İYİ Parti ile 'beyaz bir sayfa' açacağız: 'Karşılıklı kaybettirmek harakiri olur'

İYİ Parti ile 'beyaz bir sayfa' açacağız: 'Karşılıklı kaybettirmek harakiri olur'

CHP Genel Başkan Adayı Özgür Özel, göreve seçildiği takdirde ittifaklar için müzakere yapacaklarını ve kayıt dışı siyaseti reddettikleri bir sürecin başlayacağını belirtti. Seçimlere kendi adaylarıyla girme kararı alan İYİ Parti ile de "beyaz bir sayfa" açacağına inandığını dile getiren Özel, "İYİ Parti’yle ittifak yapmayıp karşılıklı kaybettirmek harakiri olur" dedi. Öte yandan Özel, Kemal Kılıçdaroğlu'na partide seçim sürecinde önemli kararları "danışmanlarla" aldığı eleştirisi yöneltti.

CHP’nin 4-5 Kasım’da yapılacak 38. Olağan Kurultay'da Genel Başkan Adayı olan Grup Başkanı Özgür Özel, seçimlere kendi adaylarıyla girme kararı alan İYİ Parti ile "beyaz bir sayfa" açacağına inandığını belirtti.

BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Özel, kurultay öncesi ve sonrasına ilişkin hedeflerini anlattı.

Umut kazandı, gençlik kazandı. 6 yıldır ilçe başkanlığı tecrübesi olan bir aday, nasıl daha iyi yöneteceğini anlatarak kazandı. “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” sözü çok söyleniyor. Ama ben şu açıdan çok önemsiyorum: İstanbul, Türkiye’nin önemli bir örneklemi. Bizim delegemiz açısından da her 6 delegenin biri İstanbul’dan seçilip geliyor.

Bunun niceliksel, sayısal öneminin dışında, Türkiye’yi temsil eden bir yapısı da var. Çünkü, her şehrinden insan var, delege var. İstanbul’da gençliğin, umudun kazanması, ili nasıl daha iyi yöneteceğini, nasıl başarılı olacağını anlatan bir adayın kazanmasını ben önemsiyorum.

Bunun kurultaya da bu içerik ve nitelik açısından bir yansıması olacağını düşünüyorum. Diğer taraftan, İstanbul Kongresi sırasındaki bazı sözlerin, söylemlerin yaklaşımların partiye zarar verir nitelikte olduğunu gördüm ondan da üzüldüm.

'İSTANBUL, ANADOLU’DA CİDDİ HAREKETLENME YARATTI'

Tabii geçen bir kurultaydan sonra geriye dönüp eleştiri yapmayı çok doğru bulmam ama İstanbul Kongresi aslında kurultay havasında geçen çok sesliliğin olduğu, zaman zaman ufak tefek tansiyon yükselmeler olsa da büyük bir olgunlukla geçen bir kongre oldu.

Bazı kullanılan ifadeler, bütün partilerle birlikte beni de üzdü ama genel olarak İstanbul Kongresinin seyrinden de, sonucundan da memnunuz, mutluyuz. Bir psikolojik önemi var İstanbul Kongresinin.

Dikkatimi çeken bir yorum oldu. Ben, “Bundan sonraki kongrelere de etki eder” deyince bir arkadaşımız, “Yapılmış kongrelere bile etki eder” dedi. Gerçekten de kongre tamamlandığından itibaren, İstanbul’dan Anadolu’ya doğru esen bir rüzgar var ve beklediğimizin de ötesinde Anadolu’da ciddi bir hareketlenme yaratmış durumda.

Bir yandan da değişim, gençleşme dendiğinde, CHP Genel Başkanlarının yaş skalasına bakıldığında, acaba bir gencin bu göreve gelmesi parti tarafından bu kadar kolay benimsenir mi diye düşünen bazı arkadaşlar vardı. Özgür Çelik 44 yaşında. Kongre, değişim rüzgarlarının gençleşmeyle ilgili karşılık bulduğunu gösteriyor.

'İSTANBUL KONGRESİ SONUCU, BİZİ DESTEKLEYEN KİTLEYİ DAHA DA BÜTÜNLEŞTİRDİ'

Tabii değişim isteyen herkesin, bir tek adayda birleşmesi, adayın kimliğinden bağımsız olarak, çok beklenen bir şey değildir. Bana beklediğimin üzerinde, azımsanmayacak bir destek var. Kurultay yaklaştıkça, değişim kanadında bir konsolidasyon, bir araya gelmenin arttığını görüyoruz.

