‘Milli irade’ye saygıyı herkes öğrenecek (!)

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, hafta sonu CHP'li Özgür Özel'e sıkı bir 'demokratik kültür' fırçası çekti. Fakat arada kaynadı.

Konu, Özel'in İstanbul Sözleşmesi'nden Cumhurbaşkanı kararıyla çıkamayacağımızı, yetkinin Meclis'te olduğunu söylemesi...

Altun, önce "CHP tarihinin en beceriksiz parti kişisi zırvalamış" diye başlayan çok usturuplu tivitlerle Özel'e çıkıştı. "İlgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesini oku, bilmiyorsan öğren, yönetim sistemimizi anla ve saygı duy, ülkeni tanı, Bakanlar Kurulunun temsil ettiği yürütmeyi artık tek başına Cumhurbaşkanı temsil ediyor, milli iradeye hadsizce parmak sallama, yalanı artık bırak!" şeklindeki komutlarla ayar çekti.

Kesmemiş olmalı ki ardından Sabah gazetesine konuşarak dersi şöyle bir çerveveye oturttu:

"Yönetim sistemimizi anlamadan hele ki bu sisteme saygı duyulmadan yapılan yorumlar gerçekten milli iradeye karşı yapılan yorumlardır. Bu yorumlar demokratik kültürle bağdaşmamaktadır. Yeni hükümet sistemimize karşı yapılan bu hamle bir saygısızlıktır. Bu direnç, kabul edilemez bir dirençtir."

'Demokrasi kültürü' vurgusuna dikkatinizi çekerim. Yeni bir tanım getirildiği anlaşılıyor.

Değişimi kaçırdıysanız, Altun'un tepkisindeki hiddet ve celal size fazla gelebilir.

Zaten o kızgınlığın sebebi de değişimin ıskalanması. Sadece yönetim sistemimiz değişmiş de demokrasi kültürümüz değişmemiş gibi cahil cahil konuşmaya devam edilmesi.

Oysa daha önce ayrı vesilelerle demokrasi kültürümüzdeki yenilik, kamuoyuna hatırlatılmıştı.

Berat Albayrak'ın istifasında mesela. AK Parti Sözcüsü Çelik, yeni sistemde istifanın doğrulanmasından kabul edilip edilmeyeceğine ve millete ne zaman, ne kadar açıklanıp açıklanmayacağına karar verme yetkisinin sadece Cumhurbaşkanı'nın takdirinde olduğunu bildirmişti.

Hala eski sistem ve alışkanlıklarla düşünenler, bu uyarıdan ders almamış olmalı ki mesela Boğaziçi'ne rektör atamasında da arıza verdiler.

Cumhurbaşkanı'nın, rektör atamasında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yasaların kendisine verdiği yetkiyi kullandığını, tartışacak bir yanı olmadığını yinelemişti devletliler.

Fakat ikaz üstüne ikaz yedikleri halde akıllanmayanlar, mesela Merkez Bankasında ikide bir başkan değiştirmenin hikmetini de sorgulamaya kalktı.

Laftan anlamayanların kafalarına bir daha sokmaları istendi ki; başkanları atar da alır da, nedenini sadece Cumhurbaşkanı bilir, zaten nedeni de subjektiftir, şahsına özel, paylaşıp paylaşmamak Cumhurbaşkanı'nın takdirindedir, kimseleri ilgilendirmez. Bakınız; Cumhurbaşkanlığı başdanışmanları Bulut ve Ertem ile Finans Ofisi Başkanı Prof. Aşan'ın beyanları...

Dersi yine de geçemeyenler, İstanbul Sözleşmesi'nde sınıf tekrarına kaldı. Bizzat Cumhurbaşkanı "Gireriz de girdiğimiz gibi çıkarız da, o iş bitmiştir, kimse de önünü arkasını karıştırmasın" dediği halde CHP'li Özel kurcalamayı sürdürdü.

Altun, işte bu noktada devreye girdi ve kafası almayan öğrenciyi tahtaya kaldırır gibi sınıf önünde payladı.

Ağzının payı anladığı dilden (!) verilsin istemeyenler, artık direnmeyi bırakıp şunu kavramalı:

Yeni demokrasi kültürümüzde milli iradeyi, yalnızca yürütme yani Cumhurbaşkanı ve onun adına konuşan atanmışlar temsil ediyor. Sandıktan temsil yetkisi alması, Meclis'te olması filan ana muhalefeti bile milli iradenin tamamlayıcı parçası ve ortağı yapmıyor.

Bir de bu kültürde atanmışların, seçilmişleri baştan aşağı kalaylama, ödev buyurma ve parmak sallayarak komut yağdırma hakkı var. Ama sistem, atanmışlara yan bakmayı bile seçilmişlere yasaklıyor. Anlaşılmıştır herhalde.

Duyduk duymadık demeyin, demokrasi kültürümüz artık böyle gerektiriyor. Herkes saygı duymayı ve ayağını denk almayı öğrenecek.

Cebellezinin hesabı nasıl sorulacak?

Kürşat Ayvatoğlu, iktidardan nemalanmak için, kapılar açılsın diye AK Parti Genel Merkezinde işe girdiğini itiraf etmişti.

AK Partili Mahir Ünal, konuyu parti içinde değerlendireceklerini ve sonuçları paylaşacaklarını açıkladı. Fevkalade!

Fakat açılan kapılar kamu kaynaklarınındı, parti kasasının değil ki!

Kamudan haksız kazanç sağlama varsa, hesabının görüleceği tek yer parti kurulları mı?

Yargı, uyuşturucu ticareti kısmına bakacak. Parti, kötü alışkanlıklarına rağmen nasıl işe alındığına...

Peki nüfuz ticaretine, ani zenginleşme boyutuna, vurgun kısmına, arkasının nerelere uzandığına kim bakacak?

Yalnız AK Parti’nin çürükleri ayıklama meselesi mi, milletin meselesi.

Parti kimliğini kötüye kullandığını, çıkara alet ettiğini itiraf eden büro elemanının, cebelleziden yargılanması için suç duyurusunda bulunmak AK Parti’ye yakışmaz mı?

Yoksa insanların aklına kötü şeyler gelecek. Elemanın, çok şey bildiği ve korunmazsa öteceği mesajı vermek için, ucundan itiraf eder gibi yaptığı düşünülecek. Kapatılacak gibi değil, benden söylemesi.

YORUMLAR (56)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
56 Yorum