TANER AY
Henüz 30’una gelmeden vefat eden üç arkadaş olan Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu, Kemal Uluser’in yukarıdaki çizimleri Mete Arif Tokmak tarafından Zonguldak’taki Tevfik Fikret Sokağı’nın duvarlarına resmedildi. Zonguldak'ın meşhur üç şairi 2020’den beri bu dik yokuşu inip çıkanları selamlıyor…

360 Sayfa-15 TL
Nahid Sırrı Örik, 29 İlk Teşrin 1927 ile 10 Temmuz 1928 arasındaki Zonguldak'ı, "Ortasından kömür yüklü vagonlar geçen dar bir yolun iki tarafında bozuk kaldırımların çamurları içinde yırtık elbiseli, simsiyah yüzlü kömür amelelerinden ibaret bir şehir" olarak tanımlar. İsmail Habib Sevük de, 1936 yılının Zonguldak'ı için, "tasasızlıkla neşesizliğin birleştiği çizgide yorgun yorgun yürüyen on bin kadar amelenin şehri" diyecektir. Yıllar geçer, ‘şehrin amele çehresi’ hiç değişmez. 1946 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nün Fransızca Bölümü'nden yeni mezun 28 yaşındaki İlhan Berk, ortaokul öğretmeni olarak atandığı Zonguldak'ı, okurlarına, "Bir yeraltı dünyası. Kara, yapışkan, fukara ve pis" olarak tanıtacaktır.

1896 yılında bataklıkların ve sazlıkların ortasında 18 hâneli bir köy olan Zonguldak, 1899 yılında ilçe, 1924 yılındaysa şehir olmuştur. Ama, 1928 doğumlu İlhami Soysal, çocukluğunun geçtiği Zonguldak'ı, ne şehirden ne de kasabadan sayacak ve "düpedüz bir köydü" şeklinde tanımlayacaktır. Buna karşın, 10 Ekim 1938 günü öğrenime açılan Mehmet Çelikel Lisesi (Yurt Ansiklopedisi, C.10, s.7731), öğretmenleri ve öğrencileriyle, şehrin amele çehresini hızla değiştirecektir. Bu lise açılmadan önce de Rüştü Onur ve Kemal Ulusel gibi Zonguldaklı çocuklar Kastamonu Lisesi'ne yatılı kayıt yaptırıyorlardı ve Abdülbaki Gölpınarlı onların öğretmenleriydi.

İKİSİ GERÇEK ZONGULDAKLI, BİRİ FAHRİ
Rüştü Onur, 1920 yılında Devrek'te, Kemal Uluser ise 1915 yılında Amasra'da doğmuşlardır. Aralarında bir Muzaffer Tayyip aslen Zonguldaklı değildir, İstanbul'un Fatih semtinde dünyaya gelmiş, ama, polis komiseri olan babasının oradan oraya atanması nedeniyle, çocukluğunu Mersin'de geçirmiş, ilk gençliğindeyse Zonguldak'a gelip, Rüştü ve Kemal kadar Zonguldaklı olup çıkmıştır. Behçet Necatigil, Rüştü'nün ve Muzaffer Tayyip'in, Mehmet Çelikel Lisesi'ndeki edebiyat öğretmenidir. İkisi, Behçet Necatigil nedeniyle yakın zamana kadar edebiyatımızda Kemal Ulusel'den daha fazla bilinmekteydiler, Ulusel konusundaki uzun suskunluğuysa ilk defa 2011 yılında Zonguldaklı romancı İrfan Yalçın ‘İlkyaz Ölümleri’ isimli belgesel romanıyla kıracaktır.
İrfan Yalçın, "Onlar ki üç arkadaştılar; Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu, Kemal Uluser; geldiler, çok az kaldılar, gittiler" der. Haklıdır. Rüştü 1942 yılında 22 yaşında, Kemal Ulusel 1944 yılında 29 yaşında, Muzaffer Tayyip ise 1946 yılında 24 yaşında giderler. Muzaffer Tayyip, ardında ‘Şimdilik’ isimli bir şiir kitabı (A. R. İncealemdaroğlu Basımevi, 1945), Kemal Uluser ise beş perdelik ‘Işık’ isimli bir piyes kitabı (Ulusal Matbaa, 1941) bırakıp gitmişlerdir ama, Rüştü Onur kitapsız ayrılmıştır dünyamızdan.

Yıllar geçer, Salâh Birsel bir ‘Rüştü Onur’ (Yeditepe, 1956), Necati Cumalı da bir ‘Muzaffer Tayyip’ (Yeditepe, 1956) kitapçığı hazırlarlar. Daha sonra üçünün eserlerinden bazıları seçkiler de yer alır ama, toplu eserleri sürekli ertelenir. Bilgin Güngör kardeşimiz ise, üç arkadaşın toplu eserlerini tek bir kitapta toplayarak, çok önemli bir edebiyat hizmetinde bulunmuştur. Geçtiğimiz günlerde Kırmızı Kedi Yayınevi'nin ‘Klasikler’ dizisinden yayımlanan ‘Kara Elmas Diyarından’ isimli kitap, ayrı ayrı yerlerde ebedi uykularında olan üç arkadaşın ruhlarını yeniden bir araya getiriyor. Bilgin Güngör'e ne kadar teşekkür etsek, azdır...
UNUTULMUŞ YAZAR AHMET NAİM’İ DE HATIRLAMA ZAMANI
Zonguldak demişken, ‘unutulmuş yazar’ Ahmet Naim'in Eylül ayında Kor Kitap'tan çıkan ‘Toprağa Dönüş’ isimli romanına da değinmek gerekiyor. 1904 doğumlu olan yazar, 1921 yılından vefât ettiği 1967 yılına kadar Zonguldak'ta yaşamıştı ve eserlerinde Zonguldak çevresiyle madencilerin yaşamlarını konu almıştı. '70'lerin başında Ahmet Naim'in ‘Kuduz Düğünü (Yeditepe, 1968) ile Bir Yudum Soluk (Deniz Yayınları, 1971) kitaplarını okumuştum. Ahmet Naim, gazeteci ve yazar Sina Çıladır'ın babasıdır. Sina Çıladır, bilindiği gibi THKP-C Davası'ndan yargılanmıştı ve genel afla serbest kaldığı 1974 yılına kadar da hapis yatmıştı. Ahmet Naim'in ‘Kuduz Düğünü’ ve ‘Bir Yudum Soluk’ kitaplarını Bilgin Güngör, Şaban Özdemir, Necati Tonga, Turgay Anar, Tahsin Yıldırım ve İbrahim Öztürkçü gibi vefalı kardeşlerimin yayıma hazırlamalarını bekliyorum...
