Anayasa Mahkemesinin paradoksu

MHP lideri Bahçeli, AYM’nin niye kapatılması gerektiğini şöyle açıkladı:

“Anayasa Mahkemesi öyle bir hale gelmiştir nerede bir hain, nerede Türkiye’nin kuyusunu kazmak için faal halde bulunan çapulcu varsa onlarla yan yanadır. Terörist Demirtaş’ın yanında duran, Sorosçu fitnenin yanında konuşlanan bu mahkemedir. AYM kapanmasın da hak ve hukukun itibarı mı kaybolsun?”

Oysa Adalet Bakanı Gül, kimin suçlu olup olmadığına ancak mahkemelerin karar verebileceğini hatırlatıp duruyor. Anayasa Mahkemesi de onlardan biri.

Yani hukukun itibarı, kimin suçlu kimin masum olduğuna yalnızca mahkemelerin karar vermesinden geliyor.

Mahkemeler suçlu demeden kimse suçlu ilan edilemeyeceğine göre, son karar sahibi AYM suçluları aklıyor olamaz. Aksine, AYM’nin akladıkları suçlanamaz demek değil midir?

AYM’ye başvuranlarsa yürütme ve yargıyla yani devletle ihtilaf yaşayanlar.

Devletle ters düşenler otomatikman hain ve terörist oluyorsa AYM, şikayetçilere hiçbir surette hak veremeyecek. Adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine, haksız tutuklandıklarına hükmederse hainleri ve teröristleri tutmuş görünecek demektir.

Öyleyse AYM’ye başvurmanın anlamı ne, böyle bir hak arama kapısı niye açıldı? Göstermelik mi, dostlar alısverişte görsün diye mi?

Zaman makinesi, geçmişe giden torunun büyükbabasını nenesiyle tanışmadan öldürme ihtimaline kapı açtığı için imkansız. O ihtimal gerçekleşirse hiç doğamayacak bir torun, geçmişe dönüp onu nasıl değiştirebilir?

Buna, Büyükbaba Paradoksu deniyor.

AYM, yürütme ve yargıya yani devlete karşı onu şikayet edenleri haklı bulduğunda hainleri korumuş sayılırsa ortaya benzer bir açmaz çıkmaz mı?

Bu da Anayasa Mahkemesinin paradoksu.

Madem devlet yetkisi kullananlarla mahkemelik olan vatandaşların adil yargılanmadıklarına, haklarının ihlal edildiğine karar veremiyor. Verirse AYM, devlete karşı onu şikayet edenleri tutmakla suçlanacak...AYM’ye bireysel başvuru hakkı niye getirildi?

Başvuran vursun ama AYM, hepsini kafadan reddetsin diye değil herhalde.

Devletle ihtilaflı vatandaşların hak ve özgürlüklerini, devlete karşı korumak için AYM’ye bu yetki tanınmıştı.

Ombudsmanlar Zirvesi’ndeydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti’nin reformları sayesinde artık hukukun önceliğinin, bireyi devletten gelecek hak ihlallerine karşı korumak olduğunu haykırmamış mıydı?

Devlet her zaman haklıysa, haksız diyen hain oluyorsa yandı gülüm bağımsız yargı. Hukukun üstünlüğü de sizlere ömür, yaşasın üstünlerin hukuku!

Vatandaş, kimi kime şikayet edecek, hakkını nerede ve nasıl arayacak?

Daima güçlü haklıdır, haklı yine güçlü olamayacak desenize...

Anayasa Mahkemesi bu sistemde fazla olur zaten, anlamsız ve hatta imkansız bile.

Şu halde ‘açık tutmak fuzuli, kapatalım gitsin’ demez misiniz?

Soylu'nun yargısız infaz emri

İçişleri Bakanı’nın teklifi daha ileri. Yargıyı, komple boşa çıkarıyor.

Şöyle:

“Metruk binalarda uyuşturucu kullanılıyor. Muhtarlar diyor ki ‘mahkeme kararı var yıkamıyoruz.’ Ya arkadaş sen gece yık, mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin. Kim yıktı, biz nereden bilelim ya!”

Mahkeme kararına karşı gelmek, suç.

İçişleri Bakanı’nın görevi de suçla mücadele.

İstiklal Mahkemelerinin, gerekirse önce asıp sonra idamına karar verdikleri söylenirdi.

Soylu, kararı arkadan yetiştirmekten de bahsetmiyor. Verilmiş mahkeme kararını tanımamaya çağırıyor.

İşlenecek suçla ilgili arkadan bir mahkeme kararı gelirse de suçluyu kim bulup yakalayacak? Polisin başı, bunu yapmakla görevli polisin kafayı öbür tarafa çevirip suçu görmezden geleceğini söylüyor.

Bir İçişleri Bakanı’nın uyuşturucu çeteleriyle, suçla mücadele adına suçu alenen meşrulaştırdığı görülmüş şey mi?

Yetkisini yasadan değil kendisinden alarak suçla mücadeleye soyunan mahalle çetelerinde, vigilantelerde olur bunlar. Görev ve yetkileri kanunla belirlenen kolluk gücü, vigilante çetesine mi özenecek!

Buna izin veren, göz yuman yerde hukuk yoktur, bu hukuk tanımaz popülizm karşısında malımız da canımız da güvende değil, nokta!

Daha önce de yargısız infaz emri vermişti. Polis teşkilatına, gördükleri yerde alimallah torbacıların bacaklarını kırıp sorumluluğu kendisine atmalarını emretmişti. Suçsa üstüne alıyordu, cezası kaç yılsa yatmaya hazırdı.

Suç olduğunu biliyor da!

Kılıçdaroğlu’nun uymamaya çağırdığı kanunsuz emirlerden biri.

Polisin görevi, orantılı güç kullanarak yakalayıp yargıya teslim etmektir. Mahkeme yerine geçerek cezasını kesip infaz etmek değil.

Uyulmayacaksa yasaya, Anayasa’ya, yargıya ne gerek, bir seferde hepsini kaldıralım gitsin.

YORUMLAR (49)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
49 Yorum