Görüşler

Fransa, Libya ve İrini Operasyonu

Fransa, Libya ve İrini Operasyonu

Ortadoğu Uzmanı Dr. Eyüp Ersoy, Libya’da devam eden iç savaşında Fransa’nın rolünün, sahadaki diğer aktörlere oranla görece azaldığını belirtiyor.

Son dönemde, Libya’da iç savaşın askeri boyutunun diplomatik boyutuna hakim olması ile birlikte diğer dış aktörler gibi Fransa da politikalarını gözden geçirmekte. Libya iç savaşında diğer dış aktörlere kıyasla etkinliği görece azalan Fransız yönetiminin krize dair etkinliğini artırmaya matuf olarak aldığı son tedbirlerden birisi de, Avrupa Birliği (AB) tarafından tatbik edilen İrini Operasyonu’nu desteklemek ve operasyona katılmak oldu.

İsmini Yunan barış tanrıçasından alan İrini Operasyonu, AB’nin 1 Nisan tarihinde resmi olarak yürürlüğe koyduğu bir deniz ve hava harekatı. Operasyonun ilan edilen amacı, 14 Haziran 2016 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından alınan Libya’ya silah ambargosu öngören 2292 sayılı kararın uygulanmasına katkıda bulunmak. AB, İrini Operasyonu ile birlikte daha önce Akdeniz’de başlattığı Sophia Operasyonu’nu da resmi olarak sona erdirmiş oldu. 2015 Mayıs’ında uygulamaya konulan Sophia Operasyonu, öncelikle Libya kaynaklı olmak üzere, Akdeniz’deki insan, petrol ve silah kaçakçılığı ile mücadeleyi hedeflemekteydi. İrini Operasyonu’nda kaçakçılık ile mücadede, operasyonel hedefler arasında yer alsa da ikincil bir konumda bulunmakta. AB’nin Libya krizine matuf olarak arka arkaya askeri operasyonlar tatbik ve icra ediyor olması, krize atfettiği stratejik önemin bir göstergesi.

***

İrini Operasyonu fiili faaliyetlerine gecikmeli olarak 4 Mayıs tarihinde başlayabildi. Başlangıçta, operasyonun silahlı gücünün, Fransa, Yunanistan ve İtalya’nın deniz kuvvetlerinden tahsis edecekleri üç savaş gemisi ile Almanya, Lüksemburg ve Polonya’nın hava kuvvetlerinden tahsis edecekleri üç keşif uçağından oluşturulması düşünülüyordu. Ne var ki, geçen zaman zarfında yalnızca Fransa operasyon için bir savaş gemisi görevlendirmiş bulunuyor. Dolayısıyla, İrini Operasyonu halihazırda bir Fransız savaş gemisi ile yukarıda belirtilen ülkelerden üç keşif uçağından müteşekkil bir askeri güce sahip.

İrini Operasyonu, resmi olarak, deniz ve hava yoluyla Libya’ya yapılan ve BM silah ambargosunu ihlal eden askeri sevkiyatlara karşı tatbik edilmekte. Dolayısıyla, kara yoluyla özellikle Mısır üzerinden Halife Hafter güçlerine yapılan silah ve mühimmat nakline karşı etkili olamayacağı ortada. Bu durumun elbette AB ve Fransa da farkında. İrini Operasyonu sahadaki askeri dengeler göz önüne alındığında, fiili olarak Halife Hafter güçlerinin lehine sonuçlar ortaya çıkaran bir görünüm arz etmekte. Bu nedenle, Birleşmiş Milletler tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) İrini Operasyonu’na yönelik eleştirilerini harekatın başlangıcından itibaren dile getirmekte.

Akdeniz jeopolitiğindeki gelişmelerden doğrudan etkilenen bir AB üyesi olarak Fransa, öncesinde Sophia Operasyonu ve onun halefi olan İrini Operasyonu’nun en önemli destekçilerinden. Yukarıda ifade edildiği üzere, İrini Operasyonu ancak Fransız deniz kuvvetlerinden bir fırkateynin tahsis edilmesi ile fiili olarak icra edilmeye başlandı. 4 Mayıs’tan itibaren Fransız donanmasından bir hava savunma fırkateyni operasyon çerçevesinde Akdeniz’de konuşlandırılmış bulunuyor.

***

Fransız Savunma Bakanlığı, 7 Mayıs’ta yaptığı açıklamayla, bu görevlendirmenin bölgedeki istikrarsızlık risklerini önlemeye katkıda bulunmak için yapıldığını beyan etti. Aynı gün Fransa Savunma Bakanı Florence Parly de sosyal medyadan bir açıklama yayımladı. Bu açıklamasında Fransız bakan, stratejik çıkarlarını savunan Avrupa’yı selamladığını ifade etti. Bu ifade, İrini Operasyonu’nun Fransız yönetimi tarafından BM silah ambargosunun uygulanmasına katkı sağlayarak bölgesel güvenliğe ve istikrara hizmet etmek amacından ziyade, AB’nin ve Fransa’nın stratejik çıkarlarına hizmet etmek amacıyla tatbik edildiğini göstermekte.

Fransa’nın bakış açısıyla bu stratejik çıkarlar şu şekilde değerlendirilebilir. Öncelikle, İrini Operasyonu’nun yalnızca bir Fransız fırkateyni ile bir Lüksemburg keşif uçağı ile başlaması, resmi olarak AB tarafından icra edilen bu harekatta Fransa’nın merkezi rolünü ortaya koymakta. Fransız yönetimi, İrini Operasyonu’nu Akdeniz’deki dış politikasında bir güç çarpanı olarak kullanma eğiliminde. Aynı şekilde, Akdeniz jeopolitiğindeki rolünün artırılmasının bir vasıtası olarak da kullanma niyetinde.

İrini Operasyonu’nun komutası resmi olarak İtalyan deniz kuvvetlerinden Tuğamiral Fabio Agostini’ye verilmiş bulunmakta ve operasyonun karargahı da Roma’da. Bununla birlikte, İtalya Dışişleri Bakanı’nın İrini Operasyonu için bir savaş gemisi ile üç uçak tahsis edileceğine dair beyanına rağmen, operasyona İtalyan deniz ve hava kuvvetlerinden henüz bir katkı gelmiş değil. Bu durumun nedenlerinde birisi olarak, diğer birçok AB üyesi devlet gibi, İtalyan yönetiminin de İrini Operasyonu’nu bir AB harekatından ziyade bir Fransız harekatı olarak değerlendirme eğiliminde olması. Malta’nın da operasyona vermeyi taahhüt ettiği desteği geri çektiğini belirtelim.

***

BM Güvenlik Konseyi’nin Libya’daki çatışan taraflara yönelik 2016 yılında aldığı ambargo kararına dair bir AB operasyonunun, bu kararın alınmasından dört yıl sonra başlatılması kayda değer bir gösterge. Bu durum, İrini Operasyonu’nun Libya’daki ve Akdeniz’deki barış, güvenlik ve istikrardan ziyade AB’nin ve üye ülkelerin stratejik çıkarlarına hizmet etmeye yönelik tatbik edildiğine işaret etmekte. Libya’daki ve genel anlamda bölgedeki politik, güvenlik ve ekonomik çıkarlarının tehlikeye girdiğini düşünen AB ve başta Fransa olmak üzere AB üyesi devletler, son dönemde Libya’daki gelişmelere müdahale kabiliyetlerini büyük oranda kaybetmiş görünmekteler. Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Rusya gibi devletler Libya iç savaşına dair askeri ve diplomatik gelişmelerde daha belirleyici hale geldiler.

İrini Operasyonu, Libya krizinde marjinal bir konumda kalmaktan kurtulmak isteyen AB’nin ve elbette Fransa’nın aldığı karşı tedbirlerden birisi şeklinde değerlendirilebilir. Bu hadefe matuf olarak, örneğin, Fransız yönetimi Ocak ayında Berlin Konferansı’nda alınan Libya’ya dışrıdan müdahalelerin sona erdirilmesine dair kararı söylemsel olarak sürekli gündemde tutmakta. Eylemsel olarak ise, İrini Operasyonu, Libya’ya askeri nakliyatlarını yalnızca hava ve deniz yoluyla yapabilen Türkiye ve Rusya’ya karşı fiili bir tedbir şeklinde ortaya çıkmakta. Bu fiili durum, Ankara ile birlikte Moskova’nın da tepkisini çekmeye devam etmekte. Mayıs ayının son haftasında, İrini Operasyonu’nda görevli Fransız fırkateyninin Gabon bandıralı bir petrol tankerinin Tobruk açıklarında önünü keserek petrol yüklemesini engellemesi ile Fransa ile Rusya arasında çıkan diplomatik gerilim, Moskova’nın İrini Operasyonu’ndan duyduğu rahatsızlığın son örneği oldu.

***

İrini Operasyonu’nun oldukça kısıtlı kuvvet yapısı ve arkasındaki sınırlı diplomatik destek ile etkili olmasını, Libya’daki gelişmelere müdahil tüm aktörler gibi AB ve Fransa da beklememekte. Buna rağmen uygulamaya konulmasının ilave nedenleri de bulunmakta. Söylem düzeyinde, Fransa, İrini Operasyonu vasıtası ile, Libya iç savaşında Türkiye dahil etkin dış aktörlerin müdahalelerinin meşruiyetini, BM silah ambargosuna muhalefet noktasında sorgulanır hale getirmeyi amaçlamakta. Fransa, Libya’da göreceli olarak kendisinden daha etkili dış aktörler üzerinde söylemsel bir baskı oluşturmayı hedeflemekte ve böylece kendi diplomatik söyleminin etkisini de artırmayı amaçlamakta. Eylem düzeyinde ise, yapabildiği ölçüde diğer dış aktörlerin Libya’ya müdahalesinin etkisini zayıflatmayı ummakta. Fransız yönetimi tarafından, diğer dış aktörlerin Libya’daki askeri etkinliğinin zayıflaması durumunda, Fransa’nın diplomatik etkisinin artacağı beklenmekte.

İrini Operasyonu, Fransız yönetimince Fransa’nın Libya krizindeki etkinliğini artırma yollarından birisi olarak görülmekte ve desteklenmekte. Ve elbette Fransız yönetimi bu krizdeki etkisini artırma yolları aramaya devam edecektir. Bu minvalde, Libya’daki askeri gelişmelere müdahale imkanının sınırlı olduğunun bilincinde olarak, Fransız yönetiminin diplomasiyi öncelemesi beklenebilir. Bunun için de öncelikli olarak diplomatik sermayesini, Libya’da bir ateşkesin gerçekleşmesine ve çatışan taraflar arasındaki müzakerelere yoğunlaştıracağı rahatlıkla söylenebilir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Bunlar da İlginizi Çekebilir