Böyle bir dil, “bilim dili” filan olmaz, olamaz!
Türkçenin ilim dili olamayacağı sonradan Ergenekon dâvasına takılan YÖK başkanı Kemal Güriz tarafından iddia edilmişti.
Demek ki üniversitelerde hazırlanan türkçe konulu tezlerden haberdarmış hazret. Türkçe konulu tezler böyle olunca, diğerleri nasıl olur, varın hesab edin.
Bir doktora tezinden örnekleyeceğiz; bu tezi vererek “doktor” unvanı alan kişinin adını anmayacağım gibi, tezin adını da vermeyeceğim. Çünkü bu sadece bir örnek, benzerleri çok…Bu tez hem de eğitim-öğretim sistemi ile ilgili, ilköğretim öğrencilerinin kavramlaştırma becerileri hakkında…
Türkçe bir tez okuyacağınızı sanmayın! Bu “türkçemsi”, türkçe “taklidi” (simülatif) bir dil, fakat asla türkçe değil. Türkçenin mecazî anlamı, “açık, anlaşılır”dır. Eğer söylenenleri anlaşılmaz bulursak, “bunun türkçesi ne” deriz. Bu tez anlaşılmak için yazılmamıştır. Birçok örnekleri gibi sadece “tez olsun” diye yazılmıştır!
Ankara’da bir “Tez Veren Dede” var. İşe bakın ki, Hacettepe Üniversitesi adını aldığı semti yıkarak kendi binalarını yaparken bu Tez Veren Dede de tez elden nakli mekân etmiş, hemen üniversitenin karşısında mevzilenmiştir. Onun yakınındaki Mukaddem Camii ise yıkıldıktan sonra, aradan geçen bu kadar zamana rağmen bir türlü yapılamamıştır!
Tez Veren Dede’nin dilekçileri üniversitenin yakınında konumlanması ile bir değişim geçirmiş olmalı. Eskiden âcil ihtiyaçları olanların etrafında döndüğü yatır, şimdi tez vermek zorunda olanların ziyaretgâhı haline gelmiştir! En kavi dualardan birini de bu tez sahibinin yaptığını tahmin edebiliriz.
Bu dille tez yazılmaz! Yok, bu dille “thesis” yazılmaz! Yoksa “tez tez” her şey yazılabilir! Tezi veren kişi, işin farkında olmalı ki, birçok kelime ve kavramın ingilizcelerini de yazmış. Eğer anlamakta sıkıntı çekiyorsanız, ingilizceleri size yardımcı olur diye…
Bir doktora tezi neden yazılır? Birinci cevap, “doktora derecesi almak için” olmalıdır. Fakat asıl tez hazırlama sebebi, belirli bir konu ile ilgili bilgileri toplamak, değerlendirmek ve bunun üzerine bir görüş inşa etmektir. Bunun bir dil olgunluğu ve ciddi bir zihin faaliyeti gerektirdiği ortada. Bu seviyeye ulaşamayan, tez yazamaz, ama ismini ilâna gerek görmediğimiz kimse gibi bir “tezsel metin” oluşturabilir. Bu metin anlaşılmak için değil, anlaşılmamak için yazılmıştır. Bir metni okurken anlamadığınız bir kelime ile karşılaştığınızda sözlüklere bakarsınız. Bu tezde yer alan bazı kelimeler hiçbir türkçe sözlükte bulunmamaktadır. Ancak ingilizce karşılıkları yazılmışsa, ingilizce sözlükler size bir yere kadar yardımcı olabilir.
“Kullanım”ı herkes bilir. “Kullanma”nın yeni tarz söylenişi. Ya “kullanımsal”ı bilen var mı? Boşa sözlüklere bakma zahmetine katlanmayın. Böyle bir kelime yoktur! Yine de anlamaya çalışalım? “Kullanımsal bulgular”ı.
