Independent Türkçe yazarı Gürbüz Evren, Paris'te rehberlik yaptığı yıllarda, bir Türk turist grubunu ünlü bir parfüm mağazasına götürdü.
Mağazanın yöneticileriyle geliştirdiği yakın ilişki sayesinde, bir gün mağaza müdiresi Madam Lopez tarafından patronları Jean Claude ile tanıştırıldı.
Ancak, patronun ofisinde duvarda asılı duran ve mavi bir çerçeve içinde olan Muğla haritası, tüm dikkatini çekti.
Harita üzerinde, Datça Yarımadası'nın kalın kırmızı çizgilerle çevrili olduğunu ve bazı bölgelerin yeşil noktalarla işaretlendiğini fark etti.
Bu esrarengiz detaylar, Gürbüz Evren'in zihnini kurcaladı.
TÜRKİYE'DE İKİ YIL SÜREN GİZEMLİ BİR ARAŞTIRMA
Gürbüz Evren, haftalarca bu haritanın anlamını sorguladıktan sonra, lüks bir restoranda Jean Claude ile buluştu.
Fransız iş insanı, Türkçe "Hoş geldiniz" diyerek kendisini karşıladı ve gençliğinde yaklaşık iki yıl Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde bulunduğunu söyledi.
Bu süreçte, dünyanın önde gelen bir Fransız kozmetik firmasında uzman olarak çalıştığını ve yeni kozmetik ve parfüm ürünleri geliştirmek için kullanılabilecek bitki ve çiçekleri araştırdığını anlattı.
1969-1971 yılları arasında küçük bir ekiple özellikle Karadeniz, Ege ve Akdeniz bölgelerini karış karış gezdiğini, özellikle endemik, yani sadece belirli bir yöreye özgü bitkileri ve çiçekleri tespit ettiklerini belirtti.
Bu dönemde Datça Yarımadası'nın kendisi için bir numaralı öneme sahip olduğunu vurguladı ve yarımada için eski adı olan "Reşadiye" ismini kullandı.
DATÇA MACERASI VE JANDARMA NEZARETİ
Jean Claude, Datça'ya ilk kez 1970 yılının mart ayında gittiğini ve temmuz ayına kadar bölgede detaylı araştırmalar yaptığını anlattı.
Köy düğünlerine katıldığını, yöresel türkülerden etkilendiğini ve bölgeden endemik bitki örnekleri topladıklarını söyledi.
Ancak, dağlarda gezen ve karavanlarda yaşayan bu yabancılardan şüphelenen köylülerin şikayeti üzerine, ekip Marmaris'te jandarma tarafından gözaltına alındı.
Ankara'daki Fransa Büyükelçiliği'nin devreye girmesiyle serbest bırakılan Jean Claude, "Ne zaman papatya görsem aklıma Datça gelir" diyerek bu anısını paylaştı.
Serbest kaldıktan sonra bir ay daha Datça'da kalıp bitki toplamaya devam eden ekip, topladıkları numuneleri karavanlarda saklayarak Rodos üzerinden Fransa'ya gönderdi.
TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI VE KARŞILIKSIZ ZENGİNLİK
Jean Claude, daha sonra 1972 yılında bir ilaç firmasıyla tekrar Datça'ya geldiğini ve Knidos antik kentinde ilaç yapımında kullanılacak özel bir bitki aradıklarını belirtti.
Bir sonraki buluşmalarında Gürbüz Evren, Jean Claude'u Paris yakınlarındaki şato benzeri evinde ziyaret etti.
Evin salonunda, Knidos'tan kaçırıldığını iddia ettiği amforalarla karşılaştı.
Jean Claude, "Bunları Knidos'ta bulduk, Rodos'tan gönderilen tekneye yüklemiştim" yanıtını verdi. Gürbüz Evren'in bitki toplama ve tarihi eser kaçakçılığı iddialarına karşı, "Türkiye'de kozmetik sektörü var mıydı ki size rakip olalım?" ve "Balıkçılardan parasını ödeyerek aldım" şeklinde kendisini savundu.
Son görüşmelerinde ise, Datça ve dünyanın dört bir yanından topladıkları bitkilerin ve çiçeklerin detaylıca yer aldığı kalın bir kitap hediye ederek, bu bilgilerin hepsinin o kitapta olduğunu belirtti.
Kitapta, bitkilerin Latince ve Fransızca isimleri ve fotoğrafları bulunuyordu.
Akdeniz ve Ege kentlerinde ev ısıtma sistemleri kökten değişiyor! Çevre Bakanlığı'ndan tarihi karar
DATÇA, ENDEMİK BİTKİLER CENNETİ
Datça Yarımadası, coğrafi konumu ve kendine özgü iklimi sayesinde zengin bir biyoçeşitliliğe sahip.
Özellikle tıbbi ve aromatik bitkiler açısından oldukça önemli bir bölge.
Narpuz (yabani nane), kekik, adaçayı, karabaş otu, sarı kantaron gibi birçok bitki türüne ev sahipliği yapar.
Ayrıca dünyada sadece Datça'da yetişen ve endemik bir tür olan Datça hurması (Phoenix theophrasti) da bölgenin en önemli zenginliklerinden biri.
Bu bitkiler, sadece bilimsel araştırmalar için değil, aynı zamanda parfüm, kozmetik ve ilaç sanayi için de büyük bir potansiyel taşıyor.

