Yenidoğan çetesi davasında ilk gün: 'Bebeğin cenazesini 3 gün sonra teslim ettiler'

Yenidoğan çetesi davasında ilk gün: 'Bebeğin cenazesini 3 gün sonra teslim ettiler'

İstanbul’da yenidoğan bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağladıkları ve ihmalleriyle bebek ölümlerine yol açtıkları iddia edilen Yenidoğan Çetesi’ Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başladı. Çetenin lideri olduğu belirtilen sanık doktor Fırat Sarı, aylık gelirinin 400 bin lira olduğunu söyledi. Diğerler sanıklar ise 30 bin ila 50 bin TL arasında maaş aldıklarını belirtti. Davanın ilk duruşması sona erdi.

SEMA KIZILARSLAN

İstanbul’da yenidoğan bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağladıkları ve ihmalleriyle bebek ölümlerine yol açtıkları iddia edilen Yenidoğan Çetesi’nin 22’si tutuklu 47 sanığı, Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başladı. KARAR, mahkeme salonunda duruşmayı izledi.

Duruşmada sanık Fırat Sarı, aylık gelirinin ortalama 400 bin lira olduğunu söyledi.

Hakim karşısına çıkan hemşire Hakan Doğukan Taşçı, ifadesinde ilaç itirafında bulunarak, "SGK bu ilaç için 9 bin lira ödeme yapıyor. Hastane olarak toplu aldığınızda daha uyguna geliyor. Bu ilacı ne kadar kullanılmış gösterirseniz, o kadar çok para kazanırsınız. Hastaya kullanılmayan ilaçlar dolaplarda birikiyordu." dedi.

Hayatını kaybeden bir bebeğin cenazesinin aileye 3 gün sonra verildiğini söyleyen Taşçı, "Bebek öldükten sonra borcu ödeyemedikleri için cenazeyi vermeyeceklerini söylemişler aileye. Aileye yardım ettim. 2-3 gün sonra teslim ettiler." diye konuştu.

Yenidoğan Çetesi davasının ilk gün duruşması sona erdi. Duruşma yarın saat 10.00’ da yeniden başlayacak.

SALONDA GERGİNLİK YAŞANDI

Salonda Baro başkanlarının yanı sıra, CHP ve Gelecek Partisi'nden hukukçu isimler de bulunuyor. Ayrıca, duruşmayı izleyenler arasında Ümit Özdağ ve İYİ Parti İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu da var. Zaman zaman mahkeme başkanı ile avukatlar arasında tansiyon yükseliyor.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan ve İstanbul Baro Başkanı İbrahim Kabaoğlu da davayı takip ediyor. Ankara, Çanakkale, Bursa, Denizli, Mardin, Van, Kırklareli, Muğla, Sakarya, Eskişehir, Tekirdağ ve Diyarbakır barolarının başkan ve vekilleri duruşmayı takip edenler arasında.

Mahkeme başkanının, davanın tarafı olmayan kişilerin salondan çıkarılmasına yönelik önerisi, baro başkanları ve milletvekilleri arasında tartışmaya yol açtı. Bu gelişme üzerine duruşmaya 15 dakika ara verildi. Aranın ardından sanıkların kimlik tespitine geçilerek ilk duruşma resmen başladı.

Duruşmanın başında salona alınmayan mağdur anneler ve aileler salona alındı.

MAHKEME SALONUNDA GERGİNLİK DEVAM EDİYOR

Mahkeme başkanı ile İstanbul Barosundan Avukat Ömer Kavli arasında gerginlik yaşandı. Usül hatırlatması yapan avukat, mahkeme başkanının talimatıyla salondan çıkarıldı. Duruşma salonuna çevik kuvvet ekipleri getirildi. Mahkeme başkanı, izinsiz konuşan kişilerin salondan çıkarılacağını duyurdu.

