Kendini okumak

Türkiye’de özellikle 2000’li yıllardan sonra ilkokul başta olmak üzere çocukların kitap okuma oranı eski yıllara nazaran arttı.
2010 yılından sonra bu oran daha da arttı. Çocuklara yönelik yayın yapan kitaplar çeşitlendi. Popüler yazarlarımız çocuk kitapları da yazmaya başladı. Pedagojik açıdan kaliteli kitaplar hazırlandı. Sadece çocuk kitapları yayınlayan yayınevleri kuruldu. Büyük yayınevleri de kendi içinde çocuk yayınları neşrini yoğunlaştırdı. Belli yaş aralıklarına hitap eden çocuk dergileri çıktı. Çocuk edebiyatı piyasası oluştu. Buna bağlı olarak da çocuk edebiyatı kitlesi çoğaldı. Çocuk yayınları ve okuyucu kitlesi birbirini besledi, büyüttü.
Ülkemizde kitap okuma oranı en fazla ilkokul öğrencilerinde görülüyor. İlkokul öğrencisi önerileni yapmaya yatkın bir fıtrata sahip.
Öğrencilerin yaşı ilerledikçe çocuklarda okuma oranı azalıyor. Altıncı sınıftan itibaren çocuklar kendi iradeleriyle hayatlarını ikame etmeye başlıyor. Öğretmen ve ebeveynin çocuğun hayatındaki kontrolü azalıyor. Çocuğu kontrollu bir program ile takip edip yaptırım uygulama da zorlaşıyor. Altıncı sınıfta başlayan kitap okuma oranlarındaki azalma liseden üniversiteye geçtikçe peyderpey azalıyor.
Ekran kitap okumaya düşman.
Kitaptan uzaklaşan öğrenciler; ıpad, akıllı telefon, bilgisayar, televizyon ekranına yöneliyor.
Ekranın renkli hareketliliği, oyunları tuşlama hazzı çocuklarda görme zekasını aktifleştiriyor, beynin işlevini tembelleştiriyor.
Okuma, okuduğunu düşünme, ekran tetiklemesi sonucu çocuğa meşakkatli geliyor.
Çocukları siyah beyaz sayfaların arasına yönelmekten alıkoyuyor.
Kitap ile arasına mesafe koyan çocuk; kendini ifade etme ve hayatının mimarı olma özelliğini yavaş yavaş yitiriyor. Ekranda kendisine dayatılanı izlemek, oyunu oynamak zorundaymış gibi kendisi için biçilen role uygun davranarak zamanla edilgenleştiriyor kendini.
Çocuk yaşta kitap okuma ile beslenen; yanlışa itiraz etme, düşünce üretme, sorunlara çözüm geliştirme, eleştirel düşünebilme gibi özellikler kitaptan uzaklaşıp ekrana yöneldikçe çocukta buhar oluyor.
Reklamı yapılan her ürünü tüketmek zorundaymış gibi söylenen her şeyi doğru kabul eden bir hayatın pasif yaşayıcısı olmaya dönüşüyor çocuk.
Kitap okuma alışkanlığı mevcut ailelerde çocuklar daha seçici. Dayatılan her hayatın rolünü yaşamıyor. Kendine uygun olanı kendince doğru bulduğunu tercih ediyor.
MEB’in LGS Değerlendirme Raporunda görünen eğitimli aile çocukları ile ilkokul mezunu aile çocukları arasındaki 60 puanlık farkın nedenlerinden biri de eğitim seviyesi yüksek olan ebeveynlerin kitap okuması ve çocuklarına kitap okutmalarıdır.
Merkezi sınavlarda da başarı oranı yüksek olan öğrenciler çok test çözen öğrenciler değil çok kitap okuyan öğrencilerdir. Merkezi sınav soruları 8. ve 12. Sınıfta okumaya bağlı anlama ağrırlıklı sorulardır. Kitap okuyanın farka gideceği bir sınav.
Mesleki hayatlarında da iş verimi yüksek olan insanlar amirin her sözünü yerine getiren emir uygulayıcılar değil iş yerinde dahi masanın çekmecesinde kitap bulundurup zaman buldukça kitap okuyanlardır.
Kitap ile öğrencinin arasına mesafe koyan bir neden de ilk, orta ve lise öğrencilerine okutulan kitabın niteliği.
Okul öncesi çocuklara bol resimli az yazılı kitap okumak gerekirken İlk ve ortaokul çocuklarına hayal dünyasını besleyen, gençlerin oyun kurucu olmasını sağlayan, kendini ifade etme becerilerini diri tutan kitaplar okutmak lazım.
Okuduğu kitaplardan yola çıkarak kendi hayalinin hikayesini kurabilsin çocuklar.
Bilme ağırlıklı değil, yaşama ağırlıklı kitaplar okuyan öğrenciler hem kitab ile bağını devam ettirir hem de okuduğu kitapları hayatlarına uyarlarlar.
Yunus Emre’nin “İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir / Sen kendini bilmezsin /Ya nice okumaktır.” Şiirindeki kendini bilmek dediği dünyaya böylece çocuklar güvenilir, sağlam ve doğru adım atmış olur.
Kitap ile çocuklar ardındaki mesafenin bir diğer nedeni de kendi ideolojilerine uygun bir çocuk yetiştirmek isteyen ebeveynler, cemaatler, ideolojiler. Bunların, küçük yaşta çocuklarına dayattığı edebi zevkten, pedagojik formasyondan uzak zevksiz kitaplar.
Çocuk gördüğünü yapar, duyduğunu söyler misali çocuklarımıza kitap okutmak istiyorsak önce biz öğretmenler ve veliler okumalıyız.
Bu nesle, ne nesli dersek diyelim fark etmez, emir cümleleriyle bir şey yaptırmak zor. O zaman okumanın öncüleri büyükler olmalı ki çocuklar onları örnek alsın.
Kazancı kalbinde olan yazar: Hüseyin Su.
Bir ebeveynin ve eğitimcinin okumasında derinlik gördüğüm yazar Hüseyin Su.
Hüseyin Su’nun hikayelerinin öznesi: insandır. Hikayelerini, insanın iç dünyasındaki gıda kurgulamış. İçimden merhamet geçen hikayeler, okuyanı merhametin kapılarından geçiriyor. Her sayfanın harflere dökülen yanı kadar birde sayfalarda olmayıp okurken insanın duygu ve düşüncesinde yeşeren bir yanı var. Hüseyin Su’nun hikayeleri yatay hareketlilik izlemiyor. İnsanın iç derinliğine dalıyor. Dikey bir yolculuğa çıkarıyor okuyucusunu. Okuyucuya hikayeleriyle derinlik kazandırıyor. Bazen de öz eleştirisini yaptırıyor okuyucusuna. Büyük laflar etmeden küçük hayatlardan büyük insana giden yolun kapılarını açıyor bize.
Kendi duygu derinliğinde yoğunlaşıp keşfe çıkmak isteyenlerin okumasında yarar gördüğüm bir yazar: Hüseyin Su

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum