Peker hadisesi ve siyaset...
Genel olarak şöyle olur: Beklenmedik bir gelişme, sıradan bir kaza, fotoğrafı, bir itiraf dev bir sarsıntıyı tetikler ve bir karanlığa ışık tutulur.
İtalyan Gladyosu böyle ortaya çıkmıştı. 3 Mayıs 1972 tarihinde üç İtalyan jandarması Peteona köyünde bir araçta arama yapmak için bagajı açınca büyük bir patlama meydana gelmiş ve ölmüşlerdi. Bu olaydan sonra yapılan operasyonlarda, toprağa gömülü 127 silah, tahrip kalıbı ve patlayıcı madde deposu ortaya çıkarıldı. Bunların İtalyan gizli servisi SİSMİ’nin denetiminde olduğu tespit edildi. Sonunda 26 Kasım 1956 tarihinde İtalyan ve Amerikan gizli servisleri tarafından Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı’ndan gelecek bir istila olasılığına karşı, bir direniş örgütü oluşturulduğu tespit edildi.
Susurluk bir kazayla açığa çıktı. Bir kanun kaçağı, bir milletvekili, bir emniyet müdürü aynı arabada olması ortalığı karıştırdı. Üstelik kanun kaçağının cenazesiyle Kocaeli Jandarma komutanı bir general ilgilenmişti. İtiraflar gelmeye başladı. İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı, derin devlet şemasını meclis araştırma komisyonuna anlattı. Suikast silahları ortaya çıktı. İtirafçılar konuşmaya başladı. PKK’yla mücadele adı altında devlet gözetiminde, hatta onun eliyle işlenen cinayetler, bombalamalar düzeni ortaya çıktı. 1994’te Sapanca’da cesedi bulunan Behçet Cantürk ve diğerlerinin, mafya içi hesaplaşmaya kurban gitmedikleri anlaşıldı. Devlet tarafından infaz edilmişlerdi. Bu dev karanlık sistemde, asker, polis, sivil, mafya farklı çeteler, gruplar hem birlikte hareket etmişler, hem aralarında rant kavgasına girişmişler, birbirilerini öldürmüşlerdi. Kavgaları pisliği daha çok ortaya döktü.
Sedat Peker meselesi de böyle bir hava taşıyor.
İlk göze çarpan, anlaşılan şu: Son yıllarda siyasetle, iktidarla iç içe görüntü veren, karanlık bir dünyanın mensubu Peker, tasfiye girişimi ve tehditlerle karşı karşıya bulunuyor. Bu yüzden yurt dışına çıkmıştı. Belli ki, cendere sıkıştı. Şimdi bir intihar komandosu gibi davranarak yaptığı açıklamalarla, karşı saldırı başlatmış bulunuyor.
Peki hangi çatışma ve tasfiye bu?
Henüz tam olarak bilmiyoruz.
Ama Peker’in açıklamaları, açıklamaların gönderme yaptığı olay ve gelişmeler akla ziyadesiyle “yeni ve derin karanlık bir kuyu”yu getiriyor.
Nitekim Peker’in açıklamaları iddia ve imalarla dolu:
- Masimov’un FETÖ ilişkisi nedeniyle tutuklanmasının ardından, sahibi olduğu oteli ve yat limanını Ağar ailesinin devraldığını söyleyerek, “FETÖ ile mücadelenin, kimi el koymalara, güç ve servet değişimlerine yol açtığını iddia ediyor”.
- Berat-Serhat Albayrak kardeşleri zikrederek, Türkuvaz grubu ve Pelikancılara işaret ederek, “rant, paylaşım ve hesaplaşmanın siyaset ve basın ayağı olduğu ima ediyor”.
- Eski karanlık hamlelerin mimarı, emniyet üzerinde hala büyük bir etkisi olan, yeni iktidar bloğunda kendisine etkili bir yer bulan Ağar’a yaptığı göndermeyle, “siyasi ittifakların ve arkasında rant ilişkilerini merkezini tarif etmeye çalışıyor”.
- Bir milletvekilinin Erdoğan’ı eleştirdiği için karakolda darp edilmesi, akla “siyasetçi ve gazetecilere yönelik diğer saldırı ve darp olaylarını, sokağa inen ve siyasileşen suç örgütlerini etkinliğini düşündürüyor.”
- Bir cinayet işlendiğini iddia ediyor.
- Uyuşturucu kaçakçılığından söz ediyor.
Bunların ayrı ayrı, birer suç duyurusu...
Ancak, şu ana kadar savcılıkların harekete geçmedi. Bir yandan bu durum, diğer yandan İçişleri Bakanlığı’nın, “Peker, bir suç örgütü lideridir” mealindeki garip açıklaması, Ağar’ın olayla ilgili olarak “FETÖ ve PKK beni karalamaya” ifadesi, sadece şüpheleri arttırıyor.