Demokrasi delik deşik
Demokrasi kurumunun, temsili demokratik yapıların bunalım geçirdiği bir dönemdeyiz. Bunalımın göstergesi, her zaman olduğu gibi demokrasi dışı dalga ve arayışlar. Bu dalga ve arayışlar, sürekli alan genişletiyor, münferit gelişmeler olmanın ötesine geçiyor.
Fransa’da Nisan ayında yapılan seçimlerde aşırı sağcı, mülteci karşıtı, Müslümanlar ve Nazileri eş tutan başkanlık yarışında Marine Le Pen yüzde 41,5 oya ulaşmıştı. Partisi, 89 milletvekiliyle ülkesinin üçüncü büyük siyasi hareketi. Üstelik aşırı sağın bu gelişmesi bir anlık bir tepki sonucu değil, yıllar içinde tedrici şekilde bir süreç gibi oldu.
İsveç’te, sosyal demokrat İskandinav modelinin kalesi, Eylül ortasında yıkıldı. İktidarı sağ blok ele geçirdi. Asıl önemlisi bu değişimde, Neo-Nazilerin devamı olan siyasi hareketin, İsveç Demokratlarının oynadığı rol ve aldığı oy. Göçmen karşıtlığı bilenen bu hareket yüzde 20 oyla parlamentoda çoğunluğu oluşturan sağ partiler bloku içindeki en büyük parti oldu, hükümeti belirleyecek güce erişti.
Ve en nihayet geçen hafta sonu İtalya. İtalya’nın Kardeşleri hareketi ve lideri Meloni yüzde 26’yla seçimleri birinci sırada tamamladı. Amiral gemisini bu faşist hareketin oluşturduğu sağ ittifak (Salvini’nin Kuzey İtalya’nın ülkeden ayrılmasını savunan ‘Lig’ hareketi ve Berlusconi’nin Forza Italya’sıyla), 44-45’e ulaşmış durumda. Faşizm kabusunun, doğum yeri İtalya’ya yeniden toplumsal destek bulması ve seçimlerden birinci parti çıkması son derece sarsıcı bir durum.
Avrupa aslında bir çok noktada demokrasi açısından delik deşik.
Polonya’da Kaczynski, Macaristan’da Orban demokrasinin sınırlarını her anlamda zorlayan popülist liderler. Danimarka, Hollanda, Avusturya güçlü ırkçı partilerin bulunduğu ülkeler.
Artan ekonomik kriz, enflasyon, yüksek işsizlik oranları, yerleşik kurumlara yönelik tepkiyi ve öfkeyi besliyor. Tek kültür hegemonyası eğilimiyle ortaya çıkan göçmen ve öteki düşmanlığı. Bu faktörler yukarıdaki örneklerin ortak unsuru.
Tüm bunlardan bir sonuç çıkar nasıl?
Avrupa Birliği, onu doğuran Avrupa projesi ve liberal Batı değerleri, 1918-1939 evresinden sonra bir kez daha ciddi bir kriz yaşıyor. Çağdaş Avrupa’nın temelleri faşizm deneyiminin ürettiği hüsran, buna karşı alınan önlemler ve savaş karşıtlığı üzerine kurulmuştu. Avrupa Birliği’nin fikri, demir-çeliğin, silah üretimini sınırlanması ve denetlemesiyle start almıştı. Avrupa projesi, liberal demokratik erdem ve kriterlerle iç içe giren entegre Avrupa yaratmaktı.
Bugün rüzgar tersten esiyor.
Açık toplumun yerini, tek kültür düzeninin alması istikametinde siyasal, hatta toplumsal irade büyüyor. Devlet toplum karşısında, silah ve güvenlik pasifik güç karşısında, stratejik çatışma kültürel etkileşim karşısında alan kazanıyor. Doğu Akdeniz’deki enerji gerilimi, Kırım’ın Rusya tarafından ilhakı, Ukrayna işgali ve savaş, Donbas’taki son durum, tüm Avrupa’da tehdit, güç ve kutuplaşma fikrini besliyor. 2. Dünya savaşının cezalı ülkesi Almanya, yeniden dünyanın en büyük askeri güçlerinden biri olacağını açıklıyor, silaha ayrılan bütçeler devasalaşıyor, devletin güçlenmesi, uluslararası alan hakimiyeti fikrinin öne çıkması yaşanıyor.
Tüm bunlar, rejimler bakımından kaçınılmaz otoriter boyutlar içeriyor.
Toplumlar da, her ülkede farklı düzey ve biçimde olsa da, bu gelişmelerden muaf değil. Yaşanılan diyarın içe kapalı siyasi ve kültürel tahkimi büyük bir toplumsal dalga, karşıt kesimleri bile etkiliyor.
Türkiye’de siyasi iklimi bu açıdan da değerlendirmek gerekir.
Dış politik iklim, gelişmeler siyasi davranışları, seçmen tavrını etkilemiyor diyenlere pek kulak asmayın.
Türkiye’deki siyasi durum da, bu iklimin devamını, parçasını oluşturuyor.
J. Biden 1 ay önce ölmüş olan senatöre seslenmeye çalışıyor. Koskoca ABD'yi böyle bir adam yönettiği halde ekonomi çakı gibi sağlam duruyor. Bizde asrın lideri olduğu halde ekonomi 7 şiddetinde sarsılıyor. Biz gerçek demokratik sisteme hiçbir zaman geçmedik. ABD'deki denge-denetim mekanizması bizde olsaydı. Şu an gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmıştık. Tek eksiğimiz siyasetçinin seçim dışında demokratik bir denge-denetim mekanizma ile denetlenemiyor olmasıdır. Demokrasiyi hemen kötülemeyelim lütfen.
Yanıtla (3) (0)Ali Bey, sadece demokrasi değil, geleceğimiz, huzurumuz, mutluluğumuz, sınırlarımız "delik deşik". Yazık oldu bugünümüze ve geleceğimize...
Yanıtla (12) (0)Bir de bugünlere giden yolda güya entellektüel, güya okumuş-yazmışların “ileri demıkrasi” masalına aldanıp, döşediği taşlar olmasaydı
Yanıtla (9) (0)yazarda bir çelişki yok. bir zamanlar "muhafazakar çevrenin merkeze giden yollarını tıkayan taşları demokrasi kültürünü geliştirerek çözmek gerekir" demiş olmasında bir yanlışlık da yok. iyi niyet körlüğüne benziyor Ali bey gibilerin duruşu. Sonuçta destek verdiği insanlar başka yere savrulmuş bile olsalar, bir insan iyi niyetli olduğu için suçlanmamalı bence.
Yanıtla (1) (3)Suçlanan iyi niyet değil! Öngörüsüzlük ve yetersizlik! “Demokrasi tramvaydır, binersin istediğin yerde inersin” diyenler ile demokrasi peşine düşen, “AB hristiyan kulübü” diyenlerle AB üyeliği peşine düşenlerin neresini savunacağız!! Bu saflıktan öte vahim bir gaflet değil ise bilerek milletin aldanmasına alet oldular demektir. Orada evet diyerek tüm bu olumsuzlukları ciro ettiler. Adam o gün söylemiş, Dileyen dinlesin öngörü neymiş! https://twitter.com/SuleymanBey_/status/1575162144504500237
Yanıtla (3) (0)Demokrasi,, TUZU KURU olanlarin cikari olduğu sürece gecerlidir..Bu daha iyi günler. Almanya'da Nasyonalizm Hortladi mi..Halay başı olacak...Sonra hep beraber göreceğiz neticeleri..Uyanik olan şimdiden Turk Milleti icinde yerini alır..
Yanıtla (2) (2)Uyanık olan şimdiden ABD yoluna düşer!
Yanıtla (2) (2)Tek ulus tek ırk gibi faşizan yönetimler en sonunda birbirlerini yerler olan ülkeler hiç bir zaman huzur bulamamıştır yaşayarak buna şahidiz
Yanıtla (0) (1)İnsanın doğası değişmedikçe durum değişmez.Kuvvetli zayıfı,zengin fakiri,akıllı akılsızı köleleştirmeye çalıştıkça ne savaş biter ne çatışma.
Yanıtla (2) (0)Savaşların bütün yikıcılığı ve yakıcılığına rağmen insanlar arasında merhamet , yardımlaşmayı ve dayanışmayı sağlaması, onları yokluk ve acılarla terbiye etmesi gibi bir çok olumlu katkılar yaptığı da söylenebilir. Avrupada iki dünya savaşından sonraki nesil hep rahat ve huzur içinde yaşadı, hiç bir yokluk , eza cefa görmedi. Böyle olunca da rahat onlara batmaya başladı herhalde !
Yanıtla (4) (0)Tek bir dünya devleti olmayacağına göre ,imparatorlukların yerini herşeyleri yalan olan sayısız ulus devletcikler aldığına göre,insanlık binlerce yıl boyunca yaptığı gibi birbirini yiyecek
Yanıtla (4) (2)Konfor ve refah varken, neyin kavgası edilecek ki, alışılan düzen tehdit edilince pasta küçülünce kavga başlıyor doğal olarak.
Yanıtla (3) (0)Demokrasiden uzaklaşan ve adaletsizliğe ve zülümlere ses çıkarmayan dünya kısa zamanda batışa geçecektir.Bundan emin olabilirsiniz.Tüm bu otokratik liderler kendilerinin ve kendi milletlerinin sonunu getirecekler yakında. Zira zulm ile abad olanın ahiri berbat olur.Hiç bir zalimin sonu iyi olmamıştır.Aha buraya yazıyom Putin dahil bütün despotların sonu da berbat olacaktır.Sabredenler ve doğrular kazanacaktır.Allah doğrularla ve mazlumlarla beraberdir, O zalimlerin hakkından gelendir.
Yanıtla (7) (2)