Yıldırmayan yıldırma taktikleri

"Gülşen'den şikayetçi olanların sayısı 702 oldu" başlığı, size ne çağrıştırıyor bilmem.

Ama ben ne zaman böyle bir haber görsem, "312 general davası"nı hatırlıyorum.

2003'te, o günkü Akit gazetesinde çıkan bir haber üzerineydi. 312 general, kişilik haklarına saldırdığı gerekçesiyle Akit'i şikayet etmişti.

"Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke" başlıklıydı.

Toplu suç duyurusu, davaya dönüştü. Akit, yüklü bir tazminata mahkum edildi. Fakat batıp kapanmadı, zehirli bir dille yayın hayatını da sürdürüyor.

Hatta baskı ve yıldırma kampanyası olarak görüldüğü için, ters sonuç doğurdu. Askeri vesayetle mücadele adına destek ve dayanışma bulmasına yaradı. Akit'i şımarttı, güçlendirdi, karalayıcı nefret söylemlerine iftiracı özgüveni dahi kazandırdı.

Ters tepmesine rağmen AK Parti, yine de bu yöntemi sevdi ki benimsedi. Her fırsatta kullanıyor.

Orijinali işe yaramış sanki. Toplu şikayetçiler, istediklerini elde etmiş mi ki; kopyası, taklitleri işe yarasın?

Abdurrahman Dilipak; İstanbul Sözleşmesi'ni savunan AK Partili kadınlara karşı, Akit'te zehir zemberek bir yazı döşenmişti. "AKP'nin papatyaları" diyeydi. Hakarete giren ifadeler de içeriyordu.

En yenilir yutulur eleştirilerinde; "AK Parti içindeki AKP'liler"i, "FETÖ'nün zihniyet ikizi gibi" davranmakla suçluyordu. "Hem uluslararası fonlarla desteklendikleri, hem de kamu fonlarını kullandıkları"nı söylüyordu.

AK Parti'de sert tepkiyle karşılandı.

Fakat Dilipak'a sözlü mukabeleyle yetinilmedi. AK Parti kadın kolları, Türkiye genelinde suç duyurularıyla yargıya da taşıdı yazıyı.

Toplu suç duyurularının amacını, İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Rabia İlhan, şöyle açıklamıştı:

"Umarız ki Genel Merkezimizden ve 81 ilimizden, 922 ilçemizden yapılan bu çağrılar vesilesi ile bundan sonra kalemini siyasal tehdit aracına kimse döndürmez."

2 yıl geçti...

Dilipak'ı sindirdi mi peki, sivri kalemini köreltti mi, gözünü korkuttu mu? Hayır. Hakarette değil ama yazıdaki görüşlerinde ısrar etti. Geri çekilmedi.

Suç duyurularıyla yıldırma, sindirme yöntemi başarılı olsaydı; Dilipak'ın Akit'teki yazılarına geçen hafta son vermeye gerek kalmazdı.

Bu bile Dilipak'ın artık susup pısarak sesini keseceği anlamına gelmiyor. "İki namaz kıldın diye ekonomi düzelmez" yollu çıkışıyordu dün yine Cübbeli Ahmet'e.

Gülşen'de de farklı olmayacak, şarkılarını daha gür söyleyecek, alkışı daha kuvvetli olacak. Parayla sahne alıyordu, artık eğlenmenin yanında dava için de dinlenecek. Statüsü değişti, kitlesinin gözünde sembolik bir değere kavuştu.

4 ay sonra savcı, re'sen harekete geçmiş. 4 ayda, duyup da kin ve düşmanlığa tahrik olan hiç kimse çıkmadığı halde. Ve sahnedeki münasebetsiz şakasında diretmemesine, özür dilemesine rağmen. Halkı, kin ve düşmanlığa tahrikten tutuklanmış, sonra ev hapsine çıkarılmıştı.

Ama suç duyuruları kesilmiyor, imam hatiplilere çağrılarla 81 ilde artarak devam ediyor.

Geçmiş örnekler ortada. Ters tepmiş, maksada hizmet etmemişti.

Muhaliflere yönelik nefret söylemlerine tanınan geniş ifade özgürlüğündeki çarpıklığı, belirginleştiriyor sadece.

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden siyasi dolduruşlardaki çifte standardı da göze sokuyor. Başka da bir faydası yok.

GÜNÜMÜZÜN BİR PİR SULTAN'I

Dünkü ikinci yazım, "iktidarın fikir ve ahlak zaptiyeleri" hakkındaydı.

Pir Sultan Abdal'a mal edilen şu dörtlüğü kullanmıştım:

"Demiri, demirle dövdüler/ Biri sıcak, biri soğuktu/ İnsanı, insanla kırdılar/ Biri aç, biri toktu."

Edebiyatsever bir dostum aradı, Pir Sultan'a ait olduğundan emin miyim diye.

Tabii ki değildim. Galatımeşhura benziyordu.

Bir okur da haklı olarak eleştirdi. Kime, hangi döneme ve tarza ait olduğunu; sözlerinden, söyleyişinden görür görmez anlayamamayı ayıplayarak.

Gerçek şu ki, tek bir Pir Sultan Abdal yok. Bu mahlasla tanınanlar, birden fazla. Şiirleri de farklı dönemlere, tarzlara yayılıyor. İsmen benzerliği olmayıp yakıştırılanları da koyun üstüne.

Ona mal edilen her dört şiirden ortalama ancak biri, 16. yüzyıl halk şairine kadar götürülebiliyor.

Diğerleri, yaygın bir yanlışlık eseri aynı kişiden bilinenler. Söz konusu dörtlük de öyle olsa gerek. Muhtemelen günümüzün farklı isimdeki bir Pir Sultanı'na ait.

Başka bir şairin Pir Sultan'la karıştırıldığı güncel siyasete de kinayeli nispetti güya yaptığım.

Fakat lafı uzatmak pahasına bir parantez açsam, daha doğru olacakmış. Okura ve dostuma, dikkatleri için teşekkür ederim.

YORUMLAR (31)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
31 Yorum