"Bizi yakar bizim ateş"

Münir Nurettin Selçuk bestelemese, dostu Yahya Kemal'in harikulade şiirleri yine de kitlelere ulaşır mıydı?

"Endülüs'te Raks"ı, "Sessiz Gemi"yi gazino ahalisi duyar mıydı?

"Dönülmez akşamın ufkundayız"ı dinlememiş alaturkacıyı ayıplarlar. Şiiri, "Rindlerin Akşamı" adıyla yazıldı. Kaçı bilir?

Ali Kocatepe, Kerem Güney besteleri olmasa, "Dağlar" ve "Aldırma Gönül"le büyüyen nesil, Sabahattin Ali'nin şairliğine ne kadar aşina olurdu?

Livaneli bestesi "Yiğidim aslanım burda yatıyor"u işitmeyen çıkmaz. Marş gibi. "Zindanı Taştan Oyarlar" adıyla, Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan şiirini de okumuş kaç kişi çıkar?

Filmi bir yana, Timur Selçuk besteye dökmese... "Fahriye Abla"nın ünü, yine de şairi Ahmet Muhip Dıranas'ı geçer miydi?

Yahut "Veda Busesi"ni Yusuf Nalkesen şarkı yapmasa, şairi Orhan Seyfi Orhon'u bugün kaç hayranı anardı?

Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Her mihnet kabulüm, yeter ki gün eksilmesin penceremden" dizeleri, Mahur makamında bir şarkı oldu. Münir Nurettin bestesi.

Attila İlhan'ın "O mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırız" dediği 'mahur beste', belki de o şiire gönderme.

Fakat Ahmet Kaya şarkısı olarak tuttuğu halde, şairin 'mahur beste'den kastına hiç ilgi gösterilmedi. Şiirle kalsa, 'müjgan'ın kirpik olduğuna da ilgi gösterilmeyecekti belki. Üzerine yine bunca popüler muhabbet dönmeyecekti.

Veya "Sultan-ı Yegah" şarkısıyla kendinden geçen müzikseverler, Attila İlhan şiiri olarak kalsa yine bayılır, mest olur muydu?

Uzattım...

Birkaç hafta önceydi. Müzik yazılarını Gazete Duvar'dan takip ettiğim Murat Meriç'in bir tiviti gözüme çarptı.

Nazım Hikmet şiirini, 1975 sonrasındaki Zülfü Livaneli bestelerinin kitlelerle buluşturduğunu söylüyordu.

Mesut Cemil, Ruhi Su imzalı daha eski besteler vardı. Ama Meriç, "Yeniden bilinir kıldı. Kendi adıma, Nazım Hikmet’i ondan öğrendiğimi söyleyebilirim. Yalnız değilim üstelik" diyordu.

Şair-bestekar, şiir-müzik ilişkisi epeydir gönül gezdirdiğim bir tartışma. Bu cumartesi yazmaya niyetliydim.

Yahya Kemal, büyük şair. Fakat Münir Nurettin'le dostluğu olmasa bugünkü kadar yaygın tanınır mıydı?

Ve hangisinin diğerine katkısı daha fazla?

Bestelenmesi, Yahya Kemal'in şiirini elbette büyütmez. Fakat popülaritesini yükseltmediği de söylenemez.

Mesela Sabahattin Ali şiiri, o kadar güçlü değil. Ama Edip Akbayram'ın sesinden "Leylim Ley" çekişi öyle mi? Besteleri hepimizin dilinde. O sayede, Orhan Veli gibi daha üstte şairlerden bile daha bilinir, daha çok iz bıraktı.

'Müzik mi şiirin, şiir mi müziğin taşıyıcısıdır' sorusu, yine de abes kaçıyor. Tavuk-yumurta ilişkisi bir yerde.

Şiir, çalgısız düşünülebilir ama müziksiz yazılamaz. Müzik de sözsüz çalınabilir ama şiirsiz bestelenemez.

Biri sazsız da müzik hissettirirken diğeri sözsüz de şiir dinletir.

Fakat şiir, sesini sazını buldu mu başka, lahuti bir şey oluyor.

Halk ozanlarında, üçü bir aradadır. Aşık Veysel'de kavuştukları gibi.

Ne diyor Veysel: "Bizi yakar bizim ateş, söndürmektir tek çaresi".

Türkiye, bir yangın ülkesi. Ve önleyemediği gibi söndürmede de yetersiz.

22 vilayette 71 orman yanıyor. Tesadüf mü?

Uzmanları, olabileceğini söylüyor. Fön rüzgarları, kuru havada çıra gibi tutuşturmuş olabilir...

Sabotaj mı? Terör saldırısı mı? PKK'nın yapmayacağı iş değil.

İktidara yardımcı medyanın önceliği, yangınla değil eleştiri ve tepkilerle mücadele. Sorumluluğu iktidardan uzaklaştırmak için sorumluyu gözü kapalı buldular: Dış güç emriyle teröristler...

Oysa İçişleri Bakanı Soylu, 'henüz sabotaj bulgusu yok' diyor.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, soruşturma başlatıldığını duyuruyor. Ama "Cumhurbaşkanımızın talimatıyla"...

Orman Bakanı Pakdemirli diyor ki "Envanterimizde yangın söndürme uçağı ve helikopteri yok. İhale çalışmalarına başladık".

Tabii yine "Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla"...

Yangın çıkınca, ben kimseden talimat beklemeden yazımı değiştirebiliyorum.

Ama bakanlar, Cumhurbaşkanı'ndan talimatsız yangına bile müdahale etmeyecekler, tedbir almayacaklar, hazırlık yapmayacaklar, ormanlar cayır cayır yanarken savcı dahi soruşturma açmayacak, öylece bekleyip seyredeceklermiş gibi konuşuyor.

Nevzat Çelik'in, bestelenmiş Şafak Türküsü dizesiyle "Ne garip şey anne"!

YORUMLAR (62)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
62 Yorum