Günümüzde yardım ve bağış kampanyaları genellikle açık ve görünür mecralarda yapılırken, asırlar öncesinin Anadolu'su, yardımseverliğin utandırmama ve göstermeme prensibine dayalı eşsiz bir sistemi hayata geçirmişti. Osmanlı döneminde özellikle merkezi ve kalabalık yerlerde, sütun veya silindir şeklinde yontulmuş Sadaka Taşları bulunurdu. Bu taşlar, zenginlerin veya durumu iyi olanların para bıraktığı, ihtiyaç sahiplerinin ise dilediği kadarını alarak kimseye görünmeden ayrıldığı, zarafet dolu bir yardımlaşma köprüsü kuruyordu. Sadaka taşı geleneği, sosyal devlet anlayışının ve İslam ahlakının toplumsal dayanışmayı temel alan felsefesinin en somut ve zarif mimari örneğidir.
MİMARİ BİR YARDIMLAŞMA FORMÜLÜ
Sadaka taşlarının mimarisi, amacına uygun olarak oldukça sade ve işlevseldi. Genellikle bir buçuk ila iki metre yüksekliğinde olan bu taşların en üst kısmında, para bırakılabilmesi için oyulmuş küçük ve derin bir çukur bulunurdu.

Taşın yüksekliği, yardım bırakanın eğilmesini gerektirir, bu da etraftakilerin kim olduğunu veya ne kadar bıraktığını görmesini zorlaştırırdı. Aynı şekilde, ihtiyacı olan kişi de taşı incelerken sanki etrafı seyrediyormuş gibi doğal davranabilir, böylece onuru zedelenmezdi.
Para, taşın üst kısmındaki çukura bırakıldığı için rüzgâr, yağmur ve toprak gibi dış etkenlerden korunur, aynı zamanda hijyenik kalırdı.
Yardımı bırakanlar, ihtiyaç fazlasını bırakmamaya; alanlar ise sadece ihtiyacı kadarını almaya özen gösterirdi. Bu, toplum içinde yazılı olmayan bir ahlaki denetim mekanizması oluşturuyordu.
İKİ TEMEL AHLAKİ İLKE
Sadaka taşları, İslam ve Osmanlı toplum felsefesindeki iki temel ahlaki ilkeye hizmet ederdi:
- Yardım eden kişinin gösterişten kaçınarak sadece Tanrı rızasını gözetmesi.
- Yardım alan kişinin kimliğinin, utanç duyacağı şekilde ifşa edilmesini önlemek.

Bu eşsiz uygulama, yardımlaşmayı bir görevden öte, karşılıklı saygı ve nezaket gerektiren bir sanat düzeyine taşımış, Anadolu şehir kültürünün unutulmaz zarafet örneklerinden biri olarak günümüze ulaşmıştır. Bugün dahi, bu tarihi taşlar, modern toplumların bile zaman zaman unuttuğu incelikli dayanışma ruhunu bizlere hatırlatmaktadır.
