Demokrasinin sesi bize uzaktan hoş
Yeni Safak'a göre, ABD'li gazetecinin ABD Başkanı Trump'a soruları tokat gibiydi.
ABD'li gazeteci, seçilmiş ABD Başkanı'na Gazze'yi hangi hak ve yetkiyle ele geçireceğini, oranın Filistin toprağı olduğunu sormuş.
Devletlerinin kara listesindeki bir terör örgütü ağzıyla konuşmak veya Hamas propagandası yapmaktan... Yahut da kendi devletine karşı düşmanı savunmaktan yaka paça içeri atılmadığı gibi... Trump'ın bu soru karşısında şaşkınlık geçirdiğini de yazıyor yerli ve milli gazetemiz.
Gazeteci, Trump gibi deli bozuk, dediği dedik bir başkanı bile afallatmış, ne diyeceğini bilemez hâle getirmiş. Sunumundan anlıyoruz ki bu da Yeni Şafak'ın çok hoşuna gitmiş.
Demek, yürek soğutan dik sorular da sorabiliyor gazeteler, mesleklerinin gereklerinde bu var.
Fakat bir kez daha görülüyor ki basın ve ifade özgürlüğünü, devleti yönetenlere karşı çıkmayı, itiraz hakkını başkalarında seviyoruz.
Bizden uzak olsun, Türkiye'de hainlik sayılıyor, çünkü hemen milli güvenlik sorunu oluşturuyor.
İktidarlarının baskısına ve yasaklamalarına rağmen Gazze için sokağa dökülen Batılı sivil toplum örgütlerine, insan hakları savunucularına da bayılmamış mıydık?
Batı'da, bizden uzakta olduğu sürece etki ajanı, bozguncu filan değil demokrasi kahramanımız onlar.
Kadere bakın... Kendi ülkesinde yasakları, sansürleri, baskıları savunanlar; başka memleketlerde ifade ve basın özgürlüğü, sivil toplum ve insan hakları savunucularının varlığıyla gurur duyup teselli bulabiliyor.
Batı'nın ikiyüzlü, çifte standartlı, epey de ahlâksız ve sahte demokratlığından dem vuruyoruz da... Ne hikmetse oynadığı terörist rolünden dolayı oyuncu Melisa Sözen'i, bir açıklamasından dolayı İstanbul Barosunu veya bir bildiri için Barış Akademisyenleri'ni terör propagandasından biz soruştururken... Kendi ülkelerinde bunların fazlasını yaptıkları için alkışladığımız kahramanlarımız da hep Batı'dan çıkıyor.
ABD'nin Irak savaşını biz de haksız bulduğumuz, terörle mücadele yöntemlerini biz de eleştirdiğimiz, askeri müdahalelerine biz de karşı çıktığımız için Noam Chomsky ve benzerleri, bizim de efsane muhalif rol modelimiz.
Sean Penn, Clint Eastwood, Oliver Stone, Madonna, Lady Gaga, Banksy, şu Hollywood yıldızıyla bu Amerikan pop starına ülkelerinin askeri politikalarını yeren çıkışları, filmleri, klipleri için biz de hayranız.
Kendi devletine karşı entelektüel duruşu; elin sanatçısına, oyuncusuna, şarkıcısına, gazetecisine, akademisyenine çok yakıştırıyoruz. Yerli ve milli gözdelerimiz onlar, gözümüzde büyüyorlar.
Yeter ki içeride kimse, onlara özenip kendi iktidarımızı sert sorgulamaya filan kalkmasın! İşte buna tahammülümüz yok. Şiddete çağırmış, terörü övmüş muamelesi çekip dünyayı dar ediyoruz. Hacamatçılar Federasyonu bile kapılarına dayanıp, haccâmı haccâmesiyle yuhalıyor.
Adınız Sezen, Tarkan, Levent, Güneştekin, Mahsun, Şahan, Orhan ise siz de ABD yönetimini bodoslama eleştirebilirsiniz. Karışan, eden mi var! Yoksa yerli, milli bile olamıyorsunuz.
Demokrasiyi, hukukun gücü elinde tutanlara üstünlüğünü seviyoruz sevmesine, orası muhakkak da... Bizden uzakta olunca seviyoruz, içimizde değil.
Unutmayın; Halk TV Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, İmamoğlu'nun ifşa ettiği bilirkişiye, hakkındaki iddiaları sorup izinsiz yayınlamaktan bir haftadır cezaevinde. Aslolan tutuksuz yargılamakken hem de tutuklu yargılanıyor.














