İddia ederim, savunmam!
Pakistan’ı severiz. Bayrağıyla, hissiyatıyla bizdendir. 28 Şubatlı günlerde, Pakistan’dan bir edebiyat dostu, fakat asker kökenli, ziyaretimize gelmişti. Mesut Ahdar Şeyh, Türk edebiyatından bir hayli tercüme yapmış. Zamanın genelkurmay başkanı ile Harp Akademisi’nde berabermiş. Bu sıfatıyla Ankara Merkez Ordu evinde misafir edildi. Başörtülülerin, sakallıların subay ana babası bile olsa orduevlerine kapısından çevrildiği günlerdi. Sordum: “Ordu Evi’ne girişte sakalınız mesele teşkil etmiyor mu?”
Tebessüm etti. “Bana her defasında ‘yabancı mısınız?’ diye soruyorlar. ‘Hayır Pakistanlıyım’ diyorum!”
Pakistan Elçiliği’nin bülteni mahiyetinde bir basılı yayın geldi. Adı: Postası Pakistan!
Ne diyeceğimi bilemedim!
Bir tek mazeret buldum: Biz zaten dil konusuna ehemmiyet vermiyoruz ki, dostlarımızdan da bunu bekleyelim!
Türkçe kurallarını çiğnemek olağan işlerimizden. Benzer hataları bizim anlı şanlı kurumlarımız, hatta üniversitelerimiz dahi yapıyor. Dilcilerimiz de pek şikayetçi değiller bu durumdan.
Mesela “Pakistan Posta” veya “Posta Pakistan” deselerdi, şimdilerde yaygınlaşan bir temayüle işaret ederlerdi. İsim ve sıfat tamlamalarındaki ekleri kullanmamak da neyin nesi? Ciğerci dükkânının önünden geçiyorum: Arnavut ciğer! Berber (hayır, kuaför) fiyat indirmiş: Sakal tıraş, saç tıraş!
Sokak isimlerinde sayısız örnek var: Menekşe Sokak, Karanfil Sokak, Sümer Sokak. Bunlar Ankara’nın merkezinde, Kızılay’da yan yana sokaklar…
Dil yanlışlarından muztarip bir dostum dikkatimi çekti. Televizyon konuşmacılığını meslek edinmiş büyük unvanlı kişilerin “sağlamak” fiilini yanlış kullandıklarına takılmış. İşte örnekler:
“Grip salgını pek çok kişinin işlerinden uzak kalmasını sağladı.”
“Şoförün uykusuzluğu, kaza sonunda beş yolcunun ölümünü sağladı.”
“Bu tarım ilâcı, ağaçlarınızda yaprak sararmasını sağlayabilir. Sakın kullanmayınız.”
“Kongredeki bu kavga, ne yazık ki, partimizde oy azalmasını sağlayacaktır.”
Sağlamak, “elde etmek, temin etmek, sahip olmak” demektir, olumlu mânada kullanılır. “Bu gayreti yüksek mevkilere çıkmasını sağladı.” Veya “yatırımları zengin olmasını sağladı” gibi.
Bu cümlelerde “sağladı” yerine “sebep oldu”, “yol açtı”, “meydan verdi”… gibi ibareler kullanılabilir.
Çok kullanılan, bu arada bir hayli yanlış kullanılan bir fiil daha var: Savunmak.
“Trafik kazalarının uykusuzluk sonucu olduğunu savundu.”
“Belediye başkanı, asfaltların buzlanma sonucu bozulduğunu savundu.”
Bunlar “savunma” değil, “iddia”dır. Bu olumsuzlukların neyini savunacaksın kı? Başka birisi de trafik kazalarının cep telefonlarından kaynaklandığını iddia edebilir. Asfaltlardaki bozulmalara ağır vasıtalardan sebebiyet verdiğini iddia etmek de mümkündür.
İddia etmek, savunmak değildir!
Konuşurken, yazarken anlamı ıskalamak, tam mânasıyla dil perişanlığına yol açıyor. Ne demek istiyoruz? Bu soruya cevap vermek zorundayız. Yoksa kastettiğimizin tam tersini söyleriz, ki bu zamanımızda az rastlanır bir durum değil!