Atatürkçülük bitti, fakat ticareti zirvede!

Bu sütunda yazdıklarımdan en çok kimler rahatsız oluyor? Yorumlara bakılarak kolayca anlaşılabilir: Atatürkçülük saplantısı olanlar!

Dünkü yazımızda Türkçenin gelmişine geçmişine sövmekten beter bir uydurmacılıktan söz etmiştim. Uygur isminden uygar kelimesi uyduruluyor. Tamamen keyfi bir iş. “Uy” kökü nedir ki -gar eki ile medenî anlamı veriyor? Medenî karşılığı “uygur” deseniz, anlarım. Bize özel bir kelime olur. Uygurluk da o zaman medeniyet olur. Ya uygarlık? Hiçbir halt olmaz!

Bu yıl böyle muhakemesi kıt, ufku dar ve kendini “atatürkçü” olarak niteleyenlerin azma yılı olacak. Çünkü 2019 yılındayız. Millî Mücadele’nin başlangıcının 100. yılında. Daha önce yazdık: Yüzüncü yılda ideolojik “gerçek”lere teslim olmayalım. Hatta bu yılı fırsata çevirelim, yakın tarihi doğru okuma senesine dönüştürelim diye. (“Bu seneyi yakın tarihimizi doğru kavrama yılı ilan etmeliyiz”, başlıklı yazımıza bakılabilir!)

Nelerle karşılaşacağız bu yıl?

Gerçekten belgeli, hakikat temelli tarih çalışmalarının veya bunlara dayanan yorum mahsülü eserlerin başımızın üstünde yeri var. Ya piyasa ne âlemde?

***

Çocukluğumuzda bize ezberletilen bir manzume vardı:

Saat dokuzu beş geçe

Atam Dolmabahçe’de

Gözlerini kapamış

Bütün dünya ağlamış!

Zihni bu tekerlemeye takılmış bir kesimden söz ediyoruz. Bunun bir “dokuzu beş geçe fetişizmi”ne dönüştüğü anlaşılıyor. İlk mektep inkılap tarihi kitaplarından öte yakın tarihle ilgili kitap okuduğu meşkuk bir köşe yazarı Mustafa Kemal kitabı yazıyor. Bir tane mi? Bir seri kitap. Esası Mustafa Kemal, ondan türetilmiş çocuk kitapları ile onlu bir takım.

Atatürk ticaretinin yeni ve arsız bir versiyonu!

Daha önce bu zatın yakın tarihe ilişkin vahim yanlışlarını defalarca yazdık. Ona “câhil” sıfatı az gelir diye, “echel” (en câhil, katmerli câhil) unvanını uygun bulduk. Tık çıkmadı, yanlışlarını düzeltmedi. Neresini düzeltecekti ki? Önce kafayı düzeltmek lâzım. Önce insanda hakikat aşkı, gerçek sevgisi, saygısı olması lâzım. Bu olmadan ve yakın tarihi eleştirel okumadan dönemle ilgili kitap yazmak iddiasındaki biri hiçbir şeyi düzeltmez, yalnızca Atatürk kültcülüğüne malzeme taşır.

Neden?

Bu piyasada rahatsız edici de olsa “doğru” değil, “etkileyici yanlış” revaçta. “Yalan da olsa makbulümdür, yeter ki kafa konforum sarsılmasın!”

Bu revacı zirveye yükseltmek için yeni bir işe girişmişler: 1881 adet kitabı lüks baskılı, ciltli olarak hazırlatmışlar, dokuzu beş geçe 2500’er liradan satacaklarmış!

Yarım asırdır yayıncılıkla haşır neşiriz, yayın piyasası bir böyle rezillik görmedi.

Her ne kadar birilerini rahatsız etse de şunu söylemek zorundayız: Atatürkçülük bitti, fakat ticareti zirvede!

YORUMLAR (117)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
117 Yorum