Kriz karşısında Türkiye

Pek çok siyasi gelişme yaşanıyor.

Muhalefetin 28 Şubat toplantısı bunlardan birisiydi. Bir diğeri kuzeyde olup bitenler. Ukrayna’daki Rus işgali Türkiye’yi, iktidar eliyle üreyen ekonomik krizin tam ortasında yakaladı. Bu işgalin Türkiye’ye yönelen ekonomik, politik faturası her geçen gün mevcut krizin yükleri üzerine biniyor. Fiyat artışları dur durak bilmiyor. Araştırmalara göre halkın yüzde 75’i geçim sıkıntısı çekiyor, yüzde 70’i temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor.

Peki o halk, Türk seçmeni bunlara nasıl tepki veriyor? Siyasi dengeler bu gelişmelerden nasıl etkileniyor?

Bu sorulara, ülkenin en güvenilir araştırmalarından birisinden, PANORAMATR’nin şubat ayı çalışmasından esinlenerek yanıt vermeye çalışalım.

Sonuçlar “doğal beklentiler” istikametinde değil…

Ekonomik kriz, asli sorumlusu Cumhur İttifakı’nı zayıflatıp, Millet ittifakını güçlendirmedi. Tersine iktidar cephesi, ekonomik kriz karşısındaki kullandığı yeni söylemle, yani “iktisat politikalarını siyasallaştırma” yoluyla, bu krizi adeta bir girdiye çevirdi, muhalefet karşısında kısmi bir güç kazandı. Cumhur İttifakı bu yolla son bir yıldır ilk kez Millet İttifakını birkaç puan geride bırakmış bulunuyor. Ocak’tan şubat ayına bu tabloda bir değişiklik yok.

Belli ki krizler, krizleri tehdit ve meydan okuma söylemine tercüme etmek, güçlü siyasi irade imajını elden bırakmamak, Erdoğan’ın işine yarıyor, en azından muhafazakar seçmen bakımından bir karşılığı bulunuyor.

Bunun en büyük nedeni, toplumdaki siyasi-kültürel saflaşmanın sertliği…

Nitekim, PANAROMATR’in en önemli bulguların birisi şu: Tüm oy hareketliliği yüzde 5 bandında karşımıza çıkıyor. Yüzde 95 ise olduğu yerden kımıldamıyor, tavırlarda, tutumlarda, eğilimlerde önemli bir değişiklik yaşanmıyor.

Yaşanan değişiklikler de daha çok kararsızlarla ilgili görünüyor.

Malum kararsız oranı farklı çalışmalarda yüzde 25 ve üzerinde…

Cumhur-Millet ittifakları arası denge değişimi, bu kararsızların bir kısmının, şimdilik, en azından anketlere yanıt verirken “karar” almış olmalarından kaynaklanıyor.

Daha somut bir ifadeyle, kararsızlarda en büyük kalemi, eski AK Partililer oluşturduğuna göre, son iki ayda bunların bir kısmı, tekrar eski partilerine geri dönmüş bulunuyorlar.

Dönüş yapan kesimle ilgili niteliksel ve niceliksel araştırmalar yapılabilse, bunun bize çok şey anlatacağı, en azından AK Parti seçmeni kimi muhafazakarlarda tereddüt ve gidiş geliş saikleriyle ilgili sosyolojik politik veriler sunacağı muhakkak…

Şimdilik, bu saiklerin tahmini ve gözlemsel olanlara değinebiliriz.

İktidar ile fili ve simgesel çıkarları iç içe sokan bir algıyla zayıflama, kaybetme korkusu ve duygusu, bunlardan birisidir.

Kriz ve geçiş dönemlerinde ülkeye ve yönetime dair güç ihtiyacı, başka bir ifadeyle güçlü siyasi irade beklentisi ile Erdoğan imajının uyumlu hali bir diğer saiktir.

Kriz ortamında iç kapanma eğilimin ve bunun beslediği milliyetçi refleks zeminin Erdoğan’ın yeni hikayesini kuşatması ayrı unsur olarak ele almak gerekir.

En nihayet, verilerin de gösterdiği gibi, kültürel ayrışmaların ve siyasi belleğin ağır krizlere bile dayanaklı olduğunu, siyasi kamplar arası geçişleri zorlaştırdığını söylemek gerekir.

Bu tablo değişir mi?

Bilmiyoruz…

Ancak muhalefetin göstereceği performansın bu bakımdan tek araç olduğunu söylemek gerekir.

Bu da şu demek: Mevcut performans ve ilişki ağı yeterli değil…

YORUMLAR (41)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
41 Yorum