‘Meleklerin İsyanı’ ve insandaki iktidar hırsı

Batı edebiyatında din ve mitoloji, önemli bir yer tutar. Meselâ Goethe’nin “Faust”unu dinî ve mitolojik bilgiye vakıf değilseniz anlamanız zordur, Dante’nin “İlahi Komedya”sı, William Blake’in, Rilke’nin şiirleri de öyle. Bu eserlerde “Tevrat” ve “İncil” geniş yer tutuyor.

Geçen hafta Anatole France’ın “Meleklerin İsyanı” (Yalçın Yay., Çev. Ahmet Kuşçuoğlu, 1995) adlı romanını okudum. Bu da saydıklarım gibi din ve mitolojiyi -tabii felsefe ve politikayı da- konu edinen bir eser. Yeri gelmişken John Milton’un “Kayıp Cennet”i (Pegasus yay., Çev. Enver Günsel, 2020) ile France’ın “Meleklerin İsyanı”nın, meleklerin ve insanın Tanrı’ya isyanını konu edinmeleri bakımından benzer olduğuna işaret edeyim. “Kayıp Cennet”te İblis Tanrı katından ve Cennet’ten kovulup ‘Büyük Derinlik’e -belki de dünyaya- atılınca;

“Burası mı, bu toprak mı, bu iklim mi?

Semavi ışık yerine bu kasvetli karanlığa mı geldik?” (s. 13)

der. Adem ile Havva da yasak meyveyi yedikleri için o ‘kasvetli karanlık’a düşmedi mi?

Şeytan, hırslıdır, özgür ve bağımsız olmak istemekte, iktidar tutkusuyla yanmaktadır. Bu büyük tutkuyla; “İktidarda olmak Cehennemde de olsa hırsa değer/ Cehennemde hüküm sürmek yine de Cennette hizmetten iyidir.” (s. 14) diye haykırır! Benzer konuşma “Meleklerin İsyanı”nda da var, orada da Şeytan; “Cehennemdeki özgürlük, cennetteki esirlikten iyidir.” (s. 119) diyor. İlginç, Harold Bloom da “Etkilenme Endişesi” adlı eserinde yeni şairin/ ephebenin, selefin etkisinden kurtulma ve kendi olma isteğini Şeytan’ın Tanrı’ya başkaldırmasına benzetir, bu nedenle modern şiirin ‘daimonik/ şeytansı’ olduğunu söyler. Ama Homer’in “Odysseus”unda Aşil tam tersini savunuyor. Yer altına, yani ‘kasvetli karanlık’a indiğinde ve Odysseus ona “görüyorum ki ölüler üzerin[d]e hükmün sürüyor” dediğinde, verdiği cevap çok manidardır: Ölüler diyarında, o kasvetli karanlıkta kral olmaktansa, “bir yanaşma gibi, yoksul bir çiftçinin hizmetinde…” olmayı yeğlerdim!..

Anatole France’ın “Meleklerin İsyanı”nda da bu ölümlü dünyaya sürülen bir kısım âsi melek (Arkad, Mirar, Istar, Zita, Nektar) Tanrı’ya, Arkad’ın deyişiyle o “gökyüzü krallığı”na isyan eder, büyük bir isyan organize etmek için çalışmaya koyulurlar. Arkad, onlardan biridir. Büyük bir aşkla Tanrı’nın varlığına dair kitaplar okur. Bu çerçevede France’ın romanında yer yer dinle bilim karşı karşıya gelir. Bilim, dini ve kiliseyi hayatın dışına iter. Örneğin İblis’in şu sözleri bilgi ile iktidar arasındaki ilişkiyi, bilimle din arasındaki çatışmayı dile getirmesi bakımından önemlidir:

“Dünyaya egemen olmanın, doğaya etkin olmanın, tanrılaşmanın tek yolu bilgidir. Biz yıldırımı zaptetmeliyiz.” (s. 119)

Böylece yazar, dinle bilim arasındaki çatışmayı, Tanrı’nın varlığını, ezeli ve ebedi oluşunu, evreni yaratmasını tartışmaya açar. Romanda isyankâr melekler, dünya denen bu kasvetli karanlığın asi ruhunu simgelerler. Amaçları “Gökyüzünü fethetmek için yeryüzünde büyük bir melek örgütü kurma[k]” (Meleklerin İsyanı, s. 86), Tanrı’nın krallığını devirmek ve “yerine şeytanı geçirmek”tir (s. 136).

Belli ki France, modern dünyada giderek güçlenen tanrıtanımaz ‘ihtilâlci daimonik ruh’u sembolik ve ironik bir dille anlatmayı amaçlamış.

Ya sonra?.. Bütün bu ihtilâlcı ruhlar; melekler, başkomutanları Şeytan’ı bulurlar. Şeytan, bir rüya görür. Rüyasında Tanrı’nın imparatorluğunu yıkar. Ama!..

İktidar hırsı böyledir işte!. Karşı çıktıklarını bir bir yapar; iktidara geldiğinde Şeytan da kendini tanrı ilân eder (s. 183). Buna gülen arkadaşı Arkad’ı huzurundan kovar, diğer özgürlük savaşçısı arkadaşları Istar ve Zita zaten çoktan yeryüzüne kaçmışlardır…

İnsandaki iktidar hırsının ironik bir anlatımıydı “Meleklerin İsyanı”...

YORUMLAR (31)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
31 Yorum