10 yıllık duraklama dönemi
TÜİK, 2020 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nı açıkladı. Bilin bakalım ne çıktı?
Bravo, tam isabet. Türkiye’de bütün sınıflar son 10 yılda ya geri gitmiş ya yerinde sayıyor. Biri hariç.
Bingo! Onu da bildiniz. En üstteki yüzde 20’lik kesim. Zengin, son 10 yılda daha da zenginleşmiş.
Resmi rakamlar bunlar.
TÜİK, 10 yıllık bir tabloyla gelir dağılımı eşitliğinin nasıl bozulduğunu da gösteriyor.
İyiye değil kötüye gitmiş, gelir dağılımı adaletsizliği düzelmekten uzaklaşmış.
Gelir düzeyi bakımından yüzde 20’lik 5 gruba ayırıyorlar toplumu. Alttaki 4 grubun 4’ü de görünüşte uygun adım yerinde sayıyor.
İlerleme yok, sınıf atlama yok. Sınıflar arası ufak tefek geçişkenlikler varsa bile üst sınıflardan aşağılara doğru. Alttan yukarıya değil.
Bir tek kaymak tabakasında keyifler keka. İşleri tıkırında, enseleri daha da kalınlaşmış.
Fakat o da ne! En alttakilerle en üsttekiler arasındaki makasın açıldığı, uçurumun büyüdüğü anlamına geliyor bu. TÜİK söylüyor.
Yani 5 ekonomik tabakanın 4’ü yerinde saymıyor aslında, ülkenin ürettiği toplam gelirden aldıkları pay üsttekilere kıyasla geri gidiyor.
E zaten toplam gelir de 2013’ten beri tepetaklak geriliyordu. Kişi başı 12 bin 500 dolarlardan 8 binlere inmiş durumda. Fakir daha da fakirleşti demektir.
Kişi başı gelir, TÜİK’in üstün gayretlerine, rakamları iyileştirici hesap ayarlamalarına rağmen düşüyor.
IPSOS’un araştırmasıydı. Orta tabaka, 2010’da toplumun yüzde 59’una ulaşmıştı. Alt sınıflardan orta sınıfa geçişler sayesinde.
Günlük 10 dolar ve üstü harcayabilen, kültüre sanata vakit ve para ayırabilen sınıf ne kadar kalabalıksa, toplumu taşıyan orta direk o kadar sağlam...
Yoksulluk artarken zengin daha da zenginleşmiş. Orta tabaka erirken, orta direk geçim derdine düşerken en üsttekiler semirdikçe semirmiş.
AK Parti, adil düzenciydi. Fakiri daha fakir, zengini daha zengin yapan bu adaletsiz ekonomik düzeni değiştirecekti. 20 yıldan sonra sonuç bu.
Başlığa bakmayın, rakamlar duraklama falan değil düpedüz gerileme döneminde olduğumuzu anlatıyor.
‘Dinsizin hakkından imansız gelir’ hukuku
Devleti, başka şiddet organizasyonlarından ayıran fark, keyfi güç kullanamaması, hukukla bağlı olmasıdır.
Adaletin çöktüğü, güçlünün haklı olduğu, haklının güçlü olamadığı, üstünlerin hukukunun hukukun üstünlüğüne galip geldiği, zayıfın kanun önünde eşit muamele görmediği, kimsesizin ayrıcalıklılara karşı yargı tarafından korunmadığı ve ezilenin hakkını arayamadığı yerlerde orman kanunu geçerlidir: Kimin gücü kime yeterse!
Buna kısaca ‘dinsizin hakkından imansız gelir hukuku’ da diyebiliriz.
Ecdadın, eşkıyaya neden ayrı bir sevgisi ve rağbeti olduğu da bu sözde saklı.
Çünkü eşkıya, kendi öcünü alırken marabanın hakkını da ağadan almış kadar olur.
Sözlükler, ‘dinsizin hakkından imansız gelir’ atasözünü şöyle izah ediyor:
“Kötü ve acımasız bir kişiyi, ancak ondan daha kötü ve daha acımasız bir kişi alt edip dize getirebilir...”
Tabii hukukun olmadığı yerde ortaya çıkan bir ihtiyaçtır, ne mutlu ‘bu ilkel duygular bizden uzak’ diyebilene.