İktidar tahribatları
AK Parti iktidarının yaptığı tahribatlar her geçen gün derinleşiyor.
Bunların başında kurumlar, özellikle devlet kurumları var.
Tahribat hem kurumların doku ve işleyişin şahıslarla, şahsi karar vericilere ikame edilmesinden, hem kadroların liyakatten uzak ve partizan bir çerçevede belirlenmesinden kaynaklanıyor.
Bugün pek çok kurumun bu istikamette yapısı değişmiş, içi boşalmış, işlevi tahrif olmuş, uzman ve yetişmiş kadroları iktidar partisinin temsilcileriyle dolmuş durumda.
Belli ki, 2023 seçimlerinde iktidar el değiştirse bile Türkiye uzun süre tahribatı gidermekle uğraşacak.
Savunma ve dışişleri devlet fonksiyonu itibariyle hayati örnekler.
Savunmada görüntü şöyle:
Yeni düzende, Milli Savunma bakanı, adeta yeni bir vesayet merkezi gibi. Terfilerde, tayinlerde kişiselleşmiş, hatta (rütbede gerekli bekleme olmadan subay terfi ettirmek gibi) olağandışı yetkilere sahip. İşleyişin esası kişisel.
Ayrıca ordu yapısı kapalı bir kutu. Bu konuda muhalif partiler, basın bilgiye, meraka sahip değil.
Subay, astsubay, sözleşmeli personel oranları, dokusu, kökeni tümüyle değişmiş durumda. Bakan Akar’ın 27 Ağustos 2020 tarihli açıklamasına göre orduya darbe girişimi sonrası alınan yeni asker sayısı 93 bin. Velhasıl, Silahlı Kuvvetler 15 Temmuz sonrası bünyesinden uzaklaştırdığı personelin 5 katını işe almış ve bunların büyük kısmını dışarıdan (kurs görüp birliklere gönderilen gönüllülerden) temin etmiş durumda. Altını çizelim: Milli Savunma Üniversitesi’den mezun küçük bir grup dışında, bu yeni personelin en az 85 bini, orduya, sınav, soruşturma, zaman zaman tartışılan mülakât aşamalarından sonra alınmışlar.
Hangi vasıflara sahipler, nasıl bir doku oluşturuyorlar? Bilmiyoruz.
Bugün alınan askeri personel rakamı kaça ulaşmıştır? Onu da bilmiyoruz.
İçişleri Bakanlığı’nın Jandarma, Özel Kuvvetler’in de 200 bin civarında personeli var. Tablo ve sorun muhtemelen burada da aynı…
Dışilerine gelince…
Pek çok kez yazdık, bu kez eski Dışişleri Sözcüsü ve Washington Büyükelçisi
Namık Tan’dan dinleyelim (T 24):
“Hariciye teşkilatımız dış politikamızın yapım sürecinden dışlandı, tek kişinin kararlarına tabi oldu…”
“Son yıllarda, meslek memurluğu kavramının bir nevi yok edilme sürecine sokulduğuna şahit olmaktayız. Usta-çırak ilişkisi yoluyla yürütülen geleneksel eğitim neredeyse sona ermiş durumda. Bakanlığa yeni alınan meslek memurlarının tecrübe kazanma imkânları giderek daralıyor…”
“Son zamanlarda, Dışişleri Bakanlığımızın adeta bir siyasi partinin arka bahçesine dönüşmekte olduğunun tezahürlerini görmekteyiz. Aralarında iktidar partisine mensup eski bakanlar, vekiller, vekil adayları ve akrabalarının bulunduğu birçok isim, büyükelçi, müşavir, ataşe sıfatı ile yurt dışı kadrolara atandı. Son birkaç yıl zarfında, 25 eski siyasetçinin önemli misyonlarda büyükelçi olarak görevlendirildiğini biliyoruz. Bu son derece sakıncalıdır. Zira, siyasi geçmişleri ve aidiyetleri bulunan bu isimlerin, diplomasinin yerindelik, objektiflik, tutarlılık ve üslupta ölçülülük gibi ilkeleri bihakkın uygulamakta zorlanacakları aşikârdır.”
Kurumların içinin boşalması devletin iç ve dış fonksiyonları bakımından son derece ciddi bir durum.
Muhalif siyasetçilerin iktidara gelirsek düzeltmek kısa zaman alır açıklamaları ise ikna edici görünmüyor.
Muhalefet seçimleri kazanır mı bilinmez, kazanırsa, seçim sonrasına çok iyi hazırlanması gerekir.