Kavala davası, Çarşı davası, Gezi davası
İktidar ve muhalefet üzerine bir yazı yazmaya hazırlanıyordum ki, bir arkadaşımdan şu kısa mesaj geldi:
“Bugün Osman Kavala duruşmasında Çarşı sanıklarından biri hakime söyle seslenmiş: ‘Baba biz tribüncüyüz bizi başka dosyalarla birleştirmeyin. Çoluğumuz çocuğumuz bekliyor.’ Commedia dell’arte! demiş Ahmet”.
Casusluk, Çarşı (taraftar grubu) ve Gezi davalarının birleştirilmesiyle oluşturulan torba davada yargılanan, Kavala, dünkü savunmasında şu sözleriyle başka bir örnek veriyordu buna:
“12 Temmuz’daki duruşma zaptından okudum, avukat Volkan Bahadır sanıklardan Y.D.’ye “Osman Kavala’yı tanıyor musun?” diye sormuş, “Hangi takımda oynuyor?” şeklinde cevap almış…”
Evet, komedya…
Durum aslında bu…
Ama ne var ki, o kadar da vahim.
Hatta vahim ötesi!
Kavala, önceki gün kendisini Silivri’de ziyaret eden CHP Milletvekili Utku Çakırözer’e, “Dört yıldır bir kez dahi savcı yüzü görmüş değilim” diyordu.
“Cezaevinde bulunduğum süre yakında 4 yıl olacak. Bir kez dahi savcı yüzü görmüş değilim. Savcılık ifadem hiç alınmadı. Üstüne beraat ediyorum, tahliye kararı veriliyor. AİHM’in ‘hak ihlali’ kararları var. Ama hâlâ cezaevindeyim.”
Nedir izahı?
İzah ortada…
Bunlar, intikam davalarıdır, ideolojik davalardır, devlet davalarıdır.
Bitirilmezler. Bitsin istenmezler.
Nitekim torba davaların anlamı, işi uzatmak, dosyayı karmaşık, içinden çıkılmaz hale getirmekten, itham ve imaları karıştırıp, kaynatmaktan başka bir şey değildir.
Bugün bu davalar, 2016 rejimini doğrulama, destekleme, açıklama işlevi görüyorlar.
Kavala, dün, savunmasını şöyle tamamlamış:
“Sudan bahanelerle tutukluluğumun sürdürülmesi yargısız infazdır, algı yaratma çabasıdır, AİHM’in kararının etrafından dolanma girişimidir. Somut delil ortaya konmadan, varsayımlara dayandırılarak sürdürülen tutukluluğum, Adalet Bakanlığı’nın yargısal tasarrufların meşruiyetine zarar veren uygulamaların önüne geçmek gerekçesiyle hazırlamış olduğu tutuklama uygulamasının somut delille gerekçelendirilmesi kuralını vurgulayan yasal düzenlemenin değersizleştirilmesi anlamına da gelmektedir. Tutukluluğumu sürdürmek için kurgulanan temelsiz, delilsiz, mantıksız suçlamaların ve kullanılan yöntemlerin yargıda meşruiyetten yoksun uygulamaların niteliklerini ve kaynaklarını gözler önüne serdiğine inanıyorum. Umarım, davaların birleştirilmesi, Türk yargısının karşı karşıya olduğu tehditlerin daha iyi anlaşılmasına vesile olur. Umarım ülkemizde bir daha böyle bir iddianame hazırlanmaz, böyle şey bir daha yaşanmaz…”
Bu rezaletin, bu acının bir gün biteceğine şüphe yok.
Ancak bunun, bu iktidar döneminde gerçekleşeceğine inanmak için hiç neden yok.
Başlangıç siyasi, işleyiş siyasi, hüküm siyasi.
Osman Kavala, dosyalardan bir dosya, bir simge…
Bu tür dosyaların kapanma, bitiş kapısı siyasi kapıdır.
Mevcut siyasi iktidarın, iktidar bloğunun gitmesiyle mümkün olacaktır.
Hukuk kapısı ve demokrasi kapısı, açılacaksa, ancak o zaman açılabilir.
O gün geldiğinde Osman Kavala onur ve gururuyla dimdik dururken, bugünün iktidar aynaya her baktıkça alnındaki karayı görecektir…