talepteki daralma eklenince iflaslar kaçınılmaz oldu. Sadece sanayici değil esnaf da zor bir yılı geride bıraktı. Son iki yıldaki istihdam kaybı 300 bine ulaştı. Birçok fabrika kapandı, faaliyetine devam edenler ise kapasite kullanımını yüzde 90’lardan 40’lara indirdi.
BANKA MÜRAACATLARI ZİRVEDE
2025’te bankalar kâr patlaması yaşadı. Kârını yüzde 45 artıran sektörün 11 aylık net kazancı 843 milyar lira oldu. Vatandaştan toplanan mevduatı krediye ihtiyaç duyan reel sektöre dağıtmak yerine para ve sermaye piyasalarında değerlendirmesi yüksek kârlılıkta etkili oldu. İş dünyası temsilcileri “Reel sektör ilerlemezse ülkede refah artmaz, enflasyon düşmez. Nitekim tekstil yok olmak üzere. Her gün konkordato ve iflas yaşanırken işleri tıkırında giden tek sektör bankacılık oldu. Banka kurmak için müracaatlar ise zirvede” ifadelerini kullandı.

BANKALAR REELDEN KISIP VATANDAŞIN CEBİNE DALDI
Türkiye, 2025’te son yılların en ağır krizini yaşarken bankalar 11 ayda kârını yüzde 45 arttırdı. Konkordato ve iflaslar zirve yaparken sektörün net kazancı bu dönemde 583.1 milyar liradan 842.8 milyar liraya ulaştı. Yüksek faiz ortamı, komisyon gelirleri ve sıcak para kârlılığı destekleyen unsurlar olarak öne çıktı. Uzmanlar, bu tabloyu “Enflasyonla mücadele hikaye” olarak yorumladı.
Türk bankacılık sektörü sanayinin ve çalışma hayatının zorlu bir sınav verdiği 2025’te kâr patlaması yaşadı. Bankacılık sektörünün arka bahçesi haline gelen yüksek komisyon ücretleri kârlılığı artıran en önemli kalem olarak öne çıktı. Vatandaştan topladıkları mevduatı krediye ihtiyaç duyan reel sektöre dağıtmak yerine para ve sermaye piyasalarında değerlendirip arbitraj yapmaları da yüksek karlılıkta etkili oldu. İş dünyası temsilcileri, bankaların reel sektöre kaynakları kısıp daha kolay ve daha yüksek gelir elde edeceklerini bildikleri borçlu vatandaşlara yüksek faizlerle tüketici kredisi vermeyi tercih ettiklerini dile getirip kendilerinin de krediye ulaşımlarının imkansız hale sokulduğunu söyledi. Bir ülkede toplumun her kesiminin kazanması gerektiğine vurgu yapan iş dünyası temsilcileri, “Bizim derdimiz birlikte kalkınmak ve her kesimin elini taşın altına koyabilmesi. Bankalar bize ihtiyaç duyduğumuz kredileri vermiyor. Verdiği zaman da çok yüksek faiz uyguluyor. Ama faaliyet dışı her işlemden milyarlarca lira para topluyorlar. Oysa reel sektör ilerlemezse ülkede refah artmaz enflasyon düşmez ve birileri zenginliklerine zenginlik katarken birileri de gitgide küçülür. Nitekim tekstil yok olmak üzere. Her yeni güne bir konkordato ve iflas haberi ile uyanır olduk” siteminde bulundular.
DİĞER FAİZ DIŞI GELİR 512 MİLYAR LİRA
Sektörün toplam net kazancı 842,8 milyar lira seviyesine ulaştı. Bu büyüme, ekonomik aktivite ve kredi hacmindeki genişlemenin bilançolara yansıması olarak değerlendirildi. Sektörün toplam aktifleri, Kasım 2024’teki 31,2 trilyon lira seviyesinden yüzde 44’lük artışla 45 trilyon liraya çıktı. Bankaların en büyük aktif kalemi olan krediler ise 15,45 trilyon liradan 22,17 trilyon liraya yükselerek büyümedeki ana motor rolünü sürdürdü. Bankaların olası risklere karşı tampon mekanizması olan sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 18’den yüzde 19’a, çekirdek sermaye yeterlilik rasyosu ise yüzde 14’ten yüzde 15’e yükseldi. Bu artış, sektörün şoklara karşı dayanıklılığını pekiştirdi. Diğer yandan, takipteki alacakların toplam nakdi kredilere oranı, Kasım 2024’teki yüzde 1,80 seviyesinden yüzde 2,43’e çıktı. Bu veri, kredi hacmindeki devasa büyümeye rağmen varlık kalitesinde sınırlı bir değişim yaşandığına işaret etti. Bankaların kar payı dışındaki diğer faiz dışı gelirlerinin toplamı da 11 aylık dönemde 512,3 milyar liraya ulaştı. Böylece hesap bakım ücret, EFT, hisse senedi alım satım komisyonu ve daha birçok kalemden toplanan gelirler karlılığa büyük katkı sağladı. Yüksek enflasyonist ortam ve sıcak para hareketleri de kârlılığı artıran diğer faktörler olarak dikkat çekti. Uzmanlar bankaların müşterilerine verdiği her hizmetten yüksek ücret aldığını belirterek, “Telefon bankacılığı kalemi bankaların bu alanda elini güçlendirdi. Para gönderme, hisse senedi işlemleri gibi cep şubelerden yapılan her türlü işlemden para alıyorlar. Bu da faiz dışı gelirlerini astronomik seviyelere çıkarıyor” ifadelerini kullandılar.
ENFLASYONLA MÜCADELE HİKAYE
Sıcak paranın da yüksek kârlılıkta büyük rol oynadığını belirten ekonomistler ise enflasyonla mücadelenin hikaye olduğunu dile getirdi. Bu tezi savunan ekonomistler, “Bu yükseliş, ülkedeki ekonomik aktivite ve kredi hacmindeki genişlemenin bankaların bilançolarına yansımasından başka bir şey değildir, yani ekonomi yönetimi enflasyonla mücadele falan etmiyor, aksine piyasaya habire sıcak para sürüyor! Dolayısıyla bankacılıkta büyüme hız kesmiyor, ülkemizin işleri tıkırında giden tek sektörü bankacılık için müracaatlar ise zirvede” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Soner Gökten de banka karlarının müşterilerden toplanan ‘kırpıntılarla’ elde edildiğini söyledi. Gökten, “Bu tablo bize ne anlatıyor? Reel kredi marjları regülasyon ve enflasyon altında boğulunca bankalar müşterinin her işleminden kırpıntı toplamaya başladı. EFT’den POS’a, kart ücretlerinden tahsislere kadar finansal sürtünme maliyeti rekor seviyede. Komisyon geliri oranlarının bu kadar şişmesi bankacılık modelinin deformasyonudur. Bugün Türkiye’de, kredi-mevduat marjı değil, müşteriden kesilen kesintiler kârlılık belirliyor. Ne zaman ki Net faiz geliri, Net ücret & komisyon gelirinden büyük olur, işte o zaman gerçek anlamda “bankacılık faaliyetinden söz edebiliriz. Aksi halde bankalar kredi vermeden de kazanıyor. Müşteri, finansman ekosisteminin kaynağına dönüşüyor. Vatandaş enflasyonla boğuşurken, bankacılık sistemi: Çevrim ücretleri, kart komisyonları, POS kesintileri, Tahsis & BSMV & KKDF yükleri vb. ile nominal kâr yazıyor” dedi.
