Muslera ve ötesi
Şampiyonlar Ligi’ne katılmak demek itibar demek, daha da önemlisi para demek. Galatasaray’ın Türkiye’de kazanamayacağı kadar çok para demek.
Ama Young Boys için de asgari 8 maç oynayacağı Şampiyonlar Ligi’ne kalmak, İsviçre futbolunda kazanamayacağı kadar çok para demek.
İki takım için de servet kapılarının açıldığı bir sezona bedel maç beklendiği gibi zorlu geçti. Young Boys, katı bir savunma yaparak Galatasaray’ın etkili silahlarına boş alan bırakmadı. İlk yarıda Galatasaray’ın net pozisyonu bile olamadı. İsviçreliler buna karşılık Colley, Camara gibi hızlı isimleri ile kontralarda tehdit oldular. İlk yarının Young Boys lehine bitmemesinin sebebi Muslera’nın kurtarışları, Sara ve Nelsson’un son andaki kritik müdahaleleri idi.
Galatasaray için oyun planı bu kadar net değildi. Okan Buruk, seyircinin de desteğiyle turu ilk yarıda koparmayı planlamıştı. Icardi’nin arkasında Batshuayi, sağında Ziyech, solunda Kerem vardı. Geriden bekler Barış Alper ve Köhn’ü de ileri çıkararak ilk 45 dakikada 2-3 golü bulup işi bitirmek istiyordu. Ancak Young Boys dersine iyi çalışmıştı. İlk yarıda pozisyon bile vermediler, maçı kilitlediler. Bunda Barış’ın yorgunluğu, Kerem’in savrukluğu, Ziyech’in ‘takımdan ayrı düz koşu’ hali, Icardi’nin formunu bulamaması, Batshuayi’nin santrfor arkası oynama alışkanlığının olmamasının da payı vardı. Galatasaray iyi değildi, akan oyuna geçemiyor, oyununu kuramıyordu. Soyunma odasına homurtular ve ıslıklar eşliğinde gitmesi tribündeki kaygının ses bulmuş haliydi.
Okan Buruk, ilk yarıdaki planı ‘çöp’ olunca hemen B planına geçti. Ziyech ve Köhn’ü çıkarıp Berkan ve Jelert’i aldı. 62. dakikada da Sara- Kerem Demirbay hamlesi geldi. Recep Dilek, Ali Turap Bülbül, Efe Akman, Metehan Baltacı gibi tecrübe eksiği olan kulübeden daha fazla yapabileceği fazla seçenek yoktu. Aslında kulübede bir çilingir vardı ama çift forvet oyunda Mertens’in oynaması handikap olarak göründüğünden olsa gerek Belçikalı ilk üç değişiklik yapıldığında hala kulübedeydi.
Galatasaray ikinci yarı vitesi yükseltmiş, rakibi ilk kez zorlamaya başlamıştı. Buna karşılık Young Boys’un direkten dönen kontraları ve Muslera’nın kurtarışları da devam ediyordu.
Tüm baskıya rağmen gol gelmeyince Okan Buruk son kozunu oynamaya, çilingiri sahaya almaya karar verdi. Oyun Mertens’i istiyor ama sahadaki kadroda ona yer açmak kolay olmuyordu. Ya Kerem Aktürkoğlu’nu ya da Batshuayi’yi alıp tek forvete dönecekti. Kerem oyunda içinde etkili olmaya başlayınca Batshuayi’yi aldı, tek forvete döndü. Geride bir çeyreklik zaman dilimi, karşıda aşılması zorlaşan, özgüveni yüksek İsviçre duvarı vardı.
Tam da bu sırada iki İsviçreli futbolcunun oyuncu değişikliğinde kendilerine su şişesi atıldığı gerekçesiyle sahanın içine girmesi ve oyunu durdurması eylemi geldi. Muslera ve ardından Berkan, Kaan’ın müdahalesi ile gerilen ortam Galatasaray için ihtiyacı olan şoklama olabilirdi ama tam aksi gerçekleşti. Icardi’nin kaçırdığı pozisyonda dönen topta Virginius, Kaan’dan sıyrıldı, Muslera’yı da geçip şok golü attı.
Galatasaray açısından asıl şok ise Muslera’nın gol sevinci yapan rakip futbolcuya çelme takıp kırmızı kart görmesiydi. Kalan dakikalarda 2 gol bulup maçı uzatmaya götürme ihtimali vardı ama Muslera’nın gayri profesyonel tavırları, 10 kişi ile bunun yapılma olasılığını mucizelere bırakmıştı. Muslera çıkarken takımın havası da çıkıyor, sahada inancını kaybetmiş bir takım kalıyordu.
Galatasaray için yol Avrupa Ligi’nde devam edecek. Ama Muslera’nın bile disiplini kaybettiği, uyumsuz ve motivasyonsuz bu takımla ‘oralar’ da kolay olmayacaktır.