İlke, fayda, memleket
Dünya insanın sandığından ve umduğundan hızlı değişir...
İçinde yaşadığımız çağ, örneğin. 1960'lardan bu yana yaşanan değişim; siyaset, kültür, teknoloji, etik, yaşam standardı, düşünce, sanat gibi konularda, son 200 yılda yaşanan tüm değişimlerden daha etkili, daha çabuk, daha altüst edici oldu.
Dünyanın, değişirken insanı değiştirmesi de kaçınılmaz. İnsanın açıklama araçlarının, ideolojik cihazlarının yeni girdilerle anlamsızlaşması, mevcut bilgilerinin yeni bilgi ve bulgularca aşılması kaçınılmaz.
Bırakın kültürel, sosyal, politik sahayı; fizik, fiziki antropoloji, uzay konularında bile dünün usta bilginlerinin bulguları bugün aşılmış, bilim tarihinin parçaları haline gelmiş durumda.
Tarih; bilimin öyküsüyle, bilginin ideolojilerinden arınma çabasının paralel gittiğini gösterir.
Bilgide kalıcılığın süreklilik içinde değişim olduğuna, değişimin sonsuzluğuna, bilginin yüzyılları içeren kolektif niteliğine işaret eder.
Bilgi, bilim ve kolektif olan için geçerli olan, konjonktürel ve tekil insan için hayli hayli geçerlidir. Uzay fiziği ve fiziki antropoloji için geçerli olanın siyaset, düşünce ve kültür için kat be kat geçerli olması gibi...
Bunun içindir ki, insanın ve insan düşüncesinin, duruşunun değişimi doğal, hatta sağlıklıdır.
Bir insanın siyasi nitelikli düşüncesinin açıklama kabiliyetinin değeri çok yüksek değildir.
Söz insan düşünce ve duruşunun değişiminden açılınca, iki ayrı değişim istikametini vurgulamak da kaçınılmaz olur.
Ham ideolojik refleksiyonların yerini, topyekûn mantığı reddeden, bilgiden ve değişimden kotarılmış kavramların, bu kavramlara dayanan yargıların alması, bu istikametlerden biridir.
Diğer istikamet ise, bir dönemin ideolojik düşünce şemsiyesinin yerine, yeni döneme uygun bir ideolojik şemsiyenin yerleştirilmesidir.
Birincisi özgürleşmeye, bireyleşmeye işaret eder.
İkincisi aşırı siyasallaşmayı ifade eder.
Savunulan; birincisinde insanlık tarihinin kazanımı olan binlerce yıllık erdemlerdir; ikincisinde ise lider, devlet, millet gibi aşkın özneler ya da nesnelerdir.
Nesne yerine erdem koymak ile nesne yerine başka nesne koymak arasında dağlar kadar fark vardır; biri ilkecidir, diğeri faydacı...
Ne var ki, ilk tür değişim bizim ülkede hazmedilemeyen, aşağılanan bir değişim türüdür. Ulusalcılara bakın: Marksçılığın yerine milliyetçiliği, işçinin yerine devleti, demokrasinin yerine iç hesaplaşmaları koymaktan ibaret olan ikinci tür ise pek sevilir, yüceltilir, alkışlanır.
Ülkede göreceğiniz neredeyse tam olarak budur.
Bir ideolojiden diğerine zıplayan; faydacı, çıkarcı, hatta yaşlı bir değişim türünü yücelten bu zihniyetin en vahim tarafı, kendi güzergâhını değişimin ta kendisi olarak tanımlaması, değişim kavramını tekel altına almaya çalışmasıdır...
Türkiye'nin sorunu sadece otoriter yönetim anlayışını devlet bekasının olmazsa olmaz koşulu olarak kabul eden, devlet bekası ideolojisini siyasetin tartışılmaz ekseni kılan kurumlar ve birimler değildir.
Aynı zamanda çıkar ve fayda adına malum zihniyeti sürekli güncelleştirerek onların kendisini yeniden üretmesine zemin hazırlayan, lojistik siyasi ve sivil desteklerdir.
Seçime aynı zamanda bu veriyle gidiyoruz.