FIRAT SARI: AYLIK GELİRİM 400 BİN LİRA

Yoklama esnasında sanık kürsüsüne çıkan Sarı, aylık gelirinin ortalama 400 bin lira olduğunu ifade etti. Çete yöneticilerinden 112 ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir ise evli ve çocuğu olduğunu, aylık gelirinin 40 bin lira olduğunu ifade etti. Hemşire Mehtap Sayar da bekar ve lise mezunu olduğunu, aylık gelirinin de 31 bin lira olduğunu belirtti.

SANIKLARDAN BAZILARI SALONA GÜLEREK GİRDİ

Verilen aranın ardından Yenidoğan Çetesi sanıkları kolluk kuvvetleri eşliğinde tekrar salona getirildi. Duruşma birazdan başlayacak. Sanıklardan bazıları gülerek salona girdi. Mağdur aileler de az sonra salona alınacak.

TBB BAŞKANI SAĞKAN: NEREDE OTURDUĞUMUZUN HİÇBİR ÖNEMİ YOK

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, salondaki oturma düzenini eleştirdi:

"Bizlerin burada bulunma amacı yalnızca mağdurların yanında olmak değil, aynı zamanda savunma hakkını korumaktır. Sabah saatlerinde burada yaşanan tartışmalarla ilgili olarak, nerede oturduğumuzun hiçbir önemi yoktur. Bulunduğumuz yer, görevlerimizi yerine getirmemiz açısından bir fark yaratmamaktadır.

Sanık vekilleri ve müşteki vekillerinin görevlerini layıkıyla yapabilmesi için çaba gösteriyoruz. Ancak, sizin sebebi olmadığınız bu görüntü, adil yargılama hakkına engel teşkil etmektedir."

'MAĞDUR AİLELERİN ÖNCELİKLİ OLARAK SALONA ALINMASINI TALEP EDİYORUZ'

Mağdur aile avukatı, ailelerin salona geç alınmasına tepki gösterdi, Fırat Sarı'nını suçunu itiraf etmesini istedi:

"Dosyada taraf olmasakta soruşturma aşamasında tarafız. 192. kanun gereği bir sonraki duruşmada mağdur ailelerin öncelikli olarak salona alınmasını talep ediyoruz.

Fırat Sarı, kaç senedir bu cinayetleri organize ediyordu, itiraf etmeli. Hayatını kaybeden bebeklerin bazılarının tapelerde yeri yoktu. Bu çetenin ensesindeyiz"

4g4sd4gsd4g

'BU YAPININ İÇİNDE KAMU GÖREVLİLERİNİN DE BULUNDUĞUNU BİLİYORUZ'

Bir başka mağdur aile avukatı ise şunları söyledi:

"Çetenin bir kısmı karşımızda duruyor, ancak bu yapının muhtemelen özel sağlık kuruluşlarında örgütlendiğini ve aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğunu biliyoruz. Yüzbinlerce ailenin bu suçun mağduru olabileceği gerçeğiyle hareket ediyoruz. Onların sesi olmak için de buradayız."

HÜDAPAR'lı bir avukat ise mağdur ailelerin gariban olduğuna dikkat çekerek, "Çıkar grupları siyasette, hukukta güçlü olduğu için gariban ve fukara ailelerin hakkı yerde kalıyor. Onların hakkını savunmak için buradayız." dedi.

'FIRAT SARI, AİLEYİ KORKUTMUŞTUR'

Mağdur ailelerden Aslıhan Dağlı’nın avukatı ise davada şu ifadeleri kullandı:

“Cimer’e ilk şikayeti yapan ailelerden biridir müvekkilim. Fırat Sarı, aileyi korkutmuştur. Müvekkilimin bebeği doğduğunda hiçbir sağlık problemi yoktu. 35 gün Fırat Sarı’nın ısrarlıyla yoğun bakımda tutuldu. Bebek, yüzde 99 engelli kalmıştır.”

Şimdiye kadar konuşan avukat ve sivil toplum örgütleri davada müdahil olmak istediklerini belirtirken savcı ve Çete lideri Fırat Sarı’nın avukatı da avukatların müdahil olma talebinin reddedilmesini istedi.

