Eğitimin elediği çocuklar
LGS üzerinde çok duruyorum. Ortaokuldan liseye geçiş öğrenciler arasında önemli bir ayrıma dönüşüyor.
Sanayi toplumu kendisi için ihtiyaç olan bireyleri belirlemek için belli kıstaslar ile öğrencileri elemeye tabi tutuyor.
Ekonomi tüm ülkelerin eğitim sistemini belirleyici bir faktör konumunda.
Gelişmiş ülkelerden, geri kalmış ülkelere kadar her ülkede öğrencileri eleme metodu var.
Her ülke kendi eğitim sistemini dünyadan bağımsız olarak görse de aslında tüm eğitimlerin yaptığı aynı: Ekonomi için iyi öğrencileri önceden belirleyip öğrencileri erken yaşta ekonominin verilerine uygun bireylere dönüştürmek.
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde de bu durum geçerli. Avrupa ve buna eşdeğer gelişmiş ülkelerde her öğrencinin portfolyo dosyası vardır. Öğrenci okula başladığı andan itibaren devlet onu kontrol altına alıp gelişimini takip eder. Öğrencinin büyüme sürecinde aldığı eğitim-öğretime, yaptığı sosyal aktivitelere bağlı öğrencileri okullara yönlendirir.
Öncelikle soyut düşüncesi gelişmeyen farklı düşünmeye kapalı, farklılıkları benimseyip bilgiye uyarlamayan, bildiğinden yeni bir şeyler üretmeyen öğrencileri meslek liselerine yönlendiriyor.
Yüzde onluk öğrenci dilimini belirliyor. Bu öğrencileri akademik başarısı yüksek üniversitelere hazırlıyor. Tabi bunu yaparken okul yönetimi veliler ile işbirliği içinde. Okul yönetimi, rehberlik birimi veliyi; çocuğunu doğru yönlendirmesi için bilgilendiriyor, veliye destek oluyor.
Lise birden başlayıp son sınıfa gelindiğinde her çocuğun gideceği üniversite, okuyacağı önlisans okulları belli oluyor. Mesleğe gidecek çocuklar da belli oluyor.
Lisenin sonlarına doğru artık çocuklar akademik başarı, davranış, kişisel gelişim, kabiliyetleri portfolyo dosyası göz önüne alınarak gideceği üniversitelere, yapacağı mesleklere yerleşir.
Ülkemizde yapılan LGS tüm bu tercihlerin ilk belirleyici eleme sınavıdır. Bu açıdan da çocukların hayatında önem arz ediyor dersem abartmamış olurum. Türk eğitim sistemi de sanayi devletlerinde olduğu gibi yüzde onluk dilimi belirleyip eğitimde önceliği bu okullara vermeye meyilli bir politika izliyor. Bunun adını her ne kadar koymasa da uygulamalar bunun göstergesi.
Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk Bey, önümüzdeki yıldan itibaren her öğrencinin bir portfolyosu olacağını söylemişti. Böylece bizim ülkede de öğrencinin gelişimi kayıt altına alınmış olacak. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de öğrencilerin gelişimi daha iyi takip edilebilecek. Meslek ve okul seçiminde öğrenci ile ilgili daha doğru bir karar verilebilecek. LGS’ye olan ihtiyaç belki de ortadan kaldırılacak.
Türkiye’nin eğitim sistemi, henüz ekonominin verilerine uygun oluşmadığı için ülkemizde portfolyo yerine sınavlar ile öğrencilerin gideceği okullar belirleniyor. Türkiye merkezi sınavların yapıldığı bir sınav cenneti ülkesi.
Geçtiğimiz hafta üniversite giriş sınavına başvuran öğrenci sayısı 2 milyon 446 bin kişi.
LGS’ye de 1 milyona yakın öğrenci tahminen müracaat eder.
Immanuel Kant’ın “İnsan ancak eğitimle insan olmaktadır.” sözünün modern eğitimde geçerliliği yavaş yavaş yok oluyor. Aristotales’in “Gerçek mutluluk mal ve mülke sahip olmakla değil, akıl ve erdeme sahip olmakla mümkündür.” Sözünü tersine çevirirsek modern eğitimin öğrenciyi ikame ettiği adresi görmüş oluruz.
Ülkemizde son dönemlerde esen eğitim reformlarını, ekonominin verilerine uygun bireyler yetiştirmek olarak da okuyabiliriz.
Bir dönem sonra dünyada belki de eğitimin amacı olan “akıl ve erdeme sahip bireyler yetiştirmek” gibi ulvi söylemler, amaçlar eğitim tarafından iyice dışlanıp okulların avlusuna dahi alınmayacak.