Öcalan'a yer var da İmamoğlu'na yok mu?
Öcalan'ın beklenen çağrısı, 15 Şubat'a yetişmiyor. Gün yaklaşırken Öcalan yerine PKK'dan açıklama geldi.
Terör örgütü, Öcalan'ın yakalanma yıl dönümü için bir açıklama yayınladı. Ama daha çok Öcalan'ın olası çağrısına altlık oluşturmaya dönük.
Özetle ne mi diyorlar...
Bir: "26’ncı yıldönümü; karanlıklar aşılarak, özgürlüklerin önünü açacak tarihi bir aydınlığa gebedir. İnanıyoruz ki, böyle tarihi bir çıkış yapılacak ve herkesi içine alan bir demokratik dönüşüm süreci gelişecektir."
İki: "Devlet korkmasın; Öcalan ve Kürtler devleti yıkmayacak, demokrasiye duyarlı ve açık temelde yeniden yapılandıracaktır. Türkiye toplumu korkmasın; Öcalan ve Kürtler Türkiye’yi bölmeyecek, Kürt özgürlüğü temelinde Türkiye’nin demokratikleşmesi için çalışacaktır."
Ve üç: "Belli ki Öcalan'ın beklenen açıklamasıyla yeni bir süreç başlayacaktır. Kuşkusuz her şey bir açıklama ile gerçekleşmeyecek ve her şeyi sadece Öcalan yapmayacaktır. Sorun hepimizin olduğu gibi, görev de hepimizindir."
Oysa Bahçeli'nin Öcalan teklifi netti. Kürt Sorunu, süreç, açılım, müzakere, çözüm ve önşart yoktu, asla da olmayacaktı. Örgüt, tek taraflı silah bırakıp kendini lağvedevekti.
Kandil ise oraya takılmıyor, "korkmayın" diyor. Bu cesaretlendirme ve teşvik, bir sürecin, bir demokratik açılımın önünü açar mı? Vakit geldi ama orası hâlâ bir büyük bilinmez.
Muammanın nerede düğümlendiğini, DEM İmralı heyetinden Sırrı Süreyya Önder ifşa etmişti. Bahçeli'nin çok olumlu yaklaşımına karşın devlet aklının net olmadığını söylemişti. Herhalde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kastediyordu.
Dolayısıyla iktidar ortakları, Terörsüz Türkiye ve iç cepheyi güçlendirme hedefinde mutabıktı. Ama buna hangi yolla, nasıl ulaşılacağında ayrılıyorlardı. Önder'e göre belirsizlik ondandı.
MHP lideri, suyu yalağından deĝil kaynaĝından içmek için Öcalan'ı konuşturmak istiyordu. Demek, ortağı henüz aynı fikre gelmedi.
O gün bugündür... Erdoğan'la Bahçeli, güçlendirilecek iç cephenin kapsamı konusunda da görüş birliğine varmamış gibi.
Öcalan'ın çağrısının eli kulağında, ancak beklentiler örtüşmüyor. Tarafların, birbirlerinden aynı şeyi anladığı da hayli su götürür. Bu koşullarda ne sonuç doğurur, ortam hazır mı, umulan karşılığı bulur mu; bu bir.
İkincisi de Dönüp dolaşıp yine şuna geliyoruz:
Artan dış tehdide, etrafımızda daralan ateş çemberine, yaklaşan tufana karşı iç cephe güçlendirilecek, Nuh'un Gemisi'ne binilecek de...
Hem Ahmet Türk'ü hem de kayyumları nasıl alacak içine?
Hazırlanan Nuh'un Gemisi'nde Öcalan'a yer varken İmamoğlu'yla Yavaş'a yok mu?
DEM'e kapı açık da CHP'ye kapalı mı?
Cumhur İttifakına oy vermeyen halkı, söz geçiremedikleri gazetecileri de kapsıyor mu?
Açıklığa kavuşmuş, adı konmuş değil. Uygulama, pek de kapsayıcı olacağını göstermiyor.














