Ekonomide hatadan dönülebilir mi?

Tayyip Erdoğan için “Kendini revize edebilen lider” ifadesi kullanılır zaman zaman. “Revize edebilen” yani “hatadan dönen, yanlışta ısrar etmeyen…” Bu, onun “liderlik erdemi” içinde sayılır.

Sürekli revizyon itibar sarsıcı olur, çünkü sürekli hata yapılıyor anlamına gelir, ancak “hatadan dönmeyi göze almak”, memleketin – insanların hayrı için kendi itibarından fedakarlık yapmak anlamına geldiği için liderin erdem hanesine yazılır.

Sağlıklı yapılarda lidere bu anlamda yardımcı olunur. Evet, gene liderin karizması düşünülür, ona yaklaşımın hassasiyetleri dikkate alınır, ama lidere sadakat onu yanlışlardan korumakla da bağlantılı olduğu için yanlış gidişe karşı uyarılır.

Ekonomi iyi gitmiyor. Evet bir kesim hala yağlı – ballı yaşıyor. Bunun görüntüleri de var. Ama çok çok büyük bir kesim, alt gelir grupları zaten ateşin tam göbeğinde, orta gelir grubu bile şartlarla baş etmekte zorlanıyor. “Zorlanıyor”un anlamı şu ki; sofrası dahil daha kısıtlı bir hayatın içine doğru savrulduğunu görüyor. Buna büyük şehrin daha kenar semtlerine doğru gitmek ve daha konforsuz evlerde oturmak da dahil. “Doktor maaşı ne kadar, profesör maaşı ne kadar, herhangi bir sitede iki artı bir ev kirası ne kadar?” sorusunun cevabı yaşanan ekonomik fırtınanın anlaşılması için yeter.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin “Enflasyonun vatandaş ekonomisini olumsuz etkilediğinin farkındayız” türü ifadeleri, gerçek bir “farkındalık” gibi gözükmüyor. Daha doğrusu “Ateş düştüğü yeri yakar” ifadesi belki en çok bu alanda yaşananlar için anlamlı.

Vatandaş diyor ki: “Gelsin yukardakiler bir pazar – market alışverişi yapsın. Asgari ücretle. Emekli maaşı ile.” “Sofranız hazır, diyor vatandaş, kira derdiniz yok, diyor, doğal gaza, elektriğe para yetiştirme derdiniz yok… bayramda torunlarınıza harçlık verme sancınız yok…” Daha çok şey diyor vatandaş. Vatandaşın söyledikleri, “Yukarda” derdin yeterince anlaşılmadığını ifade etme çabasını yansıtıyor.

“Yukarda” dert yeterince anlaşılmıyor göründüğü gibi, derde herhangi bir çare bulunduğu kanaati de oluşmuyor.

Yukardakiler, ekonomideki kötü gidişi, “küresel şartlar”a bağlayarak izah etmeyi tercih ediyor. Bu, kendi politikalarındaki hatayı kabul etmemek anlamına geliyor. “Dünya, hatta gelişmiş ülkeler çok daha kötü” ifadesiyle sorumluluk asgariye indiriliyor. Bu yaklaşım, iktidara başka sebeplerle bağlı toplum kesimlerini en azından tahammül duygusuna sevk ediyor. “Çözerse Erdoğan çözer” düşüncesi de bu kesimi etkiliyor.

İktidarın çözümü polisiye operasyon ağırlıklı. Çözüm diye ortaya koyduğu KKM gibi hamleler ise, bir tür “fakirden vergilerle toplayıp faizciye aktarma” niteliğine bürünen, geniş halk kesimleri için problemi çok daha derinleştiren uygulamalar niteliğinde.

Yaşanan sıkıntının en dramatik yanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işin merkezinde yer alıyor olması. O bir tavır koyuyor, o tavır dışındaki her yaklaşımı en ağır ifadelerle suçluyor, o sebeple de iktidar içinde süreci paylaşan herkes ona uyum gösterme çabasına giriyor, kimse “şurada şu problem var” diyemiyor ve türbülans devam edip gidiyor.

Anın sorusu şu: Cumhurbaşkanı Erdoğan bu noktada kendini revize edebilir mi? Yani “Ben inançlarım gereği bir kurala göre hareket ettim. Ama dünya şartları el vermedi, ülke şartları el vermedi, faizi ortadan kaldırmak istedim, ama faiz daha çok ensemize bindi, inançlarımın doğru olduğuna inanıyorum, sıfır faizli bir sistemi yine istiyorum, onun şartlarını yerine getirmek için çaba sarf etmek boynumuzun borcu, ama şimdi reel durumun gerektirdiğine göre ekonomi politikamızı revize ediyoruz.” diyebilir mi?

Derse seçim hesabını herkesin yeniden yapması gerekebilir. Ama demesi çok zor. Çünkü öylesine yüksek tonda çıkışlar yapıyor ki, geri dönüş yolunu kendi elleriyle kapıyor. Ceremesini de büyük halk kitleleri çekiyor.

ÖRTÜLÜ OPERASYON MUYDU?

CHP lideri Kılıçdaroğlu’na Çubuk’taki linç girişimi davasında karar çıktı. Kılıçdaroğlu’na yumruk atan Osman Sarıgün’e “Basit yaralamadan” 2 yıl 1 ay hapis cezası verildi, hükmün açıklanması geri bırakıldı. Yani saldırgan bir gün bile hapis yatmayacak.

Linç girişimi mi basit yaralama mı?

Sizin de aklınıza “Nasıl kurtulur böyle bir saldırının faili?” sorusu gelmiyor mu? Acaba ona “Sen saldır, kurtulursun, bir gün bile yatmazsın” diyen birileri mi oldu?

Çok kötü bir yol açılmadı mı bu şekilde?

… VE “SÜRTÜK”LÜ SİYASET

Ülkenin Cumhurbaşkanı Meclis’teki grup kürsüsünden bazı vatandaşlara yönelik “Sürtük” ifadesini kullandı. “Sürtük” yani “Fahişe.” Siyasi dil, üstelik en yüksek makamların katılımıyla buralara kadar geldiyse yerlilik – milliik, ahlak vs adına ne denebilir ki?

YORUMLAR (169)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
169 Yorum