Kara delik

Tarihi deneyimleri, kuşaktan kuşağa akan endişeleri, duyguları, algıları, değer sistemlerini emen, içinde barındıran bir “kara delik”tir zihniyet.

İçine doğarsınız, kültür üzerinde onun üzerinde filizlenir, aidiyet her insana burada işler. Erdoğan’ın iç siyaseten diploması alanına “sen” vurgulu, nobran, meydan okuyan, ölçüsüz özgüven gösterisine dayalı, siyasi dili, bu konuda yıllardır karşımızda duran tipik bir örnektir. Erdoğan’ın tepkisi ne siyasi görüşünden ne tarzından kaynaklanıyor. O tepki yerleşik zihniyetin bildik bir refleksidir.

Bu toplumun genetik kodlarında, 150 yıllık, kayıplarla dolu bir Müslüman göçünün ürettiği bir “güvensizlik” hali, koruyucu bir “güvenlik devleti” anlayışı ve bunlarla iç içe giren kuvvetli bir “öteki” fikri bulunur.

“Öteki” ile bölünme ve kumpas arasında bağ kurma, ‘öteki’nin varlığını bile müdahale, hatta tehlike olarak görme, yerleşik zihniyetin sabit ve kuşatıcı değer bir hükmüdür. Çok kez yazdım.

“Bu toprakların zihniyetinde ‘sabit ve en güçlü ‘öteki’, din, kimlik ve gelenek’ olarak Batı’dır. Batı algısı, hem ‘mensubiyet ilişkisi hem ‘kimlik unsurları’ açısından bu zihniyette kilit bir rol oynar. Bir yandan Batı’nın etkisi ve kimliği karşısında farklılığı, güç arayışını vurgulayan ‘ötekileşme’ eğilimini besler. Diğer yandan son 100-150 yılın deneyimlerinden hareketle Batı’yı kendi inanç, kimlik ve bütünlüğüne yönelik bir tehdit olarak algılayan, reflekslerini bu tehlikeyi bertaraf etmek üzerine kuran ‘tarihi belleğin’ arka planını oluşturur...”

Bu duyguya yıllar önce yaptığım bir saha araştırması sırasında 5-6 Eylül olaylarının tanığı, beyefendi tabir edilebilecek muhafazakar yaşlı esnafın şu sözlerinde değmiştim: “Beyoğlu’na çıkardık hiç Türkçe konuşulmazdı Rum ve Yahudi piç kuruları vardı. Piç kurusu derdik biz onlara. Çete halinde dolaşırlardı. Oraya hakimlerdi, bu bir...”

Bizim tarih kitaplarımız yazmaz, bundan 122 yıl önce Anadolu’da siviller arası kanlı olaylar yaşanmıştı. Hemen her kentte çıkan karışıklıklar sonrası 3 ay içinde 50.000’e yakın Ermeni, 2000 civarında Müslüman hayatını kaybetmişti. Olayları başlatan Sason ayaklanması sonrası İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya gibi ülkelerin Abdülhamit’e verdikleri bir notaydı. Basın ayağa kalmış, tepki çığ gibi büyümüştü. Ardından Trabzon, Amasya, Kayseri, daha pek çok şehirden şehire sıçrayan olaylar çarşıda esnaf tartışmasıyla başlamış, bir silah sesiyle devam etmiş, gece Ermeni mahallelerinde nihayetlenmişti.

19. yüzyılın pek çok sayfası ortada...

Daha yakına gelelim. 1950’lerde, 60’larda Türkiye’de akademik saha çalışması yapmak, bilgi toplamak casusluk faaliyeti olarak görülürdü. Ve bu konuda en ateşli olanlar, “emperyalizm” bağrışlarıyla çalışmalara karşı çıkanlar “solcular”dı.

Kaç asker bildirisi vardır, Batı’nın varlığını, taleplerini, demokrasisini tehlike ve dış düşman faaliyeti ilan eden... Bu sert zihniyet çekirdeği, dün de Batı demokrasisi gelenekleriyle aramıza ciddi bir mesafe koyuyordu. Bugün de koyuyor. Faydacılığımızı sergiliyordu, bugün de sergiliyor.

Elbet dünden bugüne hiç yol almamış olmak, çekirdekte küçük bir gedik bile açamamak acı...

YORUMLAR (40)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
40 Yorum