Ama başta değişim deyip, bu değişimi bizim ortaya koyduğumuz anlayış, vizyon, tutum ve kadro hareketinden liderin değişimi ve “O değişen kadroda ben de kendime yer bulamam” diye düşünüp de bu süreçte bize kendini çok yakın hissetmeyenler de var ve onlar farklı düşünüyorsa, buna da saygı duymak gerekiyor.

Ama İstanbul Kongresi'!nden ve Türkiye’nin dört yanından alınan sonuçların, bizi destekleyen kitleyi daha da bütünleştirdiğini görüyoruz.

'KAYIT DIŞI SİYASETİ REDDETTİĞİMİZ BİR SÜREÇ BAŞLAYACAK'

Partinin siyaset yapış biçimi değişecek. Özellikle ilk baştan beri söylediğimiz, son dönemde CHP’nin maalesef, “Üzüm üzüme baka baka kararır” sözünü doğrularcasına siyasi rakiplerinin parti yönetiş biçimine benzemeye başladığını gördük.

Genel Başkanın ilk kurultayında ben delegeydim. 41 maddelik bir taahhütleri vardı ve önemli bir kısmını alkışlayarak onaylamıştık hep beraber. Bu konuda Genel Başkanın partiye aldırdığı bir mesafe var.

Ama son yıllarda CHP’de, AKP’yi nasıl yeneceğiz derken biraz onun yönetim biçimine benzeme var. Örneğin, atanmışların, seçilmişlerin önünde olduğu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne itiraz ediyoruz. Genel Merkez’de de seçilmiş MYK’nın (Merkez Yönetim Kurulu) haberi olmadığı ama çok kritik kararların danışmanlarla alındığı bir süreci yaşadık.

Biz gelir gelmez, ilk olarak, atanmışların sadece danışman sınırlarına çekildiği, partinin seçilmişlerle yönetildiği, enine boyuna müzakere edildiği bir süreci başlatacağız.

Ve hep birlikte partinin duracağı yeri doğru tarif edeceğiz. Birlikte kazanmak için edilgen, fazlaca taviz veren, hatta kendi sınırlarını kabullenmiş, -hatta ben onu başının üzerinde görünmez cam tavan var diye tarif ettim- yüzde 25’e ikna olmuş kendini büyütmek yerine ittifakı büyütmek üzerine bir kurgulama var.

Yüzde 50 artı 1 sistemi varken ittifaklar olmalı. Ama seçimin ertesi gün adeta birbirine göbeğinden bağlanmış koşucular gibi bir ittifakın herkesi sınırladığı, herkesi kendi kimliğinden uzaklaştırdığını görüyoruz. Oysa ki serbestçe koşmak, zamanı gelince ittifak yapmak lazım, finişe yakınken el ele tutuşmak lazım.

CHP’deki en büyük sıkıntı, belli açılımların, kararların yeterince tartışılmadan, içselleştirilmeden ve örgüt tarafından benimsenmeden, partililerin kamuoyuyla aynı zamanda, televizyonlardan haberdar olması. O yüzden bütün kararların ortak alındığı, benimsendiği ve kayıt dışı siyaseti reddettiğimiz bir süreç başlayacak.

Bir de parti binalarında fotoğraflarımın asılmasını istemeyeceğim. Atatürk’ün önceki genel başkanların fotoğrafları elbette il binalarında olabilir. Ama tek başıma, liderliğimi tescil edercesine nitelikte bir fotoğraf astırmayacağım. Ama il yönetimleriyle, gençlik, kadın kollarıyla birlikte neşeli fotoğraflarımızı asarlarsa itiraz etmem.

İtiraz edilmediğini söylemek bana da birçok arkadaşa da haksızlık olur. Örneğin başörtüsüyle ilgili kanun teklifini grubumuz Genel Başkanın videosundan öğrendi. Ben de duyuru yapmak üzere 1 saat kadar önce öğrendim. İlk duyduğumda, bunu yapmayalım, karşıdan anayasa değişikliği hamlesi gelir, diye söyledim ama zaten video çekilmişti, yayınlanmıştı. Veya dokunulmazlıklar konusunda yaptığım itiraz...39 milletvekilliğinin verilmesi konularında itirazlarım oldu.

