Sokakta ne oluyor?
Türk siyasetini, üç temel faktör etrafında değerlendirmek gerekir diye düşünürüm.
Bu faktörlerin ilki, şüphe yok, “toplumsal” olandır. Toplumdaki gerginliklerin, eğilimlerin, dalgaların belirleyiciliğine işaret eder. İkincisi, “devlet” faktörüdür. Devlet-siyaset arası ilişkilere, buradaki aktörlere, ilişkilerine, çatışmalarına, ittifaklarına, dengelerine ve bunların önemine gönderme yapar. Üçüncüsü “dış dinamikler”dir. Uluslararası alandaki dalgalar, oradan gelen girdiler, imkan ve meşruiyet sınırları çizerek Türkiye gibi çevre ülkesi için her zaman belirleyici olmuştur.
Peki, bu faktörler bakımından günümüzü nasıl resmederiz?
Toplumsal alana şöyle bir göz atalım.
Ne görürüz?
Elbette, önce, kültürel kırılmalar ve ayrışmaların, seküler, dindar, Türk, Sünni, Alevi, Kürt fay hatlarının belirleme gücünü sürdüğünü görürüz. Ancak, dikkatli bakış, bu unsurların bugün aynı anda iki zıt yönde hareket ettiğini, edebildiğini gösterir. Hem dip dalga olarak bir çatışma ve gerilim unsuru olmayı sürdürmekte, hem bunlar sonucu bir sentez, bir entegrasyon arayışı veya pistleri üretmektedirler. Bu girdinin önemi görece ortak alan ve ortak değerler oluşumuna işaret etmesidir. Bunun siyasi tutumlardaki karşılığı ise, kültürel kimlikle temas ile bu kimlikten kaçış eğiliminin eşzamanlı varlığıdır. “Kimliğimize sahip çıkıyor ve ama kimlik savaşı istemiyoruz…” ifadesinde olduğu gibi…
Bu gelişme önemlidir ancak tek başına belirleyici olmaktan uzaktır. Diğer toplumsal girdilerle bir araya geldiği zaman anlam taşımaktadır.
Peki, diğer girdiler neler?
Burada, karşımıza, son yirmi yılın kimi girdileri, Erdoğan döneminde yaşanan sosyolojik görece bir eşitlenmeyle, büyük bir fiziki modernleşmenin sonuçları çıkar.
İlk sonuç, AK Parti döneminde artan yüksek eğitim imkanlarına, kentleşmeye, ulaşım ve sağlık gibi temel kamu hizmetlerinin yaygınlaşmasına ve yükselen kalitesine işaret eden gelişmelerdir. Bunlar temel olarak, kişilerin, grupların üzerinde yeşerdiği tarlayı harmanlamışlar, toplumsal zeminin dokusunu etkilemişlerdir. Nitekim bu yenilen zemin çerçevesinde en önemli gelişme, görsel, kentsel, kültürel referansların çeşitlenmesi, çeşitliliğin ise meşrulaşmaya başlamasıdır. Toplum zemin, hemen her yer yerde, Anadolu’nun öbeğinde, kentlerde, gerek maddi unsurların gerek farklı kültürel değerin giriş ve çıkışlarına açık, çeşitli eğilim, tarz, varoluşlar arasındaki etkileşimi mümkün kılan bir nitelik kazanmıştır. Biraz daha derine bakınca, bu kez karşımıza, yukarıda saydığımız gelişmelerin (kimlik çatışmaları ve karşılaşmalarının ürettiği öğrenme ve deneyimle birlikte) yıllar içinde, özellikle genç nesiller bakımından bir bireyleşme dalgasını tetiklemesi çıkar. Ama nasıl bir dalga? Bireyleşme, kişinin (seküler, dindar, vs) kimliğiyle kurduğu ilişkiden arınması istikametinde gelişmemiştir. Daha ziyade kişi, kimliğiyle yeni bir temas biçimi geliştirmeye başlamıştır. Başka bir ifadeyle birey üzerindeki kuşatıcı kimlik baskısı azalmış, birey kimliğinin içine girip çıkmaya başlamış, dışarıda karşılaştığı kimliklerin kimi değerlerini kendi alanına taşımış, böylece kendi aidiyetinin sınırlarıyla oynamaya, onu genişletmeye ve esnetmeye yönelmiştir.
Bu gelişme, yalnız başına ele alındığında bir tür çoğulculaşma eğilimidir şüphe yok. Ne yazık ki, bunu tek başına ele almak mümkün değildir.
Zira bu unsur, bir başka girdi, uluslararası iklimin öne çıkardığı milli-devlet vurgusu ve stratejik gelişmeler tarafından kuşatılmaktadır.
Kültürel çatışmadan, mevcut başarısız ve sınırlı iddia taşıyan ideolojik söylemlerden kaçışa destek bunan bu gelişmeler, asli kimlik algısında, milliyetçilik, güçlü devlet arayışını öne çıkarmaktadır. Bu durum, şu ya da bu dozda veya iktidara yönelen veya muhalefete yönelin seçmenlerin merkezi kimliği olmaya yüz tutmuştur. Kültürel kimlik hassasiyetlerini güçlü devlet fikriyle birleştiren bir milli kimlik şemsiyesi altına sokan bir gelişmedir bu. Ortak bir siyasi amorflaşma, toplumsal meseleler, otoriter girdiler karşısında durağanlaşmayı da içermektedir.
Tüm kesimleri teğet kesen mülteci karşıtlığı, Kemalist-muhafazakar fikirdaşlığı ve ittifakları, milli-devlet milliyetçiliği, yanında sivil kimlik milliyetçiliği bu durumun göstergeleridir.
Değişimin iki kanadı bunlar.
Peki, siyasi davranış, siyaset üzerine etkileri neler olabilir?
Başka yazılara...