NADİR SAYIL
‘Hayata’ ve ‘Kitaba’ başlıklı iki bölümden oluşuyor kitap. Bir yazarın hayatını ve eserlerini böyle “kategorize” etmek pratik bir ayrım elbette. Ancak yazarın hayatına ilişkin bir şey derken elbette yazdıklarına, kitaplarına dair düşünürken de hayatı hakkında da tespitler yapmak durumundayız.
Ben kendi hesabıma en çok Cihan Aktaş’ın iki kızının ve ağabeyi Ümit Aktaş’ın şahitliklerini önemsedim. Daha şahsi, daha bire bir duygulardan ve tecrübelerden oluşan metinler bunlar. Çoğu yazarların kaleme aldığı diğer metinler elbette önemsiz değil. Ancak daha az kurgu tadı aldım bu üç yazıdan. Bunu itiraf etmem gerekiyor.
Mesela büyük kızı Meryem Divir, annesiyle ilgili ilk anıları arasında daktilosunun sesi olduğunu söylüyor ve şunları ekliyor: “Hayal ürünü oyunlarımın arka planındaki film müziğiydi annemin daktilo sesleri. O düzensiz ritmin verdiği güven olmadan nasıl dalabilirdim ki 1001 Gece Masallarından esinlenmiş sihirli maceralarıma. Ara verdiğinde benimle oynardı biraz, sonra kitap okurdu holün bir ucundan öbür ucuna yürüyerek. Ben de eteğine dolanırdım, elimde kitap okuyormuş gibi yaparak.”

Gelelim ‘Kitaba’ bölümüne. Asım Öz’ün Cihan Aktaş’ın yazarlığının ilk dönemiyle ilgili yazısı emek yoğun ve analizleri bakımından da alkışa değer bir yazı idi. Aktaş’ın hayatını ve eserlerini bir kitap konusu yapmak isteyen kişiye sağlam bir taşıyıcı yapı sunan bir yazıya imza atıyor Öz. Aktaş’ın hakkında yeteri kadar çalışma yapılmamış ‘Sınıra Yakın’ romanı hakkında Metin Önal Mengüşoğlu’nun bir yazı yazmış olmasına da çok sevindim.
‘Cihan Aktaş’a Kırk Çiçek’, yazarla ilgili çalışmalara bir işaret fişeği niteliği taşıyan öncü bir kitap. Her iyi yazarın böyle bir emeği hak ettiğini, başka yazarlar için de böyle kitaplar yayınlanmasını temenni ederek bu satırlara son vermek isterim.
İz Yayınları tarafından okura sunulan kitabın editörlüğünü ise yazar Abdullah Harmancı ve gazeteci Ayşe Olgun üstlendi.