Ama bunları kabul ettiremediğinizde, "Kamuoyunun önüne çıkıp niye tartışmadınız?" derseniz, demokratik merkeziyetçiliğin gereği içeride tartışıp bir bütün olarak durmak gerekiyor.

Seçimlere 70-80 gün kala partinin grup başkanvekilinin genel merkezi eleştirdiği durumda, seçim kaybından siz sorumluydunuz eleştirileriyle muhatap olurduk. Biz içeride var gücümüzle itiraz ettik tartıştık, eleştirdik, ama partiyi kamuoyunda tartıştırmadık.

'KAN KUSULDU, KIZILCIK ŞERBETİ İÇİLDİ'

Türkiye’nin sürekli bir seçim atmosferinde tutulması veya kalması bu konuda itirazların bir sosyal demokrat partide olması gereken kadar çok dillendirilmemesine sebebiyet verdi. "Aman referandum var, tartışmayalım", "Baskın seçimler var, yerel seçim var; Cumhuriyetin 100. Yılı, seçim çok kritik tartışmayalım" denildi.

Şimdi o kararları alanlar, bugün itirazlarını dile getirenlere, "Niye partiyi kamuoyunda tartıştırmadın?" diyor. Biz, kamuoyunda da kritik günlerde de partiyi tartıştırmamak için, CHP’de kırılma, iç tartışma meselesine sürüklememek için içeride konuşuldu, tartışıldı. Bazen kan kusuldu ama kızılcık şerbeti içildi.

2019 sürecini kolaylaştıran mesele, HDP’nin iktidara gücünü göstermek için kaybettirme stratejisini benimsemesi. Zafer Partisi ile hem açık protokoldeki kayyum maddesi, hem işte gizli protokolde 3 bakanlık ve MİT’in veriliyor olması meselesi, bu sefer Yeşil Sol Parti’yi muhalefete, bize gücünü gösterme ve kaybettirme noktasına getirebilir. Bu büyük tehlike.

Kemal Bey kurultaydan sonra göreve devam ederse ciddi sorun var. Ama genel başkanlık ve kadroların değişimi noktasında burada yeni bir süreç başlayabilir, yeniden konuşulabilir. O kızgınlığın benim şahsıma, değişimci kadrolardan Kemal Bey'in imzaladığı o protokol olduğunu görmek lazım.

Bunun dışında başka hususlar varsa o konuların da ana muhalefet partisindeki genel başkanlık değişimi ile aşılacağını düşünüyorum. Çünkü Genel Başkan değişimi, büyük bir paradigma değişimidir siyasette. Bu değişikliğin müzakere zeminini yeniden oluşturabileceğini düşünüyorum.

iyi-parti.jpg

'İYİ PARTİ’YLE İTTİFAK YAPMAYIP KARŞILIKLI KAYBETTİRMEK HARAKİRİ OLUR'

Ankara, İstanbul’u kaybetmenin maliyetine ne CHP katlanabilir, ne kaybettiren katlanabilir. İYİ Parti seçmeninin yüzde 90’a yakını AK Parti’yle işbirliğine sıcak bakmıyor. Ve belli sorulara verdiği cevaplardan, CHP seçmeninden çok farklı düşünmediği ortada. O yüzden seçmenin taleplerine rağmen bir şey yapılmaz.

Bugünkü gerilimi, kızgınlığı ve kendi kimliği ile ilerleyip toplumda yaratacağı karşılığı görme kararlılığını anlıyorum. Ama yerel seçim gelirken, göreve geldiğimizde mutlaka bütün görüşmemiz gereken herkesle görüşeceğiz. Ben İYİ Parti’yle yeni bir sayfa açabileceğimize inanıyorum.

Onlar açısından da bizim açımızdan da ittifak yapmayıp, karşılıklı kaybettirmek harakiri yapmak olur. Siyasette harakiri diye bir şey yok. Kazanamayacağını bile bile tabanının daha reaksiyon duyduğu bir partiye kazandırmanın ağır maliyetleri var. Ama bunu sadece İYİ Parti’nin sırtına yük olarak vurmayı da doğru bulmam. Oturulup konuşulacak, yeni bir yol bulunacak.

'PARTİDE BEYAZ SAYFA AÇACAĞIM'

Genel Başkan olursam partide bir beyaz sayfa açacağım. Parti içindeki gerilimlerin nedeni, bazı büyükşehirlerde çarşaf yerine blok listenin dayatılmasından, yaşadığımız büyük hayal kırıklığı, travmanın eseri.

Bir yenileşme, gençleşme değişim herkese iyi gelecek ve moraller yükselecek ve o moralle partideki bütün kırgınlıkları telafi edebileceğimi düşünüyorum. Ben kurultay salonundan, 6 Kasım sabahına bir tek küskünlük kırgınlık taşımayacağım.

Partinin yetkili organları var, bu konuda PM (Parti Meclisi) yetkili olacak. Ama ben kişisel olarak partinin de cumhuriyetin de 100. yılında çok affedici ve kapsayıcı olabileceğimizi düşünüyorum.

Ama tabii bazı süreçlerde gidenlerin partiye ne dediğini ve affedilir olup olmadığına PM karar verecek. Ama kişisel kanaatim şudur; barışmak, kucaklaşmak iyidir.

'GENÇ VE DİNAMİK BİR KADRO OLACAK'

PM’den, şu anki milletvekillerimizden, daha önce milletvekilliği yapmış arkadaşlarımızdan çok genç, dinamik kadro hazırlığımız var. Tabii bu konuda il başkanlarımızın bize önerileri çok kıymetli olacak.

Mümkün olduğu kadar genç ve kadın sayısının artması ve çok sayıda kadının yönetime gelmesi noktasında bir gayretimiz var. Ayrıca, çok daraltmadan ama 6-7 dolayında, sosyal demokrat kimlikte ama burada bulunmasının partiye güç katacağını düşündüğümüz, ekonomi, dış politika, milli savunma, maliye alanlarında, parlak, iyi eğitimli ve “CHP’nin bu kadroları kazanması çok iyi oldu” denecek isimler olacak. İyi özgeçmişler olacak.

Bu isimler ve bu iyi özgeçmişler için biraz zaman geçmesini bekliyoruz. Belki ilerleyen günlerde onların bir tanıtım toplantısı yapacağımız bir özel gündemimiz olabilir. Ama bugün itibariyle bir tarifle yetinmeyi tercih edeyim.

'DEVLETİN GEÇMİŞTE YAPTIĞI HATALARLA YÜZLEŞMESİ GEREKİR'

Ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı’nın “Kürt sorunu, benim meselem” dediği noktadan, Türkiye’yi “Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır” noktasına getirdiğini gördük ittifak ortaklarıyla. Terörü tüm yönleriyle reddetmek ve lanetlemekle birlikte, belli bir coğrafyada devletin geçmişte yaptığı hatalarla yüzleşmesi gerekir.

Bugün insanların kendilerini yönetecek yerel yöneticileri bile seçmekten mahrum bırakılması, seçtikleri partilerinin eş başkanlarının hapislerde tutulması…Buna temelden itiraz ediyoruz. Bu sorunların tamamını parlamento zemininde tartışarak ve hep birlikte aşmak üzerine bir yaklaşımımız var.

Adı Kürt olabilir, Alevi olabilir veya nasıl kendisini tanımlıyorsa, bir alanda sorun olup olmadığına o kimliği taşıyanlar karar verir. Onlar çözüldü diyene kadar o sorunu çözmek için emek vermek gerekir.

'CHP KONGRESİNİ KAZANACAĞIMI DÜŞÜNÜYORUM'

Seçildiğim taktirde, zaten grup başkanı olacağım otomatik olarak. Milletvekiliyse grubun başkanıdır, yazıyor içtüzükte. Ancak bu ikili durumu genel merkeze yakın bazı arkadaşlar hep bir sorun olarak ifade ettiler.

Bunun böyle olmamasının yolu, milletvekili olan bir Genel Başkan seçmekten geçiyor. Ben delegenin bu yönde bir irade göstereceğini düşünüyorum. Kaybedersem, sürdürmem grup başkanlığını, orada grubun yeni bir grup başkanı seçmesinin önünü açarım.

Ben CHP kongresini kazanacağımı ve yeni kongre tartışmasının kapanacağını düşünüyorum. Bundan sonra partinin artık önce yerel seçimlere, ardından da büyük değişim dönüşümle iktidara yürüyüşünün başlayacağını düşünüyorum.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN