Demokrat Parti lideri Uysal KARAR TV'de

Demokrat Parti lideri Uysal, KARAR TV'de Taha Akyol ve Elif Çakır ile "Gündem Özel'' programında açıklamalarda bulundu. Seçimlerin ikinci tura kalmayacağını belirten Uysal Türkiye'de bir problemi demokratik kanallara aktaramıyoruz. Türk seçmeninin önünde çok net bir tercih var. Bu keyfi rejimin ürettiği bedelleri önümüzdeki dönemde göğüslemek istiyor mu, istemiyor mu? Vatandaşa bakınca istemediği kanaatindeyim. Asıl problemimiz kayıt dışına çıkmış bir devlet var." dedi.

YEŞİM GÖKÇE

Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal, 'Gündem Özel' programında Taha Akyol ve Elif Çakır'a konuştu. Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na ilişkin konuşan Uysal, "Kılıçdaroğlu'nu aday göstermemiz bir hisle verdiğimiz bir hüküm değildi. Öncelikle Türkiye'de ana muhalefet liderinin adaylığının konuşulmasından tabii bir şey olamaz. Eğer bir ortak aday çıkacaksa Millet İttifakı içerisinde ortak anlayış birlikteliğini yürütebilecek kişinin Sayın Kılıçdaroğlu olduğunu gördük." dedi. Seçimin sadece iktidar değişimi olarak görülmemesi gerektiğini belirten Uysal, "Türkiye kendi hücrelerini yenileyerek kendisini daha farklı pozitif rol oynayabilecek ve kendi refahını, kendi güvenliğini tanzim edecek imkanlara kavuşabilme imkanı varken maalesef istikrarsızlık içerisinde. Bütün akitlerinin sorgulandığı, demokrasisinin küme düştüğü durumda. Bir demokrasi toplantısı var ve Türkiye davet edilmiyor. Buradan bile baksak Türkiye için büyük bir zafiyet ortaya çıkıyor." diye konuştu. Memleket Partisi lideri Muharrem İnce'nin cumhurbaşkanı adayı olmasına yönelik konuşan Uysal, 'Muhalefet, Muharrem İnce'yi ikna edecek mi?' sorusuna "Muharrem Bey, Cumhuriyet Halk Partisi'nin içerisinden çıkmış geçen seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olmuş o partinin adına ve sonrasında da ayrılarak bir siyasi parti kurmuş. Orada bir Cumhuriyet Halk Partisi'yle bir hassas ilişki düzeyleri var ama önümüzde ben seçmen iradesinin de çok sınırları çizeceği, o hassasiyeti her zamankinden çok daha fazla belirleyici hale getireceği bir süreç var. Seçim gününe kadar çok zaman var. O güne kadar işleyecek bir süreç olarak değerlendiriyorum." şeklinde konuştu.

Uysal'ın açıklamaları şöyle;

KILIÇDAROĞLU'NUN ADAYLIĞI

"Kılıçdaroğlu'nu aday göstermemiz bir hisle verdiğimiz bir hüküm değildi. Öncelikle Türkiye'de ana muhalefet liderinin adaylığının konuşulmasından tabii bir şey olamaz. 16 Nisan referandumu çok belirleyiciydi. O iklimden bugüne demokratik düzlem içerisinde bir mücadele hattını oluşturabilmek adına Sayın Kılıçdaroğlu'nun aldığı inisiyatifler var. Genel başkan olduğu andan itibaren sadece kendi kitlesi değil ama farklı farklı fikir havzaları, seçmen havzaları bütün buralarda rıza gözeten bir üslupla beraber yürütülen bir siyaset var. Türkiye'de son 20 yılda hatlar çizilmiş, kimlik sahalarına, mahallelere sıkışmış bir siyaset var. Ve yüzde 50+1 dengesi, ister istemez bütün bunları göz önünde bulundurmak mecburiyetindeyiz. Siyasi rekabetin şartları açısından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğimiz bu mekanizmanın getirdiği realite var. Yüzde 50+1 dengesine hiçbir siyasi parti tek başına ulaşamıyor. Eğer bir ortak aday çıkacaksa Millet İttifakı içerisinde ortak anlayış birlikteliğini yürütebilecek kişinin Sayın Kılıçdaroğlu olduğunu gördük.

Siyasette elbette popülerlik önemli. Özellikle Sayın Erdoğan'ın 1994 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan bugüne uzanan siyasi kariyeri bir emsaldir. Siyasette son İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri iptal edilmiş, açık bir hukuksuzlukla beraber Sayın İmamoğlu'nun yürüttüğü bir mücadele var. Sayın Yavaş üzerinden de birtakım beklentiler ortaya çıktı. Bunlara da kimse kayıtsız kalmaz. Ama partilerin varlığı yürütmeye talip olmaktır. Bugün parlamentodan hükümet çıkmıyor ve parlamentoyla yürütme ayrıştı.

"DÜNÜN ÜZERİNDEN BİR KAVGA YÜRÜTMEK NİYETİNDE DEĞİLİZ"

Kılıçdaroğlu'yla ilk temasım 16-17 Eylül idamları yıl dönümü vesilesidir. Kendisi anıt mezara gidip bir çelenk bırakmıştı. Biz bu kabuk bağlamış yaraları deşerek siyaset yapmak niyetinde değiliz. Bu defterleri kapatmak mecburiyetindeyiz. Ve demokrasiyi bu ülkede tek oyun haline, herkesin ortak kabulü haline getirmek mecburiyetindeyiz. Ben o vesileyle Sayın Kılıçdaroğlu'nu arayarak teşekkür etmiştim. Yanlışta yarışarak yol yürüyemeyiz. Dönüp dolaşıp tarihi, bugünün siyasi rekabetine bir cephane haline getiren Sayın Erdoğan'ın şahsında bir üslup var. Açıkçası hiçbir şekilde değiştirip dönüştüremeyeceğimiz dünün üzerinden bir kavga yürütmek niyetinde değiliz. Çok hızlı değişen bir dünya var. Millet İttifakı'nın bugün en önemli meselesi, kimsenin mağdur olmadığı bir siyasal, toplumsal kesimi, işleyen bir demokrasi, hukuk, piyasa düzenini kurmaktır.

"MESELE SADECE İKTİDAR DEĞİŞİMİ DEĞİL"

Bugün 6 siyasi parti Millet İttifakı merkezinde temelinde demokrasi, hukuk laiklik var. Bugün Türkiye bulunduğumuz coğrafyada 2 tane çökmüş ülkeye komşu. Irak ve Suriye aynasında baksak Türkiye'nin anayasal düzlemde kazanımları var. Hem konjonktürel olarak hem bölgesel olarak hem küresel olarak tarihi VTR içerisinde Türkiye'yi konumlandırdığımızda buradaki mesele sadece bir iktidar değişimi değil.

Türkiye kendi hücrelerini yenileyerek kendisini daha farklı pozitif rol oynayabilecek ve kendi refahını, kendi güvenliğini tanzim edecek imkanlara kavuşabilme imkanı varken maalesef istikrarsızlık içerisinde. Bütün akitlerinin sorgulandığı, demokrasisinin küme düştüğü durumda. Bir demokrasi toplantısı var ve Türkiye davet edilmiyor. Buradan bile baksak Türkiye için büyük bir zafiyet ortaya çıkıyor.

İttifak modeli geçmişte hülle yoluyla siyasetimiz de olurdu. 1991'de Refah Partisi, Islahatçı Demokrasi Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi, 1995'te de Anavatan Partisi ve Büyük Birlik Partisi'nin yaptığı. 2018 yılında Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli, özellikle MHP'nin de önceliklerini göz önünde bulundurarak böyle bir ittifak modelini Türkiye'nin önüne getirdiler. Bunca zaman geçtikten sonra bu modelin kendi aleyhlerine işlediği düşüncesiyle bir mühendislikle geçen yıl hem siyasi partiler kanununda hem de seçim sisteminde birtakım değişiklikler yaptılar. Bizim iddiamız sadece bir iktidar değişikliği değil. Türkiye'yi yapısal olarak, siyasal sisteminden başlayarak çok derinden sarsıcı bir değişimi Türk milletinin Türk seçmeniyle buluşturabilmek istiyoruz. Bunun için de Büyük Millet Meclisi'nde nitelikli bir çoğunlukta temsiliyeti üretmeniz gerekir.

"MİLLETİMİZİN BEKLENTİLERİ BİZİM KILAVUZUMUZ"

Mutabakatın pek çok boyutu var. Herkesi tatmin edecek bir mutabakat çıkmayabilir. Masada da bir kriz çıkmaz. Aslında bu zamana kadar çok tartışa tartışa, konuşa konuşa, belki siyasi tarihimizde olmayan bir süreci yürüterek, zaman zaman kriz diyebileceğimiz süreçler de yaşanarak, ama aklı selimin galip geldiği bir sürecin akabinde buradayız. Milletimizin beklentileri bizim kılavuzumuz, ısdırapları bizim kılavuzumuz. Onun dışına düşmemektir asıl olan. Milletin vicdan hizasında durmaktır. Bu zamana kadar ortak akıl bu istikamette işledi. Bugün siyasi partilerin bir propaganda süreci var. Deprem de ister istemez siyasi rekabetin bu süreçlerini etkiledi.

Türkiye'deki zorunluluk, siyasi partileri özellikle 2-3 milletvekili çıkaran seçim bölgelerinden başlayarak, bir işbirliği yapma mecburiyetinde bırakıyor. Müşterek çalışmalar var.

"AK PARTİ İKTİDARI KAYBETTİĞİNDE PARLAMENTER SİSTEME DÖNMEK İSTEYECEK"

Parlamentoda pek çok hassas meseleyle ilgili, deprem de dahil olmak üzere birçok milletvekili çıkmış Adıyaman'da, Maraş'ta, Hatay'da bu riskleri ifade etmiş ama iktidar sağır kalmış bunlara. Sayın Erdoğan bu sistemi sınırsız yetki, sıfır denetim mekanizması diye ifade edebileceğim bu mekanizmayı bir başkası seçilsin de gelsin kullansın diye istemedi. Ben AK Parti'nin iktidarı kaybettiği andan itibaren parlamenter sisteme dönmek isteyeceği kanaatindeyim.

Türkiye'de bir problemi demokratik kanallara aktaramıyoruz. Sadece Sayın Erdoğan'ın kadrajına bir problemi taşıyorsak çözüm üretebiliyoruz. Türk seçmeninin önünde çok net bir tercih var. Bu keyfi rejimin ürettiği bedelleri önümüzdeki dönemde göğüslemek istiyor mu, istemiyor mu? Vatandaşa bakınca istemediği kanaatindeyim. Asıl problemimiz kayıt dışına çıkmış bir devlet var.

MUHALEFET, MUHARREM İNCE'Yİ İKNA EDECEK Mİ?

Sayın Erdoğan, Yeniden Refah Partisi ile akitleşme mecburiyetinde kaldı. Bu da problemin büyüklüğünü kendi açısından ortaya koyuyor. İki ana rekabet zemini var. Bir tarafta Cumhur İttifakı, diğer tarafta Millet İttifakı. Muharrem Bey, Cumhuriyet Halk Partisi'nin içerisinden çıkmış geçen seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olmuş o partinin adına ve sonrasında da ayrılarak bir siyasi parti kurmuş. Orada bir Cumhuriyet Halk Partisi'yle bir hassas ilişki düzeyleri var ama önümüzde ben seçmen iradesinin de çok sınırları çizeceği, o hassasiyeti her zamankinden çok daha fazla belirleyici hale getireceği bir süreç var. O noktada karşılıklı iyi niyet beyanları kamuoyunun önünde de ifade ediliyor. Seçim gününe kadar çok zaman var. O güne kadar işleyecek bir süreç olarak değerlendiriyorum.

"ERDOĞAN BUGÜN SÖYLEDİĞİNİ YARIN DA DEĞİŞTİREBİLİR"

Biz 20 yıllık Sayın Erdoğan'ın iktidarına yeter diyoruz. İtirazı var ki kendi hükümetini tasfiye etmek için aslında şimdi hepsini aday gösteriyor. Bir meşruiyet açığı başından itibaren var. Sayın Erdoğan kendisini konumlarken siyasi çizgisini muhafazakar demokratız diyerek yola çıktı, zaman zaman Menderes'e, zaman zaman Demokrat Parti'ye, zaman zaman Özal'a referans verdi. Ama icraata baktığınızda bambaşka bir tablo var. O açıdan mevsimlik demokratlık, mevsimlik milliyetçilik. Bir yanda milliyetçilik ayaklarımın altında diyerek sonrasında farklı farklı söylemler geliştirebilir. Bugün söylediğini yarın da değiştirebilir. Bu halin HÜDA-PAR meselesine geldiğinizde bile görebilirsiniz. Siyasetin o işleyişi içerisinde dün söylenmiş sözlerin Sayın Erdoğan için çok büyük bir manası yok.

Sayın Erdoğan'ın Türkiye'yle ilgili bir hayali kalmamış. Türk milleti 4 tane 5 yıllık kalkınma planı uygulayacak kendisine bir zaman vermiş, bütçe vermiş, siyasal güç vermiş, siyasal güç yetmemiş, mutlak bir iktidar istemişsiniz. Önünüzde hiçbir engel yok. Ama hangi ölçüye vurursak vuralım, 2023 hedeflerinden bahseden iktidar mensuplarını görüyor muyuz?

Yani 2 trilyon dolarlık gayri safi milli hasıla, 500 milyar dolarlık ihracat hedefi... Birtakım mazeretlere sığınarak bunları izah edemezsiniz. 5 yıllık kalkınma planları, orta vadeli planlar, yıllık bütçeler hiçbir hedeflemenizi tutturamamışsınız. Bugün geldiğiniz noktada Türk milletine son taahhütünüz emeklilere 2 bin lira artış teklifi. Bununla birlikte siz orta sınıfı genişletmek yerine milyonlarca insanı en asgari yaşam düzeyinde eşitlemiş haldesiniz. Sayın Erdoğan zaten demokrasi liginde Türkiye'yi tutabilme imkanı, bu zihniyetle mümkün değildi. Türkiye biraz daha içe kapatarak kendi siyasi hedeflerine gitme yolunu tercih etti. Bugün geldiğimiz yer burası. Türkiye 85 milyonluk nüfusuyla, yurt dışında yaşayan milyonlarca vatandaşıyla, dinamik özel sektörüyle, dünyayla rekabet eden, dünyaya ihracat yapan insanlarla, Türkiye'yi içe kapatabilme imkanımız yok. O açıdan çok yapısal olarak zaten Sayın Erdoğan kaybediyor. Demokrasiye yenildi Sayın Erdoğan. Türkiye'de her yıl 400 binin üzerinde vefat var ve bu kitleden en fazla seçmen kitlesini kaybeden Sayın Erdoğan. Her yıl 1 milyon 250 bin ile 300 bin arasında yeni seçmen kitlesi geliyor. Sadece ve sadece kendisini görmüş bu seçmen kitlesinden Erdoğan oy alamıyor.

HÜDA-PAR'IN CUMHUR İTTİFAKI'NA KATILMASI

HÜDA-PAR'ın Cumhur İttifakı'na katılması iktidarın ne kadar zorda olduğunun göstergesi. Sayın Erdoğan'ın özellikle Diyarbakır ve Batman'da başlayarak HÜDA-PAR'ın desteğine ihtiyaç duyuyor olması merkezde geniş kitlelere hitap eden bir siyasi parti için çok riskli bir karar olduğu kanaatindeyim. Bütün sihri bozabilecek bir karar olduğu kanaatindeyim ama ısrarla görüyorum ki bu kararın arkasında. HÜDA-PAR'ı yerli ve milli diye tarif etti Sayın Erdoğan, onun için 1 tane kıstas var. Sınırın iktidar tarafındaysanız yerli ve millisiniz yoksa değilsiniz.

Sayın Erdoğan başından itibaren kendi sosyolojisine hitap edecek hiçbir siyasi aktörü, kurumu, partiyi muhalefette konumlanmasını istemedi. Sayın Erbakan bir gün önce '20 yıllık bu vebale ortak olmayız' derken ertesi günü bu vebale ortak olmayı tercih etti.

"TÜRKİYE'DE PKK İLE İŞBİRLİĞİ YAPMA İMKANI SAYIN ERDOĞAN'DA"

HDP bir üçüncü ittifak olarak zaten hem parti olarak bir koalisyon ama onun ötesinde de Türkiye İşçi Partisi, Emek Partisi gibi farklı farklı oluşumlarla beraber bir rotası var. Sayın Erdoğan'ın söyleyecek sözü yok. Millet İttifakı'nın da 6 siyasi partiden oluştuğu ortada ölçüleri de ortada. Dini milli hamasi bir iklim yaratmaya çalışıyor. Türkiye'de PKK ile iş birliği yapma imkanı Sayın Erdoğan'da zaten. Yerel seçimlere baksak Öcalan'ın mektubu... Osman Öcalan'ın eline mektup verip HDP yöneticilerini Kandil'e gönderen, İmralı'ya görüştürme yaptıran Erdoğan değil miydi? HDP'nin mecliste grubunu ziyaret eden Sayın Bekir Bozdağ da adalet bakanı. Şimdi ona itirazı yok ama muhalefet görüştüğünde buna bir itiraz var. Bizim Millet İttifakı içerisinde olan siyasi partilerin veyahut da demokratik rejim içerisindeki tüm siyasi aktörlerin en önemli hassas olması gereken mesele demokrasiyle şiddetin sınırını çok kati çizgilerle çizmektir. Ne terörle mücadeleyle ilgili müsamaha kabul eder, ne tereddüt kabul eder. Bu noktada Cumhuriyet Halk Partisi'nin de, İYİ Parti'nin de, Saadet Partisi'nin de DEVA Gelecek, Demokrat Parti'nin de çizgilerinin çok net olduğu kanaatindeyim.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN