Satranç ve virüs

Satranç’ın hikayesini bilir misiniz? Vakti zamanında çok savaşan, savaşın biri bitince ara vermeden başka bir memlekete savaş ilan eden bir Hint Padişahı varmış. Ahali savaşlardan bunalmış.

Padişahı savaşlardan alıkoymanın bir yolunu bulamamışlar.

Sonunda, bilgeliğiyle maruf bir Hintli rahibe müracaat etmişler.

“Aman efendim, ne olur, padişahı savaştan alıkoyamıyoruz. Bir savaştan öteki savaşa, bunaldık, bize bir çare bulun.”

“Düşünmem lazım” demiş rahip. Eve kapanmış, çalışmaya başlamış.

Günlerce düşünmüş. Millet rahibin kapısında.

Sonunda, elinde bir kutuyla kapının önüne çıkmış.

Kapıda bekleyen eşrafa, “Beni padişaha götürün” demiş.

Rahibi padişahın huzuruna çıkarmışlar.

Padişah iyi karşılıyor rahibi. Sebeb-i ziyaretini soruyor.

“Efendim” diyor rahip, “Size bir hediye sunmaya geldim.”

Kucağındaki kutuyu açıyor.

Bir satranç tahtası ve değişik şekilli taşlar.

“Nedir bu?”

“Bir oyun. Savaş gibi. Kaleniz var, filleriniz, atlılarınız, veziriniz, kaleniz. Karşınızda da düşmanınızın filleri, atlıları, askerleri.”

Sonra oyunu padişaha tarif ediyor.

Oyun padişahın çok hoşuna gidiyor.

(Demek ki zeki bir padişahmış. Oyunun karmaşıklığından bunalıp satranç tahtasını bilgenin kafasında da kırabilirdi.)

Savaşmak yerine satranç oynamakla vakit geçirmeye başlıyor.

Tabii ki, düşünüp taşınıp satranç oyununu icat eden rahibi de unutmuyor.

“Dile benden ne dilersen.”

“Efendim, buğday istiyorum. Bu satranç tahtasında 64 kare var. Birinci kareye bir buğday tanesi, ikinci kareye iki katı buğday tanesi, üçüncü kareye ikinin iki katı, yani dört buğday tanesi. Her karede bir öncekinin iki katı buğday olmak üzere, 64 karenin tamamını doldurmanızı istiyorum.
Padişah bozuluyor bu işe.

64 kare nedir ki? Altın isteseydi, elmas isteseydi, toprak isteseydi...

Yine de rahibin hatırını sayıyor, cezalandırmıyor.

Sonra da, rahibin istediği buğdayın tedarikini emrediyor. Hemen verip rahibi başından savacak.

Sarayın akıllıları hemen tedarike teşebbüs ediyorlar. Ne kadar buğday lazım olur, rahibin talebini karşılamak için?

Hesap kitap, hesap kitap...

Mümkün değil.

Her kareye bir önceki karenin iki katı buğday koymak için yaklaşık 20 milyar ton buğday gerektiğini anlıyorlar. (Bu rakamı Matematik Kafe’den aldım.)

Hindistan’da bu kadar buğday bin senede bile toplanamaz.

Hikayeyi, Üsküdar’daki Hattat İsmail Hakkı İlkokulundaki öğretmenimiz rahmetli Naciye Metin Hanım anlatmıştı.
O gün bu gündür unutmadım.

Yazıyı yazmadan önce bu hikaye başka yerlerde yazılı mıdır diye baktım. Satrancın tarihçesi ile ilgili birkaç yazı okudum.
Şu bilgiyi bir taassup örneği olarak anmak isterim.

11. Yüzyılda kilise Müslüman oyunu olarak gördüğü için satranç oynayanları aforoz etme kararı almış. Sonradan Avrupalılar vezirin yerine kraliçe, fillerin yerine papazlar, atların yerine şövalyeler koyarak oyunu Hristiyanlaştırmaya ve aforoz sebebi olmaktan çıkarmaya çalışmışlar. (Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.)
Vay be... Bütün çağlarda ve bütün kültürlerde aynı insan malzemesi!

Peki şimdi niye anlattım bu satranç hikayesini?

Evde, izolasyonda dururken satranç oynayarak vakit geçirmenizi tavsiye etmek için mi?

Olabilir, neden olmasın?

Olabilir de, maksadım o değil.

Korona virüsü ortalığı ilk çıktığı günlerde, virüsün yayılma hızını bu hikayedeki örnek eşliğinde düşündüm.
Bir kişi 5 kişiye bulaştırıyor diyorlardı o günlerde.

Şimdi, bir kişinin bulaştırma potansiyelinin 60 kişiye kadar çıkabildiğini söyleyenler var.
Boş verin altmış kişiyi. 5 kişi olsun.

Benim matematiğim yetmez bu hesaba.

Peki böyle bir hesap dünyayı nereye götürür, tahmin edebiliyor musunuz?

Hayır, tahmin edemezsiniz, tahmin edemeyiz.

Bizim siyasetçiler de dünyadaki siyasetçiler de tahmin edemiyorlar.

Tahmin edemedikleri için gevşek gevşek konuşuyorlar.

Ekonomistler dahil, Türkiye’nin ve dünyanın nasıl etkileneceği konusunda yumuşak tahminler yapıyorlar. Minik küçülme beklentileri.
Gerçek, onların tahminlerinden daha sert.

Dua edelim de korona virüsü havalar ısınınca yavaşlasın ya da bazı iyimser hekimlerin umduğu gibi mutasyon geçirip insan öldürmekten vaz geçsin.

YORUMLAR (14)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
14 Yorum