Haftalar önce [Bir Kez Daha Oğuz Atay, 8 Haziran] şöyle demiştim: “Ama daima bir yanı üzerinde durulur romancının. Yalnız ve bunalımlı bir yazar portresi çizilirken; onun asıl derdi, Türk insanının kişilik sorunu, Kemalizm’e, Batılılaşmacı aydınlara ve hatta ‘Atatürk’e’ getirdiği ağır ve çarpıcı eleştiriler hep görmezden gelinmiş ya da anlaşılamamıştır.” Sonra ‘Tutunamayanlar’dan bir örnek getirip, geçiştirivermiştim: “Türk budunu gergin bir döneme girmişti...”
Oğuz Atay üzerine çok şey yazılıp söylenmiştir. Aşağıdaki metni tastamam benim gördüğüm gibi okuyan bir yoruma rastlasaydım şayet, yanlış anlaşılmaktan korkarak/yanlış anlaşılma pahasına bu yazıyı yazma gereği duymazdım.
‘Tutunamayanlar’dan okuyalım tekrar, altı çizili-siyah vurgular bana ait: “Türk budunu gergin bir döneme girmişti. Ulu Kağan Cingiz’in ölümünden sonra, ülke büyük bir şaşkınlığa düşmüştü. Çingiz de son yıllarda, kadına ve içkiye vermişti bütün gününü. Ordular başkomutanı Sarkak da gece gündüz Tanrı Dalgal’a çıra yakmaktan başka bir işle uğraşmıyordu; gene de ordunun gücüyle Muzlum’u başa getirmeyi becerdi. Muzlum da, Sarkak’ın bu yardımına, onu emekliye ayırmakla karşılık verdi. Bugün bütün aydınlar kuşku içinde. Muzlum yobazlığı nedeniyle, bütün gece eğlentilerini yasakladı. Kadın satışı aldı yürüdü...”
Ulu Kağan Cingiz, Kemal Atatürk’ten başkası değildir. Sabah akşam Tanrı Dalgal’a tapınan Ordular başkomutanı Sarkak da dindarlığı ve düzenli namaz kılmasıyla bilinen Fevzi Çakmak elbette. Çakmak’ın, Kemal Atatürk’ün ölümünün ardından, son bir yıldır ortalarda görünmeyen “sabık başvekil” İsmet İnönü’nün tekrar başa getirilişindeki rolü herkesçe biliniyor. İsmet Paşa’nın Fevzi Çakmak’ı emekliye sevk ederek ödüllendirişini(!) de...
Evet; Ulu Kağan’ın ölümüyle ülke büyük bir şaşkınlığa düşmüş, gergin bir döneme girmiş, her şeyi bilmesi ve topluma öncülük etmesi beklenen aydınlar da kuşkuya kapılmışlardır. Yobaz [yani tutucu] İsmet Paşa döneminde çatık kaşlı tek şefin ağırlığı çökmüştür ülkeye. Artan kadın satışı savaş yıllarında iyice bozulan ekonomiye işaret ediyor olsa gerek.
Peki Oğuz Atay ‘Selim’in Şarkıları’nda yer alan bu parodiyle ne amaçlamış olabilir? Atatürk’ü “kadın ve içki düşkünü birisi” gibi mi göstermek istedi? Maksadı ‘kurucu babaları’ aşağılamak, Türk devrimini küçümsemek miydi?
Devam edelim. Kemal Atatürk romanda bir kez daha karşımıza çıkıyor, üstelik Abdülhamid’le beraber... Gelenekle/tarihle modernite arasında kalıp ‘deliren’ Türk insanının parçalanmış kişiliğini ifşa eden Turgut’un rüyasında: “Üçüncü Cumhuriyeti de [Atay Cumhuriyet’i Meşrutiyet’in bir devamı sayıyor olsa gerek, Ömer Faruk] kurduğum halde, bunlara neden mi engel olmuyorum?’ Duyduğu bu yeni sese çevirdi başını. ‘Gücüm yetmiyor,’ dedi ses. Oda biraz aydınlandı: Turgut’un karşısında Mustafa Kemal duruyordu. (...) Mustafa Kemal çok şişmanlamıştı. Saçlarının hemen hepsi dökülmüş, sırtı kamburlaşmıştı. Sesi yorgun çıkıyor, konuşurken dudaklarının arasından altın dişleri görünüyordu. Buruşuk yüzü beyaz kıllarla kaplıydı.” Turgut bir yandan Abdülhamid’e [geleneğe] hayrandır, öte yandan Atatürk’e layık olamadığı [yeteri kadar modern olamadığı] için suçluluk hissedip sayıklar: “...ben Cumhuriyet çocuğuyum, ben Cumhuriyet çocuğuyum.”
Şimdi ‘Türk budunu’ ifadesiyle başlayan şarkıyla [masalla] Turgut’un rüyasını [düşü] yan yana koyup tekrar düşünelim. Birinde örtük, birinde açık, iki ayrı pasajda nasıl resmedilmiş Atatürk: 1) kadın ve içki düşkünü... 2) Güçsüz ve başarısız... 3) Yaşlanmış ve çirkinleşmiş... Üç fırça darbesiyle, Oğuz Atay, Atatürk’ün etrafındaki kutsallık halesini kaldırıp onu da ‘insanlaştırıyor’ hatta bir ‘Tutunamayan’a dönüştürüyor. Türk insanının ‘kişilik sorunu’nu yani geleneği inkâr ederek modernleşmenin getirdiği krizi ‘ironi’ olarak mesele edip aşmaya çalışıyor/aşıyor. Atatürk’ü de dahil ederek, hiç çekinmeden.
Dediğim gibi; Oğuz Atay üzerine çok şey yazılıp söylendi ama aktardığım metni tastamam benim gördüğüm gibi okuyan bir yoruma rastlamadım hiçbir yerde. Selim’in bu ‘şarkısı’ bunca sene, onca makalede, onca araştırmada niçin ve nasıl ıskalandı? Okur mu dikkatsizdi, anlamadı? Yoksa Oğuz Atay’ın romancılığının yanı sıra rejim eleştirisinin de mi üstü kapatılmak istendi?
