İskenderun dramı
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ açıklamalar yapıyor, depremdeki kayıpların sorumlularını isimlendiriyor, somutlaştırıyorlar. Her açıklama iktidarın sorumluluğunu gölgeliyor adeta. Ortada sanki biraz, günah keçileri arayışı ve avı kokusu var.
Bekir Bozdağ, geçenlerde, “bugüne kadar 245 şüpheli hakkında işlem yapıldığını, bunlardan 54’ünün tutuklandığını, 47 kişinin adli kontrolle serbest kaldığını, 27 kişinin gözaltında tutulduğunu” söylüyordu.
Yine bakanın açıklamasından:
“Kamuoyunda sadece müteahhitlere dönük soruşturma yapıldığı iddiaları ve değerlendirmeleri yapılmaktadır. Bu iddialar ve değerlendirmelerin hiçbiri gerçeği yansıtmamaktadır. İşin doğrusu binanın inşasında, denetiminde, kullanımında sorumluluğu olan herkesin kusuru ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Bu kapsamda binaların müteahhitleri, yapı denetim elemanları, belediyelerde görevli ve yetkili fenni mesuller binada mevzuata aykırı tadilat yapanlar, kolon kesenler dahil olmak üzere ihmali ve kusuru olduğu değerlendirilenler ayrımsız soruşturulmaktadır…”
Pek ala.
Peki, bunlara dair siyasi sorumluluklar ne olacak?
Bu sorumluluğu kimse, hiçbir şey gölgeleyemez.
2018 seçimleri öncesi, oy toplamak için imar affı çıkaranlar, deprem bölgesindeki 294.000 binanın kusurunu, eksiğini örten belgeler verenler ne olacak. Bunun freni patlak bir arabaya, para ve beklenti karşılığı, araba sorunsuzdur trafiğe çıkabilir raporu düzenlemekten ne farkı var.
Ama, malum onlar hesap vermezler, hatta sorumluluklarını hatırlatanlardan hesap sorarlar…
Bu depremin simgelerinden birisi şüphesiz İskenderun Devlet Hastanesidir.
İskenderun Devlet Hastanesi A bloğu depremde yerle bir oldu.
İçerisinde Cerrahi Yoğun Bakım, Koroner Yoğun Bakım ve Dahili Yoğun Bakım ünitelerinin bulunduğu blokta onlarca hasta ile sağlık çalışanı enkaz altında kaldı.
Çok sayıda insan hayatını kaybetti.
Önce, göçük başında yakınlarının kurtarılmasını bekleyenler dile getirdi, sonra pek çok haberde, köşe yazısında vurgulandı, ayrıca İskenderun Devlet Hastanesi’nin resmi sitesinde yer alıyor. Bu hastanenin A Bloğunun depreme dayanıksız olduğuna dair rapor verilmiş.
Tam 11 yıl önce…
Bu kamu binası buna rağmen hizmet vermeye devam etmiş.
Anlamı ne bunun?
Çiğdem Toker’in, “Hastane enkazında ölmek” başlıklı yazısında söylediğidir:
“Tek görevi şifa dağıtmak olan bir devlet hastanesinin, depreme dayanıksız olduğu bilinerek 11 yıl boyunca açık tutulması, ihmal değil, zamana yayılmış bir cinayettir…”
Depremden tam 1 yıl önce, 5 Şubat 2022 günü Resmi Gazete’de yayımlanan 5175 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’na bakın:
‘Hatay ili, İskenderun ilçesi, Meydan, Cumhuriyet, Modernevler, Numune, Pınarbaşı ve Esentepe mahallelerinde bulunan bazı alanların riskli alan ilan edilmesi hakkındaki 16 Eylül 2013 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nın yürürlükten kaldırılmasına karar verilmiştir…”
Sadece bunlar bile, herhangi bir hukuk devletinde bürokratı, bakanı, başbakanı veya başkanı, siyasi iktidarı yerle bir eder eder, yerinden eder…
Bizde sadece karşılıksız tepkinin ötesine geçmez…
En fazla sistem bir kişiyi kurban eder, sorumluluğu ona yükler.
Korkarız yine öyle olacak…