Metrohan’da Yahya Kemal ziyafeti

Metrohan’da Yahya Kemal ziyafeti

Türk şiirinin büyük şairi, 67. ölüm yıldönümünde İBB Kültür’ün düzenlediği görkemli bir programla Metrohan’da anıldı. Mehmet Samsakçı, Turgay Anar, Hilmi Yavuz ve Beşir Ayvazoğlu gibi usta isimlerin katıldığı bu büyük ziyafete katılamayanlar için izlenimlerimizi yazdık. Sohbete, şiire, şarkıya doyduğumuz etkinlik, Yahya Kemal’in bir medeniyetin sesi olarak ne denli vazgeçilmez olduğunu bir kez daha gösterdi.

1 Kasım tarih mütefekkiri ve şair Yahya Kemal’in 67. ölüm yıldönümüydü. Fikir dünyamıza istikamet çizen, ruhumuzu ve dilimizi zenginleştiren ‘Büyük Şair’, İBB Kültür’e bağlı Dini Kurum ve Topluluklar İlişkileri ve Kültürel Etkinlikler müdürlüklerinin düzenlediği etkinlik, İstanbul Fetih Cemiyeti ve Yahya Kemal Enstitüsü’nün katkılarıyla düzenlenen geniş bir programla Metrohan’da anıldı. Geçtiğimiz Cumartesi bütün bir öğlen ve akşamı, Yahya Kemal’le geçirdik. Prof. Dr. Turgay Anar, Yahya Kemal hakkında konuşmayı “büyük bir ziyafete” benzetmişti. Sohbetle, şiirle, şarkıyla Yahya Kemal’e doyduk. Ziyafete katılamayanlar için izlenimlerimi yazdım; aldığım notları elekten geçirip cevherini çıkarttım. Tadına varılsın diye.

OKTAY ÖZEL: AMACIMIZ GEÇMİŞİN ŞAHSİYETİNİ YARINLA TANIŞTIRMAK

Açılış konuşmasını yapan İBB Genel Sekreter Yardımcısı Oktay Özel anmanın düzenlendiği mekânla Yahya Kemal’in dünya görüşünü ilişkilendirdi: “Yahya Kemal Beyatlı, yalnızca bir şair değil, bir medeniyetin sesi, bir kültürün hafızasıdır. Şiiri, bir estetik kadar bir tarih bilinci, bir hatırlama biçimidir. Onun dizelerinde İstanbul; sadece bir şehir değil; geçmişin, kültürün ve hafızanın ebedî mekânıdır. Bu yüzden Yahya Kemal’i anmak, sadece bir şairi değil, bir düşünme ve yaşama tarzını hatırlamaktır. Şu anda içinde bulunduğumuz, hafızanın izini taşıyan geç dönem Osmanlı modern yapılarından Metrohan, bunun en güzel örneklerinden birisi. İBB Miras’ın restorasyonuyla yeniden hayat bulan bu yapı, bugün böyle özel etkinliklerde buluşmamıza imkân veriyor. Bütün amacımız, geçmişi; güzelliklerini bugünle buluşturmak ve geçmişin şahsiyetlerini yarınla tanıştırmak. Belki de kamuya kazandıracağımız en değerli alışkanlık, bu hatırlama ve buluşturma pratiği olacak. İstanbul Fetih Cemiyeti ve Yahya Kemal Enstitüsü’nün iş birliği ile gerçekleştirdiğimiz bu anlamlı gün, bu düşünme ve yaşama tarzında buluşmak demek. Yahya Kemal ‘Ruh ufuksuz yaşamaz’ diyordu. Bir şehrin, bir milletin, bir insanın ufku, hatırladıkları ve hatırladıklarını korumaktır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak bütün bileşenlerimizle, geçmişi korumanın aslında bugünü korumak, derinleştirmek olduğu inancıyla, misyonuyla İstanbul’a hizmet ediyoruz. Bu anlamlı buluşmada, çok değerli konuklardan Yahya Kemal’in farklı yönlerini dinleyerek aziz şairin 67. ölüm yıldönümünde hafızanın ve medeniyet duygusunun bir köprüsü olacağımıza inanıyorum.”

MEHMET SAMSAKÇI: YENİ BİR MİLLİYET, VATAN TELAKKİSİ KONUSUNDA ÖRNEK

Dr. Hazal Bozyer’in sunumuyla, birinci oturumun açılışını Prof. Dr. Mehmet Samsakçı yaptı. Yahya Kemal’in öncesi ve sonrasıyla Türk şiir haritasındaki konumuna işaret etti: “1912-13-14... Türk şiiri şairini bekliyordu. Tanpınar’ın dediği gibi, Yahya Kemal tam zamanında geldi. Fikrin önemi ya da değişmekte, dönüşmekte olan bir cemiyete söylemek lazım gelenin söylenmesi ama bunun estetikten feragat edilmeksizin söylenmesi... Yahya Kemal bu konuda bir örneklik teşkil eder. Yeni bir milliyet telakkisi, yeni bir vatan telakkisi, yeni bir tarih tefekkürü... Bu düşüncelerin asıl akisleri diyebileceğimiz eserler daha olgun yaşlarında karşımıza çıkmıştır. ‘Şeyh Galip’ten bu yana’ diyor Orhan Veli, ‘zürriyetini kaybetmiş Türk şiiri asıl bağlantı noktasını yine Yahya Kemal’de bulmuştur.’ Birtakım değerleri köprü vazifesi görerek bugüne taşımasını, Orhan Veli iyi yakalamış. Nazım Hikmet’in de bütün bir gençliği ve Hoca’sıydı. Sezai Karakoç Yahya Kemal’i takdir ve tenkit ederken şöyle diyor: ‘O büyük bir mücadeleci değildi. Fakat savrulma, inkâr ve ret zamanlarında birtakım kıymetleri mumyalamıştır. Biz bugün o sargıları çözüyoruz.’ Yahya Kemal bugünün diliyle geleneksel olanı birleştirdi. Onun sezme, seçme ve sunma tarzına çok şey borçluyuz.”

Ali Utku, Yahya Kemal’i “şahsi meselesi” olarak gören Tanpınar’ın kâinatında bir seyahate çıkarttı bizi. Günlüklerinden, makalelerinden, o ünlü monografisinden alıntılar yaparak Yahya Kemal’e Tanpınar’ın gözüyle baktı: “Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hayatı Yahya Kemal’le istila edilmiş bir hayattı! Onun ufkuydu. Ama aynı zamanda daraltıyordu onu.”

Doç. Dr. Alphan Akgül’ün, Yahya Kemal’in şiirini kurarken gözettiği anlam, nostalji duygusu ve dünya görüşü arasındaki dengeye yaptığı vurgu kıymetliydi: “Yahya Kemal bir şiir söylemi inşa etmiş, tekrar edilip izinden gidilebilir şiirler yazmıştır. Onun şiiri İkinci Yeni’ye kadar baskın unsurdur. Günlük dilde şiir yazmak, şiirde halis olmayan unsurları ayıklayıp ona ritmi bahşetmek ve şiiri sentetik hâle getirmek... Yahya Kemal bu üç şeyi yapmak istemiştir. Onun çalışma biçimi yani şiiri sürekli oluş sürecinde tutmak saf şiirin de prensibidir.”

TURGAY ANAR: DİZELERİNDEKİ IŞIK KELİMELERİ KIVILCIMA DÖNÜŞTÜRÜYOR

İkinci oturumu Doç. Dr. Mehmet Şerif Eskin sundu. “Yahya Kemal’i, Tanpınar’ı, Nazım Hikmeti ya da Kemal Tahir’i konuştuğumuzda doyamayız, her sene konuşuruz... Aslında kendimizi konuşmak için konuşuruz bu isimleri” derken haklıydı. Prof. Dr. Nedret Öztokat Kılıçer Yahya Kemal’in poetikasını belirleyen şiir duraklarına, Fransız sembolistlerinin onu nasıl dönüştürüp değiştirdiğine değindi: “Yahya Kemal’de solmamış şiirin rengini, kokusunu duymak mümkün. Fransız edebiyatıyla yoğrulunca insan, uzak olmayan başka bir ülkeye gelmiş gibi hissediyor. Ruhsal bir yakınlık var.”

Rüzgâra Karşı Duran Şair kitabının da yazarı Prof. Dr. Gökhan Tunç, Yahya Kemal’in diğer şairlerle, yani Ahmet Haşim’le, Tanpınar’la, Faruk Nafiz’le, Orhan Veli’yle, İkinci Yeni ile kurduğu ilişkiyi inceledi: “Nurullah Ataç ‘bütün bir nesil Yahya Kemal’in eseridir’ diyor: ‘1913’ten sonra gelen neslin muvaffakiyeti Yahya Kemal’in zevkinden, büyük sirayet kuvvetinden ileri geliyor. Bütün o nesil şairleri Yahya Kemal’in kürsüsü önünden geçtiler.’ Bir tarafta kendi otoritesini kurmaya çalışan genç şairler, öte tarafta şiirsel otoritesini korumaya çalışan babanın etkileme arzusu. Yahya Kemal’de görmemenizin mümkün olmadığı bir durum.”

Prof. Dr. Turgay Anar ise Yahya Kemal’in “zihinsel retinasına” odaklandı: “Kelimelerden asla kaçamayız. Kelimeler bize dünyayı gösterir. Kelimeler zihinsel retinamızdır; dünyayı onlarla anlamlandırırız. Görebilmek için de ışığa ihtiyaç duyarız. Homeros’un İlyada’sı inanılmaz öğreticidir: kelimeler kelimelere nasıl sürtünerek ışıklandırılır, bize anlatır. Peki Yahya Kemal zihinsel retinasında ışığı nasıl görmüş ve göstermiştir?” Turgay Bey ışıklı ve aydınlık imgelerin geçtiği mısraları peş peşe okuyarak salonu dünyevi ve uhrevi ışığa boğdu: “Bu şiirleri daha iyi anlayıp, estetik bir zevke kapılmamız ve yönelmemiz için Yahya Kemal dizelerinde ışığın kelimelerle nasıl kıvılcım haline getirildiğini göstermek istedim.”

HİLMİ YAVUZ: POETİKASINI ANLAM DEĞİL MEDENİYET ÜZERİNE KURDU

Hilmi Yavuz ve Beşir Ayvazoğlu’nun konuştuğu son oturumu yine bir şair, Ercan Yılmaz sundu. Hoca, Yahya Kemal’in poetikasını açıklayarak, dostlarının ve okurlarının aşina olduğu gibi, kendi şiirini de bu poetikaya/soyağacına bağladı: “Yahya Kemal benim için gerçekten çok önemli. Ercan da bir kısmını okudu; birçok şiirimde ona doğrudan ve dolaylı göndermeler var. Sadece, şiir nasıl yazılır, bu açıdan değil, bir poetikanın inşası bakımından da yararları olmuş bir kimliktir. Tanzimat şiirinde anlam öndedir; şiirle düzyazı arasındaki fark hemen hemen silinmiş gibidir. Tanzimat’ta öne çıkan anlam Fecr-i Âtî döneminde geriye itilmiştir. Garip’te yeniden anlam öne çıkmış gibi gözüküyor. İkinci Yeni’de anlam tekrar geriye itilmiştir. Poetikalar ağırlıkla anlam üzerine inşa edilmiştir. Bir istisnası var: Yahya Kemal. O poetikasını anlam değil medeniyet üzerine kurmuştur. Bir taraftan İslam medeniyetine aidiyetimiz var, öte yandan başka bir medeniyete intisap etmişizdir. Yahya Kemal bunun farkındadır ve medeniyet durumuna birebir karşılık gelen bir poetika benimsiyor.”

İki kitabıyla [Eve Dönen Adam ve Bozgunda Fetih Rüyası] Yahya Kemal’in şiir hanesini bize açan Beşir Ayvazoğlu şairle kurduğu şahsi ilişki üzerinde durdu: “Yahya Kemal’in şiiri ben çocukken beni yakaladı. Asıl keşfim lise çağımda olacaktı tabii: Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Kendi Gök Kubbemiz… Taşrada birdenbire bu kitaplara ulaşmak olağanüstü bir şeydi bizim için. Onu keşfettiğiniz zaman önünüzde altın kapılar açılıyor. Yahya Kemal’i okuyarak eski musikimizle, Divan şiiriyle ilgilenmeye başladım; İstanbul’u görmeden İstanbul’a hayran oldum.”

Altı saati aşan program Dilek Türkan’ın Yahya Kemal şiirlerinden yapılan şarkıları seslendirmesiyle sona erdi. Bir Başka Tepeden’i, Endülüs’te Raks’ı, Rindlerin Akşamı’nı mırıldanarak İstiklâl Caddesine dağıldık. Kendi gök kubbemiz pırıl pırıl; gönlümüz ve kafamız Yahya Kemal’le doluydu.

arafotoo.jpeg

YORUMLAR (2)
2 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN