İki gözüm!
Göz kelimesinin kökü nedir? Elbette gözün kökü gözdür diyecekler çıkacaktır karşımıza ama gözün kökünün öz olduğunu söylediğimde buna katılanlar da çıkmaya başlamıştır inşallah. Gözün başındaki sessiz harfi kaldırdığımızda kelimede öz anlamı kalıyor. “Göz”deki ve “öz”deki “z” sesleri kelimelerimizde bulunan bir şeyin (o şey her neyse) iki tane olmasını ifade ediyor diyebiliriz. Diyeceksiniz ki gözün iki tane olmasını anladık da öz nasıl iki tane. İçinde “z” bulunan bir kelime eğer Türkçe ise ikililik anlamı katıyor kelimeye.
***
Özün içinde iki tane olan şey neyin nesidir, bunu anlamaya nasıl girelim, bunu nasıl yoklayalım?
Öz öyle bir şey ki onun içinde nefsimiz ve ruhumuz mu var? Kalbimiz ve gönlümüz mü? Aklımız ve fikrimiz mi?
İnsanın özü neresi? Beyni mi kalbi mi? Kelimelerle ilgili gençlerle konuşurken göz ve öz kelimelerine sıra geldiğinde insanın özünün neresinde olduğunu onlara sorarım. İnsanın özünün aklı, dolayısıyla beyni olduğunu söylüyor az bir kısmı. Çoğunluk ise tam emin olamamakla beraber insanın özünün kalp olduğunu biliyor. “Gözler kalbin aynasıdır” cümlesini konu ile alakalı olarak kullandığımda ise kafalarda herhangi bir istifham, soru işareti kalmıyor.
İnsanın özü ile sözünün bir olmasını isteriz ama öz, söz ve göz kelimelerinin aynı kökten olduğunu düşünemeyiz. O yeşil sarıklıları asan fraklı smokinli ulu localar bunu bize öğretmedi çünkü. Kendileri de bunu biliyor değillerdi.
Göz ile görme kelimeleri birbiri ile ilişkili kelimeler ama “gö-” köküne gelen “r” sesi kelimeye ne anlam katıyor? Z’nin iki tane anlamı kattığını ifade etmiştik. “Gö-” köküne gelebilen diğer sesleri de görmeye çalışarak bu gelen seslerle hangi anlamlar kazandığını yoklayalım: gö-l, gö-m, gö-n, gö-b, gö-ç, gö-k, gö-s, gö-v, gö-y.
“Gö-” kökümüz de hayli canlı, işlenmiş bir kök imiş. İlk planda baktığımızda göl, gömmek, göz ve göçmek kelimeleri arasında bir anlam ilişkisi bulunduğunu düşünebiliriz. “Gö” kelime kökünde çukur anlamının bulunduğunu söyleyecek olursam göz çukurunun, gölün, bir şeyi çukura gömmenin ve bir yerden bir yere göçmenin değil de çukura doğru göçme anlamının yani göçüğün birbirleri ile anlam irtibatlarını görmek zor değil.
***
Görmek, göstermek ve göz kelimeleri arasında da görme eylemi ile alakalı bir anlam bağı bulunduğunu görebiliyoruz. Görmenin bir örme biçimi olduğunu yani görme eyleminde gözün yapısındaki ağ tabakasının görüntüler arasında bir örme işlemi sonucu gerçekleştiğini, göz’ün özü gösterdiğini, gösterme’yi bu haliyle açıklamanın ise kolay olmadığını; ancak kelimedeki “s” sesinin “z”nin “s” sesine dönmüş hali olduğunu düşünebiliriz. Göstermek kelimesine ös kökü üzerinden baktığımızda bir anlam bulmak imkansızlaşıyor. Bu durumda z’nin s’ye dönüştüğünü düşünmek daha da kolaylaşıyor.
***
Göndermek, gönül kelimelerinde ön kökü ile birlikte düşündüğümüzde gönül’ün insanın öncüsü, önderi, yöneticisi olduğunu; yani gönlün ferman dinlemediğini; gönlün ön aldığını fark edebiliriz. Gönderme ile ön arasındaki ilişkiyi görmek, kurmak kolay değil. Belki gönderilen şeyin önden gidiyor olduğunu söyleyebiliriz. Göndermek ile göstermeyi burada birlikte düşünmek “-der”, “-ter” eki ile kelimenin nasıl bir manaya büründüğünü görmek bakımından faydalı olabilir.
Göbekte bir öbekleşme olduğunu görmek zor değil. Gök, göğ, göv kelimeleri arasında da bir ilişki olduğunu düşünmek zor değil.
Gözüm, iki gözüm. Sana iki gözüm demem ne kadar doğru acaba? Göz dediğin kelime içindeki “z” sesi ile zaten iki adet olduğunu göstermiyor mu? Gözler, gözlerim demeli mi dememeli mi? Bunları sonra konuşalım gözüm!