İki diktatörlük görmüş bir kötümser

İki diktatörlük görmüş bir kötümser

Alman oyun yazarı Heiner Müller, ‘Hamlet Makinesi’nde Hamlet’i yenilikçi ve deneysel eğilimlerden yararlanarak yeniden yazıyor, bir Shakespeare klasiğini postmodern tiyatro örneğine dönüştürüyor. Kısa ama anlamı zengin metin, Gorbaçov reformlarını destekleyenler ile bu reformlara karşı çıkan Stanilist unsurlar arasında gerginlik yaşandığı bir geçiş dönemini yansıtıyor. Oyun, 1990’larda sahnelendiğinde Almanya’nın bölünmüşlüğü artık sona ermiştir ama Müller tarihsel kötümserliğini sürdürmektedir.

HALİL TURHANLI

Günümüzde postdramatik tiyatronun yaratıcısı olarak anılan Heiner Müller’in tarihe karamsar kötümser bir bakışı vardı; felaketler silsilesi olarak görüyordu tarihi. Yaşadığı çağın da bir istisna olmadığını, bir epizot oluşturduğunu düşünüyor ve bunu açıklamaya çalışıyordu. Walter Benjamin gibi ilerleme düşüncesine kuşkuyla bakıyor; sınırsız, engelsiz, geri dönüşsüz ve karşı konulmaz bir tarihsel hareket olarak ilerleme düşüncesini dogmatik bir iddia olarak görüyordu.

‘Hamlet Makinesi ve Seçme Oyunlar’ın başında Brecht etkisindeki ikinci dönem oyunlarından üçüne yer verilmiş: Philoktetes, Horatalia, Mavzer. Bunlar dramatik yapının henüz bütünüyle ortadan kalkmadığı oyunlardır. Aralarında tematik bir ortaklık da mevcuttur. Derin bunalım anlarında bunalımı aşmanın, politik ve toplumsal değişimi sağlamanın aracı olarak başvurulan ve içinde bulunulan koşullar nedeniyle meşru ve kaçınılmaz gösterilmeye çalışılan şiddetin eleştirisi.

Müller yüceltilen bir amaç, ideal uğruna başvurulan şiddetin inşa edilen yeni düzen açısından yıkımın tohumlarını içinde taşıdığı, yeni düzenin giderek bir terör rejimine dönüşebileceği düşüncesindedir. Müller, Hamlet’i de yenilikçi ve deneysel eğilimlerden yararlanarak dokuz sayfalık bir metin olarak yeniden yazmış, bir Shakespeare klasiğini postmodern tiyatro örneğine dönüştürmüştü.

‘Hamlet Makinesi’ kısa ama anlam açısından zengin ve yoğun bir metin. Elizabeth dönemi tiyatrosundan modern zamanların ötesine uzanan uzun bir yolculuk. Aynı zamanda bir tür arkeolojik çalışma. Müller, Shakespeare’in de etkilendiği kaynaklara iner. Gerçekten Shakespeare’in oyunlarında Antik Yunan tragedyalarının etkileri, tematik ortaklığı belirgindir, özellikle de Hamlet’de. Cinayet, öç alma, kıskançlık, hırs, intikam, bağışlama, kararsızlık, insana özgü bütün o zayıflıklara, zaaflara ziyadesiyle rastlanır. Kral olan babası annesi ve annesinin sevgilisi tarafından öldürülen trajik kahraman, sevgilisiyle birlikte kocasını öldüren eş, babasının intikamını almak için harekete geçen oğul… Bunlar Yunan tragedyalarına hiç de yabancı olmayan temalardır. ‘Hamlet Makinesi’ bir geçiş dönemini, bu döneme özgü gerilim ve çatışmaları yansıtır. Müller’in oyununun 1990 yılında Deutsches Theater’daki sahnelenişi de bu geçiş sürecine denk düşer.

1989’da ‘Hamlet Makinesi’nin, Shakespeare’in Hamlet’ine eklenerek birlikte sahnelenmesi tasarlanmıştı. O yıl ağustos ayında provalar başladığında Doğu Almanya’da iki güç çatışıyordu. Gorbaçov reformlarını, Perestroykayı destekleyenler ile bu reformlara karşı çıkan, çöküşe doğru giden eski rejimi ayakta tutmaya çalışan Stalinist unsurlar arasındaki gerginlik devam ediyordu. 1990 başlarında oyun(- lar) sahnelendiğinde durum bütünüyle değişmiş, Almanya’nın bölünmüşlüğü sona ermişti. Ama Müller bu birleşmeye rağmen tarihsel kötümserliğini sürdürdü. Onun bu bakışı Paul Valéry’nin Birinci Büyük Savaş sonrası Avrupa’sına dair kötümser yaklaşımıyla kıyaslanabilir.

Paul Valéry 1919’da, Birinci Büyük Savaşı sonlandıran antlaşmaların ardından ‘Fransa’dan Mektuplar’da savaş sonrası Avrupa’nın durumunu Hamlet’in içinde bulunduğu koşullarla kıyaslıyor, hayli karamsar bir bakış açısıyla ateşkesin Avrupa’nın sorunlarını ortadan kaldırmayacağını, kıtanın geleceğinin karanlık olduğunu ileri sürüyordu. Ona göre Avrupa’nın varoluşsal bunalımı savaştan sonra da devam edecekti. Müller’in bakışı Valéry’inkiyle örtüşür, onun karamsarlığını paylaşır.

14kr02-man1.jpg

‘BÖLÜNMÜŞ ALMANYA’NIN OYUN YAZARI’

Oyunlarını parodi, kolaj ve birbiriyle karşıtlık içindeki öğelerin montajıyla oluşturan Müller günümüzde postdramatik tiyatronun yaratıcısı sayılıyor. Müller’in oyunlarını üç döneme ve gruba ayırmak mümkün. Yaşamını Doğu Almanya’da geçiren ve Duvar’ın yıkılmasından altı yıl sonra hayata veda eden Müller, 1950’lerde yazdığı ilk dönem oyunlarında sosyalist gerçekçiliğe bağlıydı. Ancak, Doğu Almanya’daki rejime eleştirel bir tutumu da vardı. Sovyet modeline alternatif bir sosyalizmden yanaydı. İkinci grup özellikle 1964-1970 yıllarında kaleme aldığı Brecht’in epik tiyatrosundan, öğretici oyunlarından hem etkilendiği hem de eleştirel bir ilişki kurduğu oyunlardan oluşur. Bunlar onun kariyerinde ara dönem eserleri sayılabilir. Üçüncü grupta ise en başta Hamlet Makinesi olmak üzere 1995’de ölümün değin yazdığı kısa fragmanlardan oluşan, dramatik yapıyı ortadan kaldırdığı oyunlar. Bütün oyunlarında ortak olan tarihsel boyuttur. Almanya’nın tarihsel çelişkileri, politik bölünmüşlüğü Müller’in her dönemde ele aldığı bir konu. Bu nedenle ona Doğu Almanyalı bir oyun yazarı değil, ‘bölünmüş Almanya’nın’ oyun yazarı demek çok daha yerinde olur.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN