El Halil, ey Halil!
''Halil”, Halil İbrahim Peygamber’dir. İbrahim, Halilullahtır, Halilürrahman’dır, Allah dostudur. Harran-Urfa da onun duraklarındandır. Urfa’da Halilürrahman bir mevki adıdır, Filistin’de şehir. Halilürrahman, El-Halil olarak anılıyor. Türkiye’de haberlerde bir de “Kenti” ibaresi ekleniyor. Halil İbrahim’in şehrindeyiz, Halilülrahmandayız.
Ahmet Kutsi Tecer’i hafızamızda yaşatan iki şiirden biri olan (Diğeri: Orada bir köy var uzakta) İbrahim’de
Bir gece Urfa’da Halilürrahman’da
Suda ay doğduğu garip zamanda
İçimde hicranlı bir bülbül sesi
Altımda seccade bir gül bahçesi.
Şiirin uyandırdığı hissiyatla duruma bakıp, “İbrahim peygamberin kabri burada olsa da ruhu Urfa’dadır” demekten kendimizi alamıyoruz!
Nasıl geldik buraya?
Bundan daha önemlisi burayı nasıl bulduğumuz…
İki mukaddes şehir Mekke ve Medine’ye üçüncü olarak Kudüs eklenir. Eğer bir dördüncüsü sorulursa bu El Halil’dir.
İsrail’in nasıl bir ceberrut devlet olduğunun en iyi müşahede edildiği yerlerden biri El Halil’dir. Bu devlet bir arada yaşama kavramının tamamen uzağındadır. Fanatik yerleşimcilerini zorla buraya iskân eder, sonra da üç beş yüz yerleşimciyi güya korumak için zulme ve baskıya başvurur. Bu devlette insanların birbiriyle kaynaşması istenmez. Hafazanallah, siz Yahudi olmak isteseniz, o dahi kabul olunmaz!
Bu tam manasıyla bir getto devleti! Yahudiler Avrupa’da zor şartlarda, kendi mahalellerinde, yani gettolarda yaşamaya mecbur edildiler. 19. Yüzyılda Avrupa ülkelerinde statüleri yükselmeye başladı. İçlerinden hıristiyanlığı seçenler oldu, kendi toplumlarının dışına çıkanlar oldu ve çok sayıda edebiyatçı, ilim adamı ve hatta Yahudi yöneticisi oldu Avrupa’nın.
- yüzyılda Nazi Almanyasında Yahudiler yine gettolarda yaşamaya zorlandılar. 2. Dünya savaşı sonrasında çok yaygın bir getto edebiyatı türetildi. Yahudilerin buralarda gördüğü zulümler “mazlum Yahudi” imajını parlattı. Bu İsrail’in kuruluşunda başarıyla kullanıldı.
Peki sonra ne oldu? İsrail kendi vatandaşı olan Arapları gettolarda yaşamaya zorluyor! Hakimlerin kendi hür ve müreffeh gettosu ile fakir ve her türlü hürriyetten mahrum mahkumların gettosu aynı devlet içinde.
El Halil işgal altında, 25 sene önce Halilürrahman camiinde bir terör vak’ası cereyan etti. Bunun üzerine İsrail Halilürrahman’ı kapattı. Altı ay sonra açıldığında görüldü ki, caminin yarıdan fazlası havraya dönüştürülmüş, o kısma geçiş yasaklanmış! Minare de havra tarafında kalmış!
Hemen bu terör hadisesinin Müslümanlar tarafından gerçekleştirildiği akla gelir. Aksine, ABD’li asker kıyafetli bir Yahudi cuma sabahı Halilürahman’a dalar ve namaz kılan cemaate otomatik silahla saldırır. 29 kişiyi katleder. Daha sonra çıkan hadiselerde ölü sayısı artar...
Bundan sonra suçluluk güçlülüğe dönüştürülür; mekâna el koymak için fırsat olarak değerlendirilir. Şimdi bu mukaddes mekâna müslümanlar aşırı güvenlik kontrolünden ve turnikelerden geçerek girilebiliyor. Camiin müezzini ezan okumak için Sinagog tarafında kalan minareye izinle gidebiliyor! Tabiatıyla mutlak tatil olan cumartesileri ezan okunamıyor. Kendi dini bayramlarından 10 gün müslümanlara tamamen kapatılıyor…
Şehir kadim, fakat yeni istilacıların pençesinde en basit hürriyetlerden mahrum ve mahzun. Hz. İbrahim’in kabri burada. Hz. İshak, Hz. Yakub, Hz. Yusuf kabri veya makamı burada olan peygamberler. Bazılarının eşleri de burada medfun. Emevîler kabri yeniden inşa etmişler. Harem-i Halil, Abbasîler devrinde cami haline getirilmiş. Selahaddin-i Eyyubî, Haçlılar’ın kilise haline getirdiği yapıyı tekrar camiye çevirmiş ve Haçlıların eline geçmemesi için tahrib ettiğirdiği Askalan Camii’nin minberini buraya naklettirmiş, ki bu minber Mescid-i Aksa minberinin eşidir. Daha sonra Memlûk sultanları da Haliliye’ye alâkalarını sürdürmüşler. Yavuz Selim Mısır seferi sırasında buradaki peygamber kabirlerini ziyaret etmiş ve tamirini buyurmuş. Osmanlı döneminde Halîl Kudüs sancağına bağlı bir nahiye merkezi idi. Hac yolcularının konaklamaları için vakıflar tesis edildi. Kanûnî Sultan Süleyman döneminde esaslı tamirat gördü, yeni sarnıçlar ve havuzlar yaptırıldı.
Halilürrahman’a en son Sultan Abdülhamid’in eli değmiş. Ciddi bir onarımdan başka Sultan Hamid mihrabın yanındaki altın şamdanları da hediye etmiş. Şamdanların kaidesinde güzel bir sülüs hatla müminlerin emiri sultan ibnüssultan gazi Abdülhamid hanın hediyesi olduğu yazılı.
Yahudiler tarih boyunca yalnız İslâm toplumlarında yaşama imkânı buldular. Osmanlılar Avrupa hıristiyanlarının zulmünden kaçan Yahudileri ülkesine kabul etti. Galiba bu iyilikler şimdi alışılmadık bir teşekkürle karşılanıyor!