28 Şubatçılara benzememek için

Adana’da polisin, Furkan Vakfı gösterisine müdahalesi tepki çekmişti.

Özellikle başörtülü bir polisin, başörtülü bir kadına hınçla cop kaldırdığı fotoğraf karesi, sembolleşti. Başörtülülerin; 90’lardaki, 28 Şubat dönemindeki mağduriyetiyle kıyaslamalara yol açtı.

İçişleri Bakanı Soylu, bu benzetmeye alınmış, içerlemiş görünüyor.

Benzetmenin Soylu’yu rahatsız etmesi, iyiye işaret. Rahatsız etmese daha kötüydü.

Fakat ortaya çıkan manzara, sadece 28 Şubat gaddarlıklarına benzetildiği için Bakan’ı rahatsız ediyorsa, yeterince hayra alamet değil.

AK Parti camiasında uyandırdığı rahatsızlığın bile tam anlaşılmadığını gösterir.

Mağdurun gaddara dönüşmesini çağrıştırdığı, eskinin kötü hatıralarını hatırlattığı için iktidar camiasını da ayağa kaldırdı.

Ve hayır, başörtüsüz polis, başörtülü kadını coplasa da sonuç değişmezdi. Copu atanla yiyenin başörtülü olup olmamasından bağımsız bir şey, 28 Şubat benzetmesi.

Sorunu o fotoğrafa indirgemek, tartışmayı yanlış yere çıkarır. Meselenin özünü ıskalama riski doğurur.

Yine de şurası bir gerçek; mağdurun gaddara dönüştüğü eleştirileri, o fotoğrafta somut bir karşılık buldu. Daha çarpıcı sembolize edilemezdi.

Soylu; polisin sınırı aştığını, orantısız güç kullandığını, kontrolü kaybettiğini kabul ediyor. Soruşturma da açtırdı.

Ama suçun büyüğünü göstericilerde buluyor. “Alparslan Kuytul, kökü dışarda bir adamdır. Karşımızda hakikaten bir şaklaban var. Başka yerlerden talimat alan bir adam var” diyor.

Sanki Kuytul’un yanlış olması, polisin göstericileri meydan dayağından geçirmesini doğru yaparmış gibi.

Bakan, sosyal medyada polisi eleştirenleri ise bot hesap, muhalif grup ve FETÖ’cü olarak tanımlıyor.

Sanki eleştirenlerin kimliği ve niyeti; polisi haklı, eleştirileri haksız çıkarırmış gibi.

28 Şubatçıların da başvurduğu tipik bir yöntem bu. Karşıtlarını karalayarak, kendilerini akladıklarını zannederlerdi.

İrticanın kökü dışardaydı. Gericilik, devleti ele geçirmeye, karşı devrim yapmaya çalışıyordu. Arkalarında terör örgütleri, devlet ve millet düşmanları vardı.

Başörtüsü yasağı, bu yaftalamalarla güya haklılaştırılmıyor muydu?

28 Şubatçıların baskı, dayatma ve antidemokratik müdahaleleri meşrulaştırma gerekçeleri, ne çabuk unutuldu?

Bakan Soylu’nun, 28 Şubatçılara benzetilmekten rahatsızlık duyması, sevindirici.

Şu sözleri, duyarlılığını yansıtıyor:

“Sosyal medyada bu son olayı 28 Şubat’a benzetenler var. Beni bağışlayın, bu doğru bir yaklaşım değil. 28 Şubat’taki yaklaşımın asaletine, insanların hakkını savunmasına halel getirir bu. Bu yaklaşıma izin vermeyiz.”

Fakat söyleminde, 28 Şubatçılardan kalma argümanlara rastlanması, bir o kadar talihsiz ve ironik değil mi?

Benzetilmemek için benzememek, 28 Şubatçılarla en ufak bir benzerliğe ve kıyaslamaya sebebiyet vermemek gerekmez mi!

BAKAN NEBATİ'NİN GURUR TABLOSU

Yeni Hazine ve Maliye Bakanı kendinden bahsettirmeyi sevdi, durdurulamıyor.

Dün “Sonraki cümlesi öncekini düzeltiyor: 20 yıldır çözemedikleri hiçbir sorun yoksa enflasyon ne; enflasyonu hala çözeceklerse, çözemedikleri hiçbir sorun nasıl yok” dememe kalmadı.

Akşamı bulmadan, iki laf daha patlattı.

Biri; “Bayrak yere inmeyecek, ezan susmayacak, bırakın onlar başlarını duvara vursunlar.”

Diğeri ise “Türk lirası en düşük durumda, daha ineceği bir yer yok, vatandaş rahat olsun.”

İkisi de birbirinden dayanılmaz. Kendini konuşturmayı yine başardı.

TL düşeceği en dibe düştüyse milletimiz, TL’yle iş yapmanın güzelliğini yaşamaya nasıl başladı? Halkımız, güçlü TL’nin tadını nasıl aldı? Kendisi bunu nasıl söyleyebiliyor?

Faiz çeteleriyle, küresel tefecilerle mücadele adına MB faizinin 14’e düşürülmesi, TL’yi dibe çekti.

Ama “lan nasıl” olduysa, dolar ve faizciler kazandı.

Bakan’ın, “alnımızın akı” ve fahiş faizle dolar borçlanmaya gittiği Londra bankerleri, rüyalarında göremeyeceği oranları gördü.

TL’ye, bankalar faiz veriyordu. Artık Hazine, faizin üstünü dolara tamamlıyor.

Hazine, TL cinsinden de MB faizinin çok ama çok üstünde borçlanıyor.

Yani kaybeden, milli paramız TL ile enflasyonun ezdiği halk oldu.

Bakan Nebati; “Bu gurur hepimizin, Türkiye’nin, AK Parti’nin” diyor.

Bu durumda; ezanı susturup bayrağı indiremediği için kafasını kim duvarlara vuruyordur?

YORUMLAR (106)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
106 Yorum