Biden bekler üstat beklemez
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dostane ilişki için ABD’nin önce S-400, Patriot ve F-35 yanlışlarını düzeltmesini istedi.
Yanı sıra “Sayın Obama ve Sayın Trump”la iyi çalıştığını ama “Sayın Biden’la iyi başlamadık”larını da söyledi.
New York’tan dönerken verdiği bu “hayra alamet değil” mesajlarının adresi, Beyaz Saray.
Fakat...
“Hayra alamet olmayan", sadece Biden’ın, hazır New York’tayken Erdoğan’la görüşmemesi miydi?
Beyaz Saray, mesajı buna mı bağlayacaktı, yoksa başka şeyler de anlayacak mıydı?
Çünkü Patriot’la S-400 krizi “Ey Obama”dan, F-35 yaptırımı da “Dostum Trump”tan yadigar kalmıştı.
Öyleyse onların bozduğunu düzeltmesini isterken Biden’la kötü başlamaktan şikayet edip Obama ve Trump’la iyi çalıştığını neye binaen söylüyordu Erdoğan?
Burada gizli, ince bir mesaj olmalıydı. Ama Beyaz Saray, şifresini çözebilecek miydi?
Yalan yok, ikili ilişkilerimiz bir iletişim kazasına uğramasın diye, doğru mesajı çıkarmalarına bugün yardımcı olmaktı niyetim.
Ne ki kayıtsız kalamayacağım başka bir haber aldım, bir acil yardım çağrısı. Beyaz Saray sakinleri, biraz daha bekleyebilir.
Üstat Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Heybeliada’daki evini tekrar müzeye çevirtmek için bir kampanya tertiplenmiş.
Meğer uzun zamandır kapalıymış, çürümeye terk edilmiş. Sahipsiz ve bakımsız bırakıldığını bilmiyordum.
Sağ olsun Nihan Aydar, change.org üzerinden bir imza kampanyası başlatmış.
Şöyle deniyor:
“Otuz küsur yılını geçirdiği evi, müze kalmalı.
Yeter ki gerekli izinler verilsin, müzeyi el birliğiyle bile yaşatacağımıza inanıyorum.
Ben Gürpınar Evi’ne sahip çıkıyorum ve Gürpınar’ı, adayı, edebiyatı, sanatı seven; kültürel değerlerin aslı gibi korunması, yaşatılması konularında duyarlı herkesin desteğini bekliyorum.”
Benim desteğimi aldı, nasıl almaz!
2017’de, Hürriyet Pazar’ın roman jürisine de üstadın hakkını yedirmemiştim.
“Türk edebiyatının gelmiş geçmiş en iyi 100 romanı” seçilmişti.
Listede Gürpınar’dan tek eser yoktu.
Bir “Utanmaz Adam” da mı girmezdi seçkiye?
Hani şu yüzsüz Avnüssalah’ın romanı.
Toplumsal ödül-ceza çarklarının sahtekârlığı ve yüzsüzlüğü nasıl ödüllendirdiğini gözler önüne seriyordu.
Bozuk düzenlerin, saygınlık ve itibar kazandırarak düzenbazlığı nasıl teşvik ettiğinin romanıydı.
Ahlaksızlığı başarı sebebi gören, yoldan çıkmış bir toplumsal düzende yolunu bulan kahramana kıyılır mıydı?
Listede, bir “Hakka Sığındık” da mı yer bulamazdı kendine?
Hani, İspanyol nezlesinin yoksul tabakayı kırıp geçirdiği harp yıllarında, üfürükçü hokkabazların kurduğu vurgun düzenini hicvediyordu. Halkı soyup soğana çeviren vurguncuların anlatıldığı bir başyapıttı.
Üstadı unutmak, düpedüz bir edebiyat cinayetiydi, seyirci kalmaya gönlüm razı olamazdı.
Hem yüzyıl önce kara mizahına neyi doladıysa bugünün gerçeklerine de uyuyordu.
“Bir Avnüssalah’ı alın getirin, günümüz ‘utanmaz adamlar’ı arasında dolaştırın, bakın bakalım hiç acemilik, hiç yabancılık çekiyor mu” diye de sormuştum.
“Koyun adını Bay Muvaffak, salın sokağa. Aynı ilgiyi, itibarı görmezse!...”
Üstelik jürideki Selim İleri de ‘acıklı gülünçlükler romancısı’nın benim gibi bir hayranıydı. O da üstadın halk işi ama özgün kara alaycılığını yere göğe sığdıramıyordu.
“Melek Sanmıştım Şeytanı” ya da “İki Hödüğün Seyahati” öyküleri, bugüne de hitap etmez miydi?
“Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç”ı, “Gulyabani”yi, “Cehennemlik”i, “Efsuncu Baba”yı, “Evlere Şenlik-Kaynanam Nasıl Kudurdu”yu, “Kokotlar Mektebi”ni, “Gönül Bir Yeldeğirmenidir Sevda Öğütür”ü, “Kaderin Cilvesi”ni, “Can Pazarı”nı, “Namuslu Kokotlar”ı...Bugün de al başucu kitabı yap, rahmet okutmaz mıydı?
Yok sayılması, Türkçeye kattıklarına büyük haksızlıktı.
Hadi Gürpınar’ı unutmuşlardı, peki unutulacak adam mıydı “Utanmaz Adam”?
O gün “Utanmaz Adam nasıl unutulur” başlığıyla yazmıştım.
Onun kadar zamana yenilmeyen, onun kadar her devrin heykeli dikilecek adamından kaç karakter abidesi vardı edebiyatımızda?
Maalesef bugün de bir başka ihmalkarlık, “Utanmaz Adam yine unutulmuş” diye yazmaya mecbur etti beni.
Gelin edebiyatımızın pirine sahip çıkalım, kampanyaya siz de destek verin.