Çarşı camiinde namaz…

Merkezde cami vardır; etrafında medrese veya mektep ve çarşı…Bu klasik şehir merkezine “kaza” denir ve kazı/kadı sırf hüküm vermekle kalmaz, şehrin birçok işini de yönetir. Din, ilim, idare, iktisat bir arada…Osmanlı’da yönetim birimleri “kaza” olarak adlandırılır ve her biri bir kadı ile temsil edilir. Kaza “kadı”nın hükmüdür; yani yargı! İdarî birim yargı çevresidir.

Şehir büyürse cami çoğalır, mektep de çarşı da. Bu bütünlüğün her şeye rağmen (cumhuriyet, inkılâplar, laiklik…) hissedildiği bir Ankara çarşısında geçti çocukluğum. Ahiliğin büyük ölçekli bir merkezi olarak Ankara’da geçmiş asırların ruhu bu çarşılarda esmeye devam ederdi. Çarşı camilerine muhabbetim buradan gelir. Cemaat sahihdir, alışveriş yapanlar da katılır bu cemaate ama esas olarak esnaf vardır, sürekli olan onlardır. Alışveriş olmadığı zamanlarda da onlar oradadır.

Evler arasındaki ibadethanelere cami değil, mescid denilir. Bu ekseriya büyüklük veya küçüklükle ilgili değildir. Cuma bütün ibadethanelerde kılınmaz, tahsisen camilerde kılınır ve camiler dediğimiz gibi merkezdedir. Haftada bir mescidlerin cemaati de camilerde cem olur.

Eski Ankara’da 130 kadar Müslüman ibadethanesi vardır, bunların herhalde onda birinde minber bulunur. Yani hutbe okunan, cuma kılınan yerlerdir buralar. Çarşı büyükse, cami ile birlikte küçük mescidler de yapılmıştır. Vakit namazları için en yakını tercih edilir.

Bayramilik Anadolu’da ortaya çıkan ilk tarikattır ve merkezi Ankara’dır. Döneminde hızla yayılan bayramilik Anadolu’yu aşar, Gelibolu’dan başlıyarak Rumeli’nin birçok merkezinde tekke kurar. Bayramilikte esas, şeyhin olduğu gibi müridlerin de bir meslek sahibi olmasıdır. Bu yüzden bazı bayramî şeyhleri meslekleri ile anılır, “Bıçakçı Ömer Dede” gibi. Hacı Bayram çiftçi idi. Eker biçer, geçimini emeği ile sağlamakla kalmaz, tekkesini, medresesini de çevirir, kalanını da sadaka olarak dağıtırdı. En ünlü halifesi Ak Şemseddin onu Çubuk ovasında burçak hasadı sırasında bulur…Ak Şemseddin’in işi de değirmenciliktir. Gittiği yerlerde değirmenler kurar…Hacı Bayram’ın şeyhinin “Somuncu Baba” diye anıldığını unutmayalım.

Ankara’da ticaretin merkezi Yenişehir’e kaydığında şehrin bu bölümü mabedsizdi…Bölgede ilk cami 1950’lerin sonunda açılan Maltepe Camii’dir. Maalesef çarşı merkezinde değil de ikamet bölgesinde yapılmıştır. Kızılay’da camii yapılmasını düşünenlerden biri de Millî Mücadele’nin büyük komutanlarından Fevzi Çakmak’tır. Onun bu maksatla vasiyette bulunduğu ve Sakarya caddesinde varislerinden alınan arsaya yapılan SSK binasının altında bu yüzden bir mescide de yer verildiği bilinir.

Onun öncesinde Kızılay’ın, yani Ankara’nın yeni ticaret merkezinin ilk ibadethanesi Ülkealan camiidir. İzmir caddesinde zeminden iki kat aşağıda bir mescid…1960’larda ibadete açılmıştır. Ankara esnafı cedlerinin yolundan giderek ibadethanelerini zor şartlarda da olsa yapmıştır. Cami kuran esnafın bunu şehrin merkezinde görünür bir yerde yapmak istemesi tabiidir. Fakat bunun “Laik Cumhuriyet”in idare merkezinin burnunun dibinde yapılamayacağını bildiklerinden mümkün olanla yetinmişlerdir. Ülkealan Camii yapılışından itibaren cumaları bodrumunda bulunduğu çarşının iki katını da doldurarak İzmir caddesine taşan bir cemaate sahip olmuştur. Kuruluş yıllarında Milliyet gazetesinin Ankara bürosu da tam karşısındadır. Bu gazetenin acar yöneticileri her hafta değilse de neredeyse ayda bir Ankara’nın göbeğinde sokaklara taşan cemaatten rahatsızlığını “ah laiklik, Atatürk nerdesin” avazıyla haberleştirmekten geri kalmaz.

Ülkealan tam bir çarşı camiidir. İçinde bulunduğu çarşının adı ile anılır. Her daim cemaati vardır. 1970’lerden beri hep Kızılay-Bakanlıklar bölgesinde günlerimiz geçtiği için bizim de uğrak yerlerimizdendir bu camii. Hocalarının bazıları ile tanışıklığımız olmuştur. Cesur hutbeleri ilgiyle takib edilen, okuryazarlık derecesi yüksek Yaşar hoca bunlardan biridir. (Birkaç sene önce vefat etti, Allah rahmet etsin).

Bu ramazanın son cumasını Ülkealan camiinde eda ettim. Asıl camii katındaa yar bulmak mümkün olmadı, bir üst katında hasırlar üzerinde diz çökmüş cemaate karıştım. Çarşının esnafı, o sırada alışveriş için gelen müşteriler ve yakın bir cami arayışında olan bizim gibiler…

Camide olmak, hayatın içinde olmaktı…Bu cuma bir daha bunu zihnime yazdım.

YORUMLAR (14)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
14 Yorum