Hem sanık hem de mağdur avukatları, suçtan doğrudan zarar görmeyenlerin müdahil olma talebinin reddedilmesini istedi.

'TÜRKİYE’DE BÖYLE BİR YARGISIZ İNFAZ GÖRÜLMEDİ'

Yenidoğan Çetesi avukatı, “Türkiye’de böyle bir yargısız infaz görülmemiştir. Müvekkillerimiz hem psikolojik hem de fiziksel şiddet görüyor. Toplumun sinir uçlarıyla oynanıyor. Televizyonlarda bu insanlar yargılandı.”

SALONDA SESLER YÜKSELİYOR

Sanık ve mağdur avukatlarının birçoğu siyasi partilerin bu davaya müdahil olmasını istemiyor.

Salonda yaşanan gerginliklerden sonra Mahkeme Başkanı Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Avukat Meryem Türktekin’i salondan çıkardı.

Türktekin, Yenidoğan Çetesi ile ilgili önemli bir iddiada bulunmuştu:

"2015 yılında başbakan olan Genel Başkanımız Ahmet Davutoğlu’nun eşine bir ihbar geliyor. Bir profesör tarafından gelen ihbarda SGK’yı dolandırmak için çocukların öldürüldüğü söyleniyordu."

MAĞDUR AİLELERİN DURUŞMAYA KATILMA TALEBİ REDDEDİLDİ

Mahkeme Başkanı, mağdur ailelerden bazılarının duruşmaya katılma talebini reddederken bazıbazı avukat ve sivil toplum örgütlerinin de müdafilik talebini onaylamadı.

SANIKLAR KONUŞMAYA BAŞLADI

Duruşmanın sürerken Hakan Doğukan Taşcı ile Mahkeme Başkanı'nın diyaloğu şöyle devam etti:

Hakan Doğukan Taşcı: Kasten adam öldürme gibi suçları kabul etmiyorum. Telefon tapeleri üzerinden bir bilirkişi raporu yazılmıştır. Bunu kesinlikle kabul etmiyorum.

1997 doğumluyum. Sağlık meslek lisesi mezunuyum. Yaklaşık 10 yıldır yeni doğan yoğun bakımda çalışıyorum.

Mahkeme Başkanı: Kimleri tanıyorsun?

Hakan Doğukan Taşcı: Çoğumuz birbirimizi tanıyoruz. Sağlık personelleri birbirini tanır. Fırat Sarı’yı tanıyorum. Hasan Basri Gül, arkadaşım.

Dava birçok eylemden oluşuyor. Yöneltilen birçok suçlama var. Bazı sistemlerde yapılan usulsüzlükler var. 2015 yılında işe başladığım zaman evrak işleri bu şekilde yapılıyordu.

Mahkeme Başkanı: Nasıl yapılıyor?

Hakan Doğukan Taşcı: Daha fazla para kazanmak için evraklar üzerinde oynamalar oluyor. Bu hastanelerin hepsi denetleniyor ama her denetlemeden sıkıntı olmadan geçiyor.

Mahkeme Başkanı: Tape konuşmalarında "Ölürse başımıza kalır. 112’ye baksaydınız derler." diyorsun. Bunu neden dedin?

Hakan Doğukan Taşcı: Bu Türkmen bir hastaydı. Sigortası yok. Ücretli bir hasta. Bize sevk olduktan sonra kötüleşti. Kalp doktoru, çocuğun doğuştan kalp damarı olmadığını ve sevk edilmezse ölebileceğini söylemişti. Ben de o konuşmada bundan bahsediyordum.

Mahkeme Başkanı: Bunlar yazılması gereken ilaçlar mı, yoksa SGK’dan daha fazla para kazanmak için yazılan ilaçlar mı?

SANIK HEMŞİREDEN İLAÇ İTİRAFI: NE KADAR KULLANILMIŞ GÖSTERİRSENİZ, O KADAR ÇOK PARA KAZANIRSINIZ

Hakan Doğukan Taşcı: SGK bu ilaç için 9 bin lira ödeme yapıyor. Hastane olarak toplu aldığınızda daha uyguna geliyor. Bu ilacı ne kadar kullanılmış gösterirseniz, o kadar çok para kazanırsınız. Hastaya kullanılmayan ilaçlar dolaplarda birikiyordu.

Bu ilaçların satıldığına dair dedikodular döndü. Fırat Sarı ile konuştuk. Ziyan olacağına satılmasını teklif ettik. Satılmasına onay verdi. Hasan Basri Gül ilaçları topluyordu, bana getiriyordu. Ben de satışını yapıyordum. Bu ilaç satma işini üç kere yaptık.

Mahkeme Başkanı: Kazandığınız parayı ne yaptınız?

Hakan Doğukan Taşcı: İki kere Fırat Sarı aldı, bir kere de biz aldık.

Mahkeme Başkanı: Ne kadar para topladınız?

Hakan Doğukan Taşcı: Fırat Sarı, 40 bin TL civarı alıyordu. Biz de komisyon olarak 5 bin TL civarı alırdık.

Mahkeme Başkanı: Tapede, ‘Bir şey olmadı oğlum 14 tane hastam var. Hasta yok diye bekletmeye başladım’ şeklimde bir konuşman var. Hasta bekletme nedir?

Hakan Doğukan Taşçı: Telefonda konuştuk ama öyle bir durum asla mümkün değil. Zaten bu kararı doktor verir. Yoğun bakımda uzun yatan hasta vardır. Ben yoğun bakım hemşiresi olarak olarak telefonda arkadaşıma bilgi verdim.

"BEBEĞİN CENAZESİNİ 3 GÜN SONRA TESLİM ETTİLER"

Hakan Doğukan Taşcı: Türkmen hasta bebek sigortasız ve ailesinin maddi durumu olmayan bir bebekti. Ameliyat olmazsa ölecekti. Ailenin, çocuğun yatış masraflarını bile karşılayacak parası yoktu. Bir haftadan fazla yaşamazdı ama şans eseri yaşamaya devam etti. Bu hastanın kullandığı ilaçlar ve yapılan masraflar nedeniyle, “Bu hasta zaten ölecek, neden uğraşıyorsun ve masraf yapıyorsun?” dendi. Bunu hasta yöneticisi ve Fırat Sarı söyledi. Çocuk yaklaşık 45 gün kadar yaşadı.

Bebek öldükten sonra borcu ödeyemedikleri için cenazeyi vermeyeceklerini söylemişler aileye. Şok oldum. Aileye, hastane yönetimiyle konuşacağımı söyledim.

Mahkeme Başkanı: Ne kadar gün sonra teslim ettiler?

Hakan Doğukan Taşcı: Aileye yardım ettim. 2-3 gün sonra teslim ettiler.

Hakan Doğukan Taşcı: Ben Gıyasettin Mert’i 112 kontrol merkezine şikayet ettim. Zaten, başta da belirttiğim gibi, bu şikayetler usulsüz bebek sevkiyatları ile ilgiliydi. İddianamede de adı geçen, 500 gramlık ve maalesef bu sevkiyatlar sonucunda hayatını kaybeden bir bebekten bahsettim. Ayrıca Şafak Hastanesi’nde sürekli ihmale uğrayan hastalar hakkında da bilgi verdim.

Hakan Doğukan Taşcı: Fırat Sarı beni aradı. Üç gündür yatmakta olan bir hastanın sevk edilmesi gerektiğini söyledi. Hastane yönetiminden Emine Avcı da hastanın solunum sıkıntısı nedeniyle yatması gerektiğini belirtti. Ben de kabul ettim. Yer bulunana kadar süreci yönetebileceğimi söyledim.

Mahkeme Başkanı: Hastayı kim aldı?

Hakan Doğukan Taşcı: Fırat Sarı. Ancak onun belirttiği saatte hastanede değildim. Hasta sevk için yola çıktı ve bizim hastaneye geldi. Normal işlemleri yapıldı, yoğun bakıma yatırıldı. Ben de durumunu ve kullanılacak ilaçları hemşirelere anlattım.