Önce “kullanım-sal”ı anlamaya çalışalım. Acaba şunlardan biri mi, yoksa tamamı mı: Amelî, tatbikî, uygulamalı, pratik! Bulgu’da iş daha kolay. Bu keşif olarak karşılanabilir. Amelî keşifler, pratik keşifler, uygulamalı bulgular… Yoksa, “kullanım bulguları” mı?
Bu bir akıl tutulması, yalnız bize mahsus bir dil bozukluğu hastalığı. Edebiyat anlam kapalılığı, hatta anlamsızlık üzerine kurulabilir. İlim ise anlaşılmayı esas alır. Akademi böyle tezler yazdırıyor, akademisyen fabrikası gibi çalışıyor. Bu tezlere bakarak, tezimizi tekrarlayabiliriz: Bu dil ilim dili olamaz! Bu türkçe ise, türkçe “bilim dili” olamaz!
Biraz örnekleyelim:
“Teori”yi, “yaklaşım” olarak çevirebilir miyiz? Keyf bizim değil mi? Çeviririz olur biter! Atomistik yaklaşım: Atomistic theory. (Neden atom-sal değil? Herşeye -sel, -sal getirip dururken? “Atomsal kuram” yakışmaz mıydı!?)
Son yıllarda biliş, bilişsel kelimeleri moda oldu. Fakat neyin yerine konulduğu, anlam alanı bir türlü netleştirilemedi. Bu tezde “biliş”in karşılığı cognition olarak verilmiştir. Eğitim ve Eğitim Bilimleri Sözlüğü de aynı karşılığı veriyor. Fakat “bilgisel”e atıf yapıyor. “Bilgi” ile “biliş”in bir farkı yok mu gerçekten? Yoksa niye bizi boşa zahmete sokuyorsunuz?
“Cognition”u eskiler “marifet” olarak karşılamışlar. Sosyal Bilimler Sözlüğü’nde (Ö.Demir-M.Acar) biliş için “Algılama, anlama, tanıma, hatırlama, yargılama, soyutlama gibi bilmeye, öğrenmeye, gerçeği değerlendirmeye yarayan yetiler bütünü” deniliyor. Tam olarak “marifet” anlatıyor fakat “marifet” denilemiyor!
İş “bilişsel”e gelince mesele karışıyor. “Bilişsel meleke gelişimi”, “Kavrama melekesinin gelişmesi”, denilirse, konunun mahiyeti anlaşılabiliyor. Ama öyle kolay anlaşılırsa, “tez” olur mu?
Düzanlam: Denotative meaning. Denotative “işaret eden, gösteren” demek. Nasıl düz-anlam oluyor? Bir de “düzanlam” ne oluyor? Galiba esas anlam/mâna kastediliyor. Bir kelimenin ilk anlamı. İngilizceyi öne sürüp türkçe konuşulamıyor demek ki!
Kavramsal ulam: Conceptual category. Kavram takımı denilse mesele halledilecek, fakat işimiz bu değil ki…Sahne’nin ingilizcesi “script” olarak yazılmış. Hiçbir ingilizceden türkçeye sözlükde “sahne” anlamına rastlanmadı! “Senaryo, el yazısı, alfabe” karşılıkları var. Şema kullanılmakta olan bir kelime, bunun karşısına “schema” yazmak ne peki?
Tipiklik: Typicality olarak ingilizce açıklanmış! Meğer varlık da “entity” imiş!
Örnek aranırsa çok, lâfı uzatmaya gerek yok.
Böylelerine dense dense “tezverensel akademisyen” denir. Sahi “akademisyen”in uydurması ne idi? Onu bilmiyorum, ama “akademi”nin türkçe hem de öztürkçe olduğunu ilk Dil Kurumu başkanı Samih Rifat açıklamıştır. Akademi’nin aslı “ak adam”dır!
Bu durumda “akademisyen” ne olur acaba? Akademik, akadam-sal olur da, akademisyeni bilen beri gelsin!