Ders vermek haddinize mi?
Uçakta buyurmuş cumhurbaşkanı:
“Bakın şimdi AİHM bir karar almış. Bu Kavala denilen Soros artığıyla ilgili olarak Türkiye’yi adeta burada mahkum etmek istiyorlar. 10 tane büyükelçi bu açıklamayı niye yapar? Bu Soros artığını savunanlar, bunu nasıl bıraktırırız gayreti içindeler. Söyledim Dışişleri Bakanımıza, bizim bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz. Türkiye’ye böyle bir ders vermek haddinize mi sizin? Kimsiniz siz? Neymiş? Kavala’yı bırakın. Sen kendi ülkendeki haydutları, katilleri, teröristleri bırakıyor musun? Amerika’sı, Almanya’sı, hangisi böyle bir şeyi şu ana kadar yaptı? Yapmadılar ve yapmazlar. Konuştuğu zaman sana verecekleri cevap şudur, “yargı bağımsızdır”. Sizde yargı bağımsız da bizdeki yargı bağımlı mı?”
Evet, soru bu…
Bizde yargı bağımlı mı?
Anayasa’nın 132. Maddesi açık:
“Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna, hukuka ve vicdani kanaatlarına göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.”
Erdoğan’ın hüküm almamış bir kişiye, süren bir davadaki sanığa yönelik, “haydut”, “katil” nitelemesi, yargıya telkin, tavsiye ve müdahale midir?
Hiç tartışmasız.
O zaman bizde yargı bağımsız mıdır?
Kavala, hüküm giymedi, sanık sıfatıyla tutuklu.
Hüküm giymemiş kimsenin suçlu sayılamayacağı, ilan edilmeyeceği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yeri alan temel bir ilke, masumiyet karinesi ilkesi…
Kaldı ki, Osman Kavala’nın iddianamedeki suçlanma, tutukluluk hali ve süresi bile, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına göre, insan hakları sözleşmesine, hukuk ilkelerine aykırı.
1982 Anayasası’nın 90/5 maddesine göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türk hukuk sisteminin bir parçası ve kararlarının uygulaması kaçınılmaz. Ulusal mahkemeler, siyasi iktidarın telkiniyle (bir örneği cumhurbaşkanın yukarıdaki konuşmasında mevcut) bu kararları uygulamıyorlarsa, bizde yargı bağımsız olabilir mi?
Bir yargı bağımsızlığı raporundan okuyalım:
“Hukuk devleti ilkesinin geçerli olduğu toplumlarda hukuk, özellikle anayasalar, her bir bireyin çevresine sanki kurallarla örülmüş şeffaf bir kale inşa eder; devlet, yani siyasal iktidarı kullanan organlar bu kaleye giremezler. Siyasal iktidar bu sınırları aşıp bireylerin yaşam alanına haksız bir şekilde müdahale ettiğinde, buna ‘dur’ diyecek olan yine yargıdır…”
Erdoğan iktidarında böyle mi?
İstenmeyen kararlar veren mahkeme heyetlerinin talimatla görevlerinden alındığı, Kavala örneğinde olduğu gibi istenmeyen bir beraat sonrası savcıların hızla devreye girip sanık hakkında yeni tutuklama gerekçesi ürettiği, bir ülkede yargı bağımsız mıdır?
Erdoğan’ın şu sözler ve Kavala’nın yeniden tutuklanması arasında sadece 1 gün var: “Soros türü, bazı ülkeleri ayaklandırmak suretiyle oraları karıştıran tipler vardır, Kavala onun Türkiye ayağı … Gezi olaylarının finansörü konumunda olan kişi … Bir manevrayla onu beraat ettirmeye kalktılar…”
Sorun, sadece bunların yaşanmasında değil, bu denli rahatça, açıkça ifade edilmesinde, dahası toplumun hatırı sayılır bir kesimi tarafından satın alınmasında, sindirilmesinde, milliyetçilik, bağımsız, dış güçler iddiasıyla savunulmasındadır…
Seçimli otoriterlik böyle bir şey işte…
Durum gerçekten iç bulandırıcı…