Mahkeme Başkanı: Kim ilgilendi?

Hakan Doğukan Taşcı: Burcu ve Gizem Büyükgöleç ilgilendi. Hastayı teslim ettik. İlerleyen süreçte sabah 7 gibi telefonum çaldı. Hemşire, “Bu çocuk çok iyi görünmüyor.” dedi. Çocuğun durumunu anlatış şekli çelişkiliydi, kötü olduğunu anlamadım.

Mahkeme Başkanı: Seni neden arıyorlar?

Hakan Doğukan Taşcı: Bazen çocukların durumu kötü olduğunda ve doktor olmadığı zamanlarda beni arıyorlardı. Taksiye binip hastaneye gidiyordum ve müdahale ediyordum.

Mahkeme Başkanı: Hastane mi istiyordu bunu?

Hakan Doğukan Taşcı: Hayır, zorunluluğum değildi, ben kendi isteğimle yapıyordum. Genelde bu tarz durumlarda müdahale ettiğim olurdu.

Mahkeme Başkanı: Bazı beyanlarda, “Doktoru değil, Doğukan’ı arayın.” deniyor.

Hakan Doğukan Taşcı: Kesinlikle böyle bir şey yok. Altımda çalışan birçok hemşire var, onlara sorabilirsiniz. Bir hafta yaşayacak bir çocuk için beş gün uğraştığım olmuştur.

(Siyahi bebeğin ölümünü anlatmaya başlıyor tekrar)

Hemşirenin söyledikleri çelişkiliydi. Siyahi bir çocuktu. Dudaklarından bir şey anlaşılmıyordu ama mesajda nabzının 130 olduğu yazıyordu. Beklemem gerekip gerekmediğini sordu. “Hastanın başında olun, geliyorum” dedim. Hastanın başına gittim. 10 saniye içinde çocuğun ölmüş olduğunu ve üzerinden epey zaman geçtiğini anladım.

Mahkeme Başkanı: Ne zaman gittin?

Hakan Doğukan Taşcı: Saat 9:30 civarı.

Mahkeme Başkanı: Ölüm nasıl anlaşılmamış?

Hakan Doğukan Taşcı: Ben de buna şaşırdım. Hastaya dokunduğunuzda ölmüş olduğunu anlıyordunuz. Vücudu buz gibiydi, kasları tamamen katılaşmıştı. Hemşireyi arayıp, “Nasıl fark etmediniz?” diye sordum. O da bana, “Sana kötü olduğunu söylemiştim.” dedi. Fırat Sarı’yı aradım ve durumu anlattım. Sarı, “Tuğçe neden seni aramamış? Hiç mi fark etmemiş?” diye sordu. Ben de ona, “Hocam, çocuğun arrest geçirdiğini biliyor muydun?” dedim.

Fırat Sarı, “Stabilize etmeden sana sevk etmişler.” dedi. Kişisel fikrimi sorarsanız, Sarı da her şeyin farkındaydı. Çocuk diğer hastanede ölürse sorun çıkar diye bizim hastaneye getirmişlerdi.

"TUĞÇE HEMŞİRE, GİZEM'İN BEBEĞİ BESLEDİKTEN SONRA KÖTÜLEŞTİĞİNİ SÖYLEDİ"

Birkaç saat sonra Tuğçe beni tekrar aradı ve bu hastanın sabah 7 buçuğa kadar hiçbir sıkıntısının olmadığını, hareketli olduğunu söyledi. Ta ki Gizem Hemşire bebeği besleyen kadar. Tuğçe, Gizem'in bebeği besledikten sonra kötüleştiğini anlattı bana. Beslenme öncesinde çocuğun hareketli olduğunu, iyi olduğunu belirtti.

Mahkeme Başkanı: Sorularım bitti. Ekleyeceklerin varı mı?

Hakan Doğukan Taşcı: Nasıl oluyor da çete lideri benden 3 ay sonra tutuklanıyor? Ben 7 aydır tutukluyum. Sadece hemşire olduğum için mi bu yaşatılıyor bana? 7 aydır cezaevindeyim, hem fiziksel hem psikolojik baskılarla karşılaşıyorum. Medyada bebek katili olarak gösteriliyorum.

27 yaşındayım. Neden hastane sahipleri değil de biz hemşireler tutukluyuz? 10 yıldır çalışıyorum ve hiçbir şekilde bir çocuğun zarar görmesini isteyecek bir davranışta bulunmadım. Evet, hatalarım olmuştur, örneğin ilaç satışı gibi. Maddi olarak sıkıştığım için üç kez ilaç sattım, bunu kabul ediyorum. Ancak hiçbir örgüt içerisinde yer almadım. Aksine, usulsüzlükleri şikayet ettim ve belgeledim."

Mağdur Avukatı: Sizce bu sistem kaç yıldır yapılıyordur?

Hakan Doğukan Taşçı: “Bir bebeğin ölmesini bile isteyerek yapıldığını düşünmüyorum. Evrak işleri, SGK'dan alınan para işleri hep vardı. Ama net bir tarih veremem.”

'YOĞUN BAKIMI DOLDURUNCA HASTANE KOMİSYON VERİYORDU'

Hakan Doğukan Taşçı: "Bizim işletmeyle böyle bir durumumuz söz konusu değil. Maaşlı çalışanım. Ortada örgüt falan yok, buna inanmıyorum. Hepimiz görüşürüz birbirimizle. Birinci Hastanesi’nde 6 ay sigortalı çalıştım, benim yüzümden hiçbir bebek ölmedi. Asla böyle bir şeye dahil olmadım. Şikayetim de var. Evet usulsüzlüğü kabul ettim. Doktorun yazması gereken epikrizi hiçbir zaman yazmadım. Kendi anlaştığı yerden hastaları gönderiyordu. A hastanesini dolduracağına, B hastanesinin yoğun bakımını doldurup para alıyorlar. Yoğun bakımı dolduruyordu. Bunun karşılında da hastane komisyon veriyordu. Gıyasettin Mert de aynı şekilde. Gıyasettin hasta sevkleri yapıyordu. İlker Gönen’le Fırat Sarı çalışmaya başladıktan sonra İlker hoca hastalarına genel durumuyla ilgileniyordu. Yoğun bakımda, doktordan gizli epikriz yazılamaz. Bu söylendi ama gözümle görmedim.”

Şeyhmus Çelik’in avukatı: Hastaneden Opera bebeği kabul etme yetkiniz nedir? Hangi yetkiyle böyle bir karar aldınız? Kendinizi sütten çıkmış ak kaşığa mı çevirdiniz bu ifadelerinizle? Bir bebeğin hastaneye sevk edilmesinde sizin herhangi bir yetkiniz var mı?

Hakan Doğukan Taşçı: Aslında bu sorulara cevap verdim. O hastayı kabul etmemin nedeni, diğer hastanedeki doktorun bana bunu bildirmesiydi. Ayrıca, altında 20 hemşirem olduğu için bu durumu yönetebilirim.

Avukat: Sen hemşiresin, nasıl oluyor da senin altında hemşire var?

Mahkeme Başkanı: Eğer ikili polemiğe girerseniz, soruyu sordurtmam.

Hakan Doğukan Taşçı: Benim sevk kabul etme ya da 112’ye haber verme gibi bir durumum yok. Hastayı sevk eden kişi, 112’yi bilgilendirecek olan kişidir. Peki, ben şunu sorayım size: Fırat Sarı neden beni arayıp Şeyhmus'u aramadı?

Hastane sahipleri bir telefonla nasıl işlerini çözebiliyorlar. Gizli olması gereken soruşturmayı nasıl öğreniyorlar? Neden tutuklamalar bizim tarafımızdan yapıldı. Vazifesi, sözleşmesi gereğince orada olması gerekenler, yönetenler neden tutuklanmıyor.

Yenidoğan Çetesi davasının ilk gün duruşması sona erdi. Duruşma yarın saat 10.00’ da yeniden başlayacak.

YORUMLAR (1)
1 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN