Demokrat Parti lideri Uysal: AB’nin gardiyanı değiliz

Demokrat Parti lideri Uysal: AB’nin gardiyanı değiliz

Demokrat Parti lideri Uysal, son günlerde kamuoyunda ve siyasette tartışılan göçmenlere ilişkin yaptığı açıklamada Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği ülkelerini rahat ettirmek gibi bir meselesi olmadığını belirtti. "Bu memleket Avrupa’ya göçmek isteyenler için zindan değil, biz de AB’nin gardiyanı değiliz" dedi.

Türkiye'de tartışmalara neden olan 'Afgan göçü'ne dair Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, değerlendirmelerde bulundu. Çözüm için dış politikadan milli güvenliğe kadar bütüncül bir akıl ve politika silsilesi gerektiğini belirtti.

Uysal “Bu ülkede açık kapı politikası ile sınırları yol geçen hanına çevirip taraf olan da, sadece slogan düzeyinde bir akılla geri göndereceğiz diyerek aleyhte olan da mülteci meselesinde yanlışta yarışıyor” dedi.

Mülteci konusunun ‘vicdan’ ve ‘nefret’ parantezine sıkıştırılmadan aklı selim ile ele alınması gerektiği belirten Uysal, “Bu memleket Avrupa’ya göçmek isteyenler için zindan değil, biz de AB’nin gardiyanı değiliz” diye konuştu.

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın yaptığı yazılı açıklama şöyle:

“Ortadoğu’da liderlik derken potansiyel riskler ve tehditlerde liderliğe eriştirdiler ülkemizi

2011 yılında sınırdaşlık temelinde dahil olduğumuz Suriye İç Savaşı’nda, anlamsız bir tahayyül ile savaşa müzahir olan AKP, Türkiye’de demografik ve sosyolojik olarak büyük bir değişimin yaşanmasına sebep olmuştur. Orta Doğu'da liderlik hayali ile çıktıkları yolda potansiyel riskler ve tehditlerde liderliğe eriştirdikleri ülkemiz, bugün yeni ve çok taraflı bir göçün odağı, durağı haline gelmiştir.

Son 10 gündür İran üzerinden ülkemizde sayıları belki de yüz binleri bulan sayıda yeni bir göç dalgası yaşanmaya başlamıştır. Mevzuatımız ilgili göçmenleri 'mülteci' olarak kabul etmemektedir. Bu göçmenler 'zorunlu sığınmacı' ya da 'kaçak göçmen' olarak nitelendirilmektedir. Kavramların içeriğine baktığımızda kendi ülkelerinden 'zorunluluk' hali ile ya da kaçak olarak ülke değiştirenlerin, geldikleri ülkelerde, daha iyi koşullara erişmeyi bekledikleri anlamı çıkmaktadır.

'SURİYE'DEN GELEN GÖÇ ZORUNLULUK HALİNİ AŞTI'

Zira Suriye’de yaşanan iç savaş neticesinde ülkemize kabul edilen 'zorunlu sığınmacılar' en temel hakları olan yaşam haklarının ihlal edilmesine dair tehlikeleri göz önünde bulundurup ülke değiştirmişlerdir. Sadece Suriye’de değil, savaşın olduğu nice coğrafyada demografik hareketler bu saikle cereyan etmektedir. 'İnadına' hareket etmeyi izan ile hareket etmeye tercih eden AKP ve Genel Başkanı Erdoğan’ın Suriye’de attığı her adım, ülkemiz adına riskleri büyüten bir dereceye erişmiştir.

Bugün, Suriye’den münferiden devam eden göç, artık 'zorunluluk' halini aşmış, adeta ülkemizi dizayn etmek, nüfus üzerinden 'nüfuz' elde etmek isteyen kimi odakların bir projesi halini almıştır. Suriye’den ülkemize yönelik 10 yıldır süren nüfus hareketliliği, ülkemizde bir istihdam hareketliliğine denk gelmektedir.

'İŞVERENLERİN İŞİNE GELİYOR'

Göç meselesinin en temel iki boyutundan biri de istihdam temellidir. Türkiye’de sosyolojik olarak tam anlamı ile 'yıkım'a neden olan bu kontrolsüz göç hareketi, AKP’nin bozduğu ekonomi nedeniyle bir kısım işverenin işine gelmektedir. Ülkemize yönelik her göç, kimileri tarafından, diğer tüm boyutları bir kenara bırakılarak yalnızca 'ucuz' ve 'güvenliksiz' iş gücü olarak değerlendirilmektedir.

Hükümet kayıt dışı istihdamla mücadele etmek zorundayken adeta tam tersini teşvik etmeye çalışmaktadır. Sosyal güvenlik sistemini de tüm sistemler gibi batıran AKP, bu göç meselesini 'ümmet' nidaları arkasında bu şekilde ele almaktadır.

'UCUZ İŞ GÜCÜ İKTİDAR İÇİN DAHA AZ SOSYAL GÜVENLİK HATCAMASU DEMEK'

Bu nedenle kimileri gözünü kapatmakta, kimileri ise 'ensar' edebiyatı ile sınırları açmaktadır. Düzensiz göç meselesi, yalnızca vicdanla veya nefretle, yalnızca ümmet söylemleriyle geçiştirilemez. Meseleyi bu parantezlere sıkıştırmadan aklı selim ile ele almalıyız. 'Ucuz iş gücü' iktidar için daha az sosyal güvenlik harcaması demekken, ekonominin can çekişmesi ile çaresiz bırakılan tüccar için, esnaf için, sanayici için maalesef daha düşük maliyet demektir.

'DEVLET İÇERİ GİRENİ DIŞARI ÇIKANI BİLİR'

Türkiye Cumhuriyeti’nin imkanları, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları içindir. Muhalefeti kontrol edeyim, medyayı kontrol edeyim, yargıyı kontrol edeyim diyen, kontrol hastalığına yakalanan AKP, ne hikmetse, bir tek göçü kontrol etmemekte, her şeyi kaydeden iktidar göçmeni kayıt etmemekte, 'ucuz iş gücü' olarak görülen zorunlu sığınmacı ve kaçak göçmenlerin alternatif maliyetini hesap etmemektedir. Devlet içeri gireni, dışarı çıkanı bilir. Devletin alameti farikalarından biri de budur.

Hükümet yetkilileri, halktan, gerçek gündemlerden kopuk her yönetimde olduğu üzere, kaçak göçmen çalıştıran bir avuç sanayicinin ne kadar mutlu olduğundan dem vurmaktadır. AKP için zorunlu sığınmacılar, göçmenler sadece ve sadece ucuz iş gücü ve AB kapısında bir kozdan ibarettir. AKP, Türkiye’yi AB’nin tampon bölgesi haline getirdi.

'GÖÇ MESELESİNİ KAZANÇ DÜZLEMİNDE ELE ALIYOR'

AB ile alakalı süreci sadece vize serbestisine angaje eden, serbest dolaşımı tüm demokratik kazanımların önüne koyan AKP, Suriye’de müzahir olduğu sorunlar neticesinde sosyal bir risk haline gelen göç hakkında da meseleyi 'kazanç' düzleminde ele almaktadır.

'AB İLE İLİŞKİLER RESTLERİN ÇEKİLDİĞİ NOKTAYA GELDİ'

AB ile 'eşit' taraf temelinde 60 yıldır yürütülen ilişkiler AKP’nin eli ile göçmenlerin bir tehdit unsuru olduğu ve restlerin çekildiği bir iklime evrilmiştir. Ekonomik olarak yolsuzluğu artık paçalarından akan AKP iktidarı, göçmenler ile alakalı da aynı durumdadır. 2016 yılından 'Geri Kabul Antlaşması' adı altında AB ile göçmenler üzerinde rüşvet pazarlığı yapan AKP, bugün gündemde olan Afgan göçmenlerle alakalı da elbet aynı noktaya gelecektir.

'AB'NİN GARDİYANI DEĞİLİZ'

Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği ülkelerini rahat ettirmek gibi bir meselesi yoktur. Kendi vatandaşlarını rahat ettirmek gibi bir mecburiyeti vardır. Bu memleket Avrupa’ya göçmek isteyenler için zindan değil, biz de AB’nin gardiyanı değiliz.

AB’nin 'yardım' yapması AKP’ye 'ensar' olduğunu hatırlatırken, 'yardım yapmıyoruz' demesi bir anda vatan konulu hamasi cümlelerin kurulmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla AKP için her meselede olduğu gibi 'para konuşur.'

'MÜLTECİ MESELESİNDE YANLIŞTA YARIŞIYORLAR'

Zorunlu sığınmacılar ve kaçak göçmenlerle alakalı ne yazık ki 'dış politika' ve 'milli güvenlik' ekseninde meseleyi tartışmaktan uzağız. Bu da karşıtlıklardan beslenen, karışıklıklardan medet umar hale gelen AKP ve Genel Başkanı Erdoğan’ı iştahlandırıyor.

Açık yüreklilikle söylemek isterim ki; bu ülkede açık kapı politikası ile sınırları yol geçen hanına çevirip taraf olan da, sadece slogan düzeyinde bir akılla geri göndereceğiz diyerek aleyhte olan da ‘Mülteci’ meselesinde yanlışta yarışıyor.

Bu bakımdan yapılması gerekli olanları şöyle sıralayabiliriz:

Meselenin en temelinde insani tarafları göz önünde bulundurularak dış politikada yapılanların gözden geçirilmesi,

İnadın ve ülkemizi riske atan hülyaların bir kenara bırakılması,

Son 10 yılda ülkemizdeki demografik değişikliğin barındırdığı risklerin hesaplanması,

Göç konusunda betonlardan kurulu bir güvenlik sistemi yerine, uluslararası ilişkilerde tesis edilecek bir güvenlik zemini.

Sınır denetimlerine ağırlık verilmelidir. Ülkeye giriş yapanların takibatı ciddi bir şekilde yapılmalıdır.

Meselenin çözümü için dış politikadan milli güvenliğe kadar bütüncül bir akıl ve politika silsilesi gerek.